Dünyanın hiçbir ülkesinde “iyileşti, sağlığına kavuştu” anlamında “taburcu oldu” dendiğini sanmıyorum. Osmanlı döneminin son zamanlarında doktor ve diğer sağlık personelinin hayatları cepheden cepheye koşmakla geçmişti. Askerler savaş yaralarından daha çok bulaşıcı hastalıklardan