Kategori: Hasan Tahsin Kocabaş

  • Belki bir süreliğine; ama son yazı!

    Uzatmayacağım… Artık fiili gazetecilik yap(a)mıyorum… Ama o kadar onur duyduğum bir görevim var ki, ne zaman ne de sağlık durumu etkilemiyor beni. TV’de yıllarca neyle uğraştıysam, ne için kendimce mücadele verdiysem şimdi Başkan Kocaoğlu’nun yanında ve yine aynı üslup ve inançla “küçük” ama önemli adımlar atmaya çalışıyorum, ölesiye sevdiğim kent için… Yaptıklarım, yapmaya çalıştıklarım gerçek…

  • İzmir’in kurtuluş günü kutlu olsun

    Bugün 9 Eylül… İzmir’in kurtuluş günü… Kutlu olsun… Yazının devamı gelecek… Related Images:

  • Öyle bir haftaydı ki…

    Bundan sadece on yıl önce biri çıkıp da, 47. doğum günü pastamı bir Ortodoks papazın elinden alıp, bir kilisede keseceğimi söyleseydi ne olurdu acaba? Çünkü öyle böyle değil, on yıl önce oranın restorasyonu konuşulduğunda ciddi tepki gösterenlerden biriydim… Çünkü “suyun karşı tarafına” ciddi tepkisi olanlardan biriydim… Çünkü kahrolası düşmanlığın sadece “karşı taraftan” geldiğine inanıyordum… Çünkü…

  • Marko’nun gözleri…

    Küçük bir çocuk, iki, bilemedin üç yaşında… Kendi kendine oynuyor, elindeki oyuncak kamyonuyla… Seslenince bakıyor, biraz gülümsüyor, ama gözlerinin ta içinde bir sıkıntı var. O kadar belli oluyor ki bu sıkıntı… Güvensizlik, korku, merak, kaygı… Ama yine de zorluyor kendini sanki. Bulunduğu ortamda kendine sunulan sevgiye ancak o kadar karşılık verebiliyor, gülümsemeye çalışıyor. Ama o…

  • “Sabah Resimleri” sadece bir TV yayını mı sanki?

    Kimsenin umurunda olmayabilir… Ciddiye de alınmayabilir… Yalan yanlış bilgilerle infaza mahkum edilmiş de olabilir. Neyse ne işte… 2002’nin 8 Nisan’ın da başladığımız “Sabah Resimleri” yolculuğumuz bitti. Aslında “durduk yerde” bitmedi… Belki de çok “nazikçe” bitirildi ya da “tercih dışı” kaldı… Olsun, dedim ya neyse ne… Ancak o “son” yayından beri gelen onca mesaj, telefon ve…

  • Şu İzmir’in halleri…

    Elime kalem almayalı uzun zaman oldu. Aslında bir süre daha da almayı düşünmüyordum. Çünkü son yıllarda en kolay sahip olunan meslek haline geldi gazetecilik… Hayatı boyunca bir haber peşinde koşmadan, yazmadan, bir gün iki paragraf yazıyla “köşe” sahibi olup, ertesi gün de “gazeteci-yazar” kartviziti bastıranlarla doldu ortalık… Hele de televizyonlar… Herkes yorumcu, herkes filozof, herkes…

  • Ben neden karşıyım, dinlesenize!

    İletişim “yerlerde” sürünüyor… Fuzuli’nin o mısraları sanki “resmen” yaşama geçmiş gibi. “Selam verdüm, rüşvet değuldur deyu almadılar!” Selam de öyle… Sormak, konuşmak, tartışmak da öyle… Hayatı anlamından koparıp maddeleştirmek, sonra da sanki “anlamını” yaşıyormuş gibi pozlar vermek kimi kandırmak oluyor Allah aşkına… Evet, karşıyım AVM’lere, gökdelenlere, rezidanslara ve olması gereken iletişimden kaçıp, kendi iletişimini sadece…

  • İzmir ve altı ilçe (1)

    Belediyelerde “yeni dönem” başladı ve sokaklar hizmet bekliyor, yenilik bekliyor. Şimdi kadrolar falan derken bir bakmışız seçimlerin üzerinden çok zaman geçmiş. İzmir’de “bütünşehir” anlamında kim kazandı, kim kaybetti bir yana, bütünşehir yasasının bazı “cin” taraflarını sevgili Mustafa Yılmaz Milliyet Ege’deki köşesinde gayet güzel yazıyor, öğrenmek isteyenlere … Neyse … Yeni dönemde İzmir’de nasılsa daha şehircilik…

  • Nazım Usta’nın “vatan haini”

    Vardık mı seçime? Yarın “yasak” olduğundan, yazarsak çiçek böcek nasıl yazarım onu düşünüyorum şimdi kara kara… Demokrasi adına her türlü kitlesel yasağı hafiften yaşamaya mı başladık ne? Biri bir şey yazıyor kötü mötü, bir bakıyoruz “küüüt” tümden yasak Twitter mwitter… Biri bir şey koyuyor kötü mötü, bir bakıyoruz “küüüt” tümden yasak Youtube moutube… Şimdi sırada…

  • Bu yazı Pazar’ınızın içine edebilir!

    Kusura bakmayın, bugün bu satırların yazarı “okunsun” diye yazmıyor. Bugün bu satırların yazarı, tarihe kayıt çakmak için, oldukça önemsiz bir şekilde kelimeleri yan yana getirerek biraz serzeniş, biraz tahlil, biraz eleştiri, biraz özeleştiri karalayacak… Bugün Pazar yine… Ne garip bir süreçten geçiyoruz, farkında mısınız? Güya “yerel seçim” var haftaya ama konuştuklarımızın, yaşadıklarımızın “yerel seçimle” uzaktan…

  • 18 Mart 1915 Çanakkale… 18 Mart 2014 Selçuk İzmir!

    Bunca “yalan dolan” içinde bir “Çanakkale destanı” gününe varmak, her şeye rağmen ne muhteşem bir duygu. 1915 şartlarını da gerçekten biliyorsak, heyecanımız, hayretimiz ve minnetimiz o kadar artar, inanıyorum buna. 1915 şartları… Kusura bakmayalım ama, keşke unutmasaydık o müthiş şartları… Keşke kaybetmeseydik Çanakkale destanını yaratan inanç, birlik ve iradeyi… Aslında 18 Mart sadece bir deniz…

  • Berkin’in “şeytan uçurtması…”

    İnternette buldum o fotoğrafı… Yaşı daha da küçük… Eline vermişler bir “şeytan uçurtması”, koşuyor yolda uçsun diye… Baba olanlar bilir… Çocukları seven herkes bilir, çocukların hele de erkek çocuklarının mutlaka “şeytan uçurtması” isteyeceklerini. Her baba bilir yapmasını… Çocuk seven herkes bilir kâğıttan kuyruğuyla şeytan uçurtması yapmayı… Belli ki Berkin için de yapmışlar… O da kapmış,…