Kategori: Hasan Tahsin Kocabaş
-
“Yalnızız” ey okur!
Boşa demedim ben, İzmir’de zor iş “özgürce” yazmak, “demokratik” tartışmak… Lakin korkunun ecele de yok çaresi… Gün olur… Ve her şey biter… Sonra da imamın “er kişi niyetine…” diye başlayan “uğurlama” duası… Sonra illa ki unutulur her şey… Ahmet Piriştina ölmeden iki ya da üç gün önce “birinin” yanındaydım. Kahve içerken, konuk olduğum şahıs Ahmet…
-
19 Mayıs “Satışı”!
Haberiniz olsun ey millet, Samsun Limanı da “babalar gibi” satıldı! Hem de bir 19 Mayıs arefesinde? Ne kutlayacağız biz bugün? “Satılışımızı mı”? Hem de “babalar gibi” satılışımızı? “Kimi Hindu, kimi yamyam kimi bilmem ne bela” almış, alıyor Mustafa Kemal ve bir avuç “Bandırma” yolcusunun vatanını? Alıyor da? Satılıyoruz da hep birlikte ve de tek tek…
-
Kendimi çok “Ergenekon” gördüm!
Artık olaylar, kusura bakmasınlar ama hükümetten falan çıktı. Sanki “kıtalararası” bir hal aldı. Mustafa Kemal‘in “tam bağımsız Türkiye” idealini bir türlü sindiremeyen, ret eden, kabullenemeyen “iç dış” çevreler aslanlar gibi “düğmeye” bastı. Üstelik sanki kendilerine de “CHP’den dönme AKP’lileri” sözcü tayin etmişler gibi… Büyük Ortadoğu Planı Türkiye’de “ulusalcılara” tosladı… Şimdi de intikam alınıyor. Bu…
-
“Hafızamızı” kaybettik, “kimliğimizi de”!
Hani “kimlik” konusunda yazmıştı ya EGİAD Başkanı Yenigün’de? Tarihe baktım da, Şubat… Biz kimliğimizi de yitirmişiz, hafızamızı da… Galiba “kabullenmek” istemiyorum ben. “Gerçekler” acıdır ya, ondan sanırım. Oysa bir 17 Şubat “tarihsel dönümdü” hepimiz için… Cumhuriyet bile ilan edilmemişti 1923’ün 17 Şubatında ama, şanı büyük Kemal Paşa “askeri zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa bir anlam taşımaz”…
-
Başörtüsüne dair bir çift söz…
Son günlerde ne çok soru alıyorum… “Hasan Bey türban konusunda konuşmayacak mısınız?” “Hasan Bey başörtüsü konusundaki düşüncelerinizi merak ediyorum.” “Hasan Bey Türkiye nereye gidiyor, İran mı olacağız?” “Hasan Bey laiklik elden gitti bir şey yazmayacak mısınız?” “Hasan Bey Fethullahçılar her yeri ele geçirdi, ne düşünüyorsunuz?” Soruların devamı var aslında. Bunlar sadece benim oluşturduğum “özetler”. Fazla…
-
Neden “bizim” trenlerimiz kaza yapıyor?
“Çıktık açık alınla on yılda her savaştan; On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan; Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan, Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.” Böyle diyordu “bizim” marşımız. Çünkü “ilerleme” demiryolundaydı Demiryolu “ulaşmaktı” ulaşılamayan her yere Demiryolu başı dik, alnı açık, laik ve de bağımsız Cumhuriyetimizin adeta simgesiydi Kapitülasyon sömürgecilerinin elinden alınmıştı…
-
Sokaklar beni çağırıyor, ne yapayım?
16 Ocak’ta tam 9 ay olacak “hareketi” bırakalı… Kemeraltı’nda, Balçova’da, Narlıdere’de, Karşıyaka’da, Eşrefpaşa’da, Varyant’ta, Havra Sokağı’nda, Bornova’da, Konak’ta dolaşmayalı… Vapura, otobüse, metroya binmeyeli… Vatandaşların çayını içmeyeli… Onların dertleriyle dertlenmeyeli, mutluluklarıyla sevinmeyeli… Hatta çocuklarla oynamayalı, parklarda oturmayalı, “birileriyle” sokak kavgası yapmayalı, belediye başkanlarını “rahatsız” etmeyeli… Neredeyse 9 ay olmuş yahu… Önce “Sabah Resimleri” kurban oldu “efendilerin öfkesine”……
-
Şşşşt millet! Salı günü 1 Ocak 2008!
Siz yeni yıl kutlaması yapacak mısınız bilemem, ama yine de hatırlatayım ki bu yıl “çılgınca” partiler yapacak bir ülke değiliz. Çılgınca alkol komasına girercesine dağıtanları hep yadırgadım ama bu yıl daha çok yadırgayacağım. Çünkü bu yılbaşı pek çok hem de pek çok evladımız karlı dağlarda terör imhası için uğraşırken, pek çoğu da şehir içlerinde, ailelerinden…
-
Biz neyiz? millet mi, kaz mı, sürü mü?
Oyun üzerine oyun oynanıyor. Bu oyun bizim üzerimize… Adı küreselleşme denen şeytanlığın oyunu… Türk Milleti, topyekûn yoldan çıkarken, “eline” fark etmesin diye verilen “medya oyuncağının” kontrolünü kaybetti, kontrol etmesi gerekirken. Balta Limanı Antlaşması sanki “yeniden” imzalandı… Sanki Mondros, Sevr yeniden “yazıldı”… Ama bu kez Mustafa Kemal çıkar mı “içimizden”? 1980’den bu yana Atatürk Cumhuriyeti sadece…
-
Türk Telekom işçilerinden özür dileyin!
Türk Telekom işçilerinin her türlü kirli tezgâha karşı 44 gün sürdürdükleri hak eylemi sona erdi. Tabii ki herkese hayırlı olsun. Ama o 44 gün içinde o temiz, namuslu, onurlu işçilere her türlü iftirayı atmayı maharet bilenler bakalım şimdi ne yapacak. “Bir kısım” önce 44 günlük eylemi “görmezden” geldi… “Bir kısım” daha sonra Türk Telekom işçilerinin…
-
EXPO in midir, cin midir, rant mıdır?
Ben gazeteciyim demiştim. Sadece “gazeteci”… Tarafsız olmasam da, olan “yanlışlar” karşısında “taraf” olduklarımı bile, gerek duyarsam, acımasızca eleştirecek kadar gazeteci… EXPO da böyle işte. Ben de isterim kentim gelişsin, kentimin esnafı, genci, kadını mutlu olsun. Ben de isterim Alsancak’tan Gümüşpala’ya, Balçova’dan Çiçekli Köy’e tüm İzmir Expo’dan “kazansın”… İzmir’in üzerindeki “ölü toprağı” kalksın. İzmir tıpkı “Cumhuriyet’in…
-
EXPO’severlere haykırıyorum : Ben gazeteciyim!
Ülkemin ve şehrimin sorunları büyük, hem de çok ağır. Ben affınıza sığınarak, biraz da aşağıdaki satırlara “ses” vermenizi rica ederek, “konuyu” değiştirmek istiyorum. Kafam çok bozuk çünkü… Mesleğimin yozlaşması öylesine hızlı ki! Geçtiğimiz günlerde İzmir’e yine, şu EXPO mevzuuyla alakalı ecnebiler geldi. Soracakları soruları vardı zira. Tabiî ki expocu ecnebilere “İzmir adına” yanıt verecek “İzmirli…