Kategori: Hasan Tahsin Kocabaş
-
“Küstahlığa” madalya*
Bir millet miyiz? Yoksa kabile mi? Demokratik Cumhuriyet’te yaşadığımıza emin misiniz Türkiye’de? 10 Kasım… Değişmez Lider Ebedi Şef Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü… Anıtkabir’de, Kabri başında ona bir “fatihayı” bile çok gören “kaşarlı küstah” Türkiye’ye çağrılıyor! Kim çağırıyor? Neden çağırıyor? Nasıl çağırıyor? Ve “kaşarlı küstah” tam da 10 Kasım’da Türkiye’de, Cumhuriyet Türkiyesi’nin…
-
O’nu “sadece” anıyoruz, o kadar!
Atatürk’ü bilmiyor… Atatürk’ü öğrenmiyor… Atatürk’ü “sadece severek” Atatürkçü olduğumuzu zannederken, Atatürkçü olmadığı halde Atatürkçü gibi görünenlerin “Atatürk gerçeği”ni kemirdiği bir süreçte “Ebedi Şef”i özlüyor… arıyor… ve anıyoruz! İyi ki Mustafa Kemal yaşamıyor… Ama yaşasaydı, emin olun ki “yeniden” Samsun’a çıkmak isterdi! Umarım bu yazıyı okuyanlar, yaşadığımız Türkiye’nin Atatürk Türkiye’si olmadığını hissederler ve en azından özeleştiri…
-
“Birileri” oynuyor “biz” seyrediyoruz, işte o kadar!
Şu 8 asker meselesi duyuldu duyulalı beynimi kemirmeye başladı bir yığın soru. Lakin soramadım kimselere. Bırakın sormayı, düşünmekten bile sıkıntı duydum. Bir hain saldırı 12 yiğit şehit 8 “kayıp” Sonra? Sonra tam da Başbakan hazretleri “Buş Bey’le” görüşecek, bir bakıyoruz ki “çuvalcı general” ve “malum” şahıslar, teröristlerin uzattığı tutanağa imza atıp 8 kayıp “TSK bünyesine”…
-
İşte bu olmamalıydı… Hele ki İzmir
Bayrağımız “market sepetinde satılıyor” ey millet! Vahşi ve şerefsiz kapitalizm bu işte! “Bu resmi ben çektim. Pazar günü cep telefonuma gelen mesajla, gördüğünüz rezilliğin yaşadığı o cicili bicili “hipermarkete” gittim… Yer Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İZMİR! Atatürk’ün sevgili İzmir’i… İzmir’in Bornova İlçesi’nde hizmet veren adı ve şanı büyük bir market… Çok ünlü bir market… Türkiye’nin…
-
“Her şeye rağmen” inadına kutlu olsun!
Katıksız bir sadakatle… Çıkarsız bir sevgiyle… Bir ve bütün olarak “sevdik” biz CUMHURİYET’i… Gazi Paşa’yı.. Gazi Paşa’nın sevdiklerini… Biz Gazi Paşa’yı, eserlerini, sevdiklerini de sevdik. Ama öğrenerek… Bilerek… Sindirerek… İnanarak.. Lakin ortalarda bu Cumhuriyet Bayramı’nda da çok “dansözler”, riyakârlar, ikiyüzlüler, satılmışlar, “sonradan olmalar” dolaşıyor… Aslında bilmedikleri, sevmedikleri, bilmek, öğrenmek zahmetine girmedikleri Ebedi Şef’i, güya anlıyor…
-
İçimde bir sıkıntı var millet!
