Kategori: Hasan Tahsin Kocabaş
-
Nerede kalmıştık…
Nerede kalmıştık demem! Çünkü yaşıyorum, kavga ediyorum, devam ediyorum Düşüyorum ama kalkabiliyorum Her düşüşte bir hasar daha görsem de haykırabiliyorum Neyse Burası benim huzur kapım Hüseyin de Saadet de huzur dostlarım benim Gel dediler geldim. Köşem yok deme işte köşen dediler Düşünmedim bile tamam dedim Yazacağım ama bugün değil Bugün 10 Ocak çünkü Bugün gazetecilerin…
-
Başçarşı’dan Kemeraltı’na…
Balkanlar’ın ortasında en küçük bir yabancılık hissine kapılmadan yürüyebileceğiniz, her adımda “Allah’a emanet” dileğini tüm benliğinizle duyabileceğiniz kaç yer var acaba? İlk seferinde Sevgili Kemal Baysak sayesinde gördüğüm Saraybosna’yı bu kez sevgili dostum Sebahattin Kasap ile birlikte yaşadık… Hem de ne yaşama? Mukayese, muhasebe ve muhakeme ile dopdolu bir yaşam… Ay yıldız’ın bu kadar yürekten…
-
Gittim… Ve döndüm…
Haftanın yedi günü yazan bir gazeteci olarak altı gün “yazmamak” gerçekten zormuş… Bosna Hersek, Hırvatistan, az biraz Sırbistan, Karadağ yollarında geçen geziyi bitirdik ve çok şükür İzmir?e döndük… Bu gezi elbette bu köşede yer bulacak… Kafam bozulmuştu, türlü sıkıntıların kemirdiği beynimi biraz rahatlatmak için davete icabet ettik ve “dostluğun” iyice yok olduğu bir “havada” dostlarla…
-
İlginç bir makale…
Bir dostumun dikkatini çekmiş, e-posta olarak geldi, okudum. Aksiyon diye bir haftalık dergi var, bilmem bilir misiniz? Ben gazete bayilerinde görürüm ama alıp da okuduğum olmadı hiç. Aslında her yazılı yayını okumamız gerek değil mi? Tüm düşünceleri, aykırı da gelse bize okuyup değerlendirebilsek keşke… Olmuyor ama… Yayın bir de “aykırıysa” hemen “damgalıyoruz”… Belki de en…
-
Tariş ölüyor alem bakıyor…
Tariş’te olan bitene aklım ermiyor artık… Düşünceleriyle yaşadıkları bunca çatışan başka bir millet başka bir ülke var mı acaba şu kavanoz dipli dünyada… Cumhuriyetçiyiz, Atatürkçüyüz diye bağırıp, Cumhuriyetin 86. doğum gününe doğru giderken ?yitirdiklerimizin? farkında değiliz… Demokratız diyoruz ama sadece parasına dayanan bazı şer odaklarının her türlü dayatmalarına ses çıkarmıyoruz! ?Ortak akıldan? yana olduğumuzu söylüyoruz…
-
Hu millet, ben geldim!
Bir aralar acayip yoğundum… Gazete… Televizyon… Radyo… Şimdi “efendilerin” büyük uğraşına rağmen elimden TV ve radyo “gittiyse de” gazete gitmedi… Allah’ın her günü Yenigün’de yazmaya devam ediyorum… Yine “bildiğiniz gibi”, sağlığım elverdikçe ve de sıcağa rağmen “sokaklardayım”… Nedense İzmir’de tüm “kitabi” söylemlere rağmen “sokak” ne yerel ne de ulusal iktidarın “ilgi alanına” giremiyor. Sokağın küçümsenmesi…
-
Gençler inadına umuttur!
Zor bir hafta sonu geçirdim… Hatta şu satırları yazarken bile, bugün sabah yayına çıkıp çıkamayacağım belli değildi. Kimbilir ki belki de “yaşlanıyoruz” yani! Ne demiş şair “yaş 35, yolun yarısı” diye… Biz 35’i devireli 6 yıl olmuş yahu! Üç tane şapşal grip mikrobu gelince deviriyor yatağa işte… Neyse, cumartesi gecesi bir mesaj aldım liseli bir…
-
Düşünün bir, ne yaptık onun için?
Evet, yürekten inanıyorum özellikle “bugün” kemiklerinin sızladığına… Böyle olmamalıydı… Biliyorum “Atatürk sevgisi” çoğumuzun gerçekten yüreğinde… Çoğumuzun samimi olduğuna da inanıyorum. Ama sevgimiz de tepkilerimiz gibi “sabun köpüğü”! Gerçeklerle yüzleşemiyoruz… Yanlış bir şeyler görünce, birkaç gün “homurdanıyoruz” o kadar. Değişen bir şey olmuyor “tepkilerimizden” sonra. Atatürk’e sadakatimiz de öyle… Kızmayın ama ben artık Can Dündar’a da…
-
Yeter ama artık!
Günlerdir bir tartışmadır gidiyor… Nerede? Bölgenin en eski gazetesinde… Geçen yıl logosundan Gazi Paşa‘yı “şak” diye çıkaran, cümle âlemin tepkisini çeken, ama yine de “toz” kondurmak istemediğim Yeni Asır‘da… Ama bu kez iki çift lafım bir de hatırlatmam var meslektaşlarıma… İster dikkate alırlar ister almazlar. Ancak Kemalizm’i ve Atatürk’ün anısını bu kadar ucuzlatmaya kimsenin hakkı…
-
Yetti artık ama!
Bu köşede özellikle “iş adamı” derneklerinin faaliyetlerini onlarca kez eleştirdim. İş dünyasının salt kar peşinde “projeler” ve “düşünceler” üretmesinin, sosyal yapısı çökme üzere olan bir milleti ancak “köle” konumuna onun bunun “hizmetkarı” durumuna düşüreceğini hem söyledim hem yazdım. Lakin özellikle İzmir’de bu “iş dünyası” örgütlerinin kendilerini “efendi” durumda görüp bir takıp “medya kalemşorlarıyla” hareket etmesi…
-
Şimdi de “arsenik” zenginleri mi?
Öğretmenmiş kızı Elazığ’da… Geçen gün Sağlık Bakanlığı ve hemen ardından da İzmir Valiliği şu “su faturalarına ibare koyma” meselesini açıklayınca öğretmen kız İzmir Çiğli’deki anacığını aramış. “Anne” demiş “Sakın su içme çeşmeden. Yemekte de kullanma sakın. Bakanlık söylemiş İzmir’in suyu zehirliymiş…” Yaşlı kadıncağızla Konak’ta karşılaştım… “A oğlum neredesin sen?” diye çıkıştı önce “aklımız karıştı, soruyoruz…
-
Gökçek konuşuyor CHP susuyor!
CHP Genel Başkanı Baykal iki gün İzmir’de… Konuşmalarını daha sonra değerlendiririz ama gerçekten anlayamadığım bir konu var. Nasıl olur da bunca milletvekiline sahip koskoca CHP, CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı’nı yapayalnız bırakır? Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek konuştukça konuşuyor, her konuşmasında Aziz Bey’i biraz daha sert eleştiriyor. Aziz Bey’i seversiniz sevmezsiniz. Ama bir İzmirli olarak benim…