Şimdi okuyacaklarınızı 28 Ekim’e dek sayfadan indirmeyeceğim. Sizin düşüncelerinize ihtiyacım var çünkü. Beynimi kemiren bir kuşkum var! Şu bölücü terör belasına şehit verdiğimiz gençlerin acısını yaşıyoruz yaşamasına ama hiç dikkatinizi çekti mi bazı timsahlar”? Hele de bazı Bizans” gazeteleri? Hani AB’ye söz söyletmeyen, Cumhuriyet kazanımlarının peşkeş” çekilmesini alkışlayan, Ermeni yalanlarına, patriğin tantanasına neredeyse eyvallah” çeken,…
-
Tezkere… Referandum… Terör… Cumhuriyet Bayramı
Bugünlerde ne de çok konumuz var değil mi? Hangisinin önceliği” var gündeminizde? Ülkemiz, ulusumuz hangi yolda nereye doğru yürüyor sizce? Bugün ayın kaçı? Hangi yılın hangi ayında yaşıyoruz? Yoksa sizin gündeminizde Yunani takımından yediğimiz gol mü var hala? Fatih Terimin istifasını istiyor musunuz siz de? Tam 10 GÜN SONRA Cumhuriyetimizin doğum günü 29 Ekim 2007 …
-
“Kafamızın” değişmesi gerek, o kadar!
Bir yandan teröre kurban giden yiğitler, bir yandan diplomasi denen “laf cambazlığında” sergilediğimiz basiretsizlikler Şu Ermeni iftiraları, söz de “dostumuz” ABD’de yarı yarıya onaylandı ya, ne diyebilirim ki? Hem cahiliz Hem tembeliz Hem “bananeciyiz” Hem miskiniz Kızmalarımız, öfkemiz hep “saman alevi”. Destan gibi bir tarihimiz var ama ne yazık ki biz sadece “övünüyoruz”, o kadar.…
-
Başın sağ olsun büyük millet!
“Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuş’tular, Tam üç alayla, burada gönülden vuruştular. Düşman, tümen sanırdı bu şaheser erleri, Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular.” Akılcığıma hemen Yahya Çavuş ile bir avuç yiğidi geldi. Ne çok yiğidimiz var değil mi? Hem tarihte hem de bugün… Bugün 13 yiğidimizin yasını tutarken her birimiz ayrı ayrı özeleştiri de…
-
Şşşşşşt ne oluyor yine?
Ne acayip şeyler oluyor yahu İzmir’de yine? Yine dediğime bakmayın, maşallah her gün oluyor da, ya duyuyoruz ya da duymuyoruz. Size şimdi, İzmir’de yaşanan üç acayip iş anlatayım. Yorum yapacaklar olursa, saygı duyarım. ACAYİPLİK 1: Yunani ülkesinin bu yıl canı çok yandı. Ormanları, ağaçları, insanları, hayvanat ve nebatatı hep yandı, kül oldu. Orman yanar da…
-
Özür dilerim; İzmir “İzmir” değil artık!
İzmir “değişiyor”! İzmir “gelişiyor”! İzmir “büyüyor”! İzmir “zenginleşiyor”! İzmir “güçleniyor”! Hadi be oradan, hiçbir şey olmuyor İzmir’e. İzmir her geçen gün “her şeyini” yitiriyor. İzmir’de “efendilik” taslayan ben on ailenin “bireyleri”, sadece kendileri kazansın, zenginleşsin, konuşsun, “büyüklük” ve “âlimlik” taslasın diye de, yerel medyada sadece “onlar” ukalalık etsin diye de gerçeklerle yüzleşemiyoruz. İzmir’in tarihini “Yunan’dan”…
-
“Ahh be Hasan Tahsin…”
“Ahh be Hasan Tahsin… Gideceksin ve hakkın olan kenti, sokakları, insanlarını kargalara, akbabalara bırakacaksın… Kitapta, anlayışta pes etmek var mı? Doğrunun kalesinin yıkıldığını gördün mü? Böyle için kabarmasın. Ne çocuğun üzülsün, ne sahtekârlar sevinsin. Böyle isyan ederek korkak, yalaka, ikiyüzlülerin amaçlarına araç olma. İstedikleri bu.” “İzmir’i artık sevmiyorum” demiştim geçen kez. Evet, hala sevgimi sorguluyorum.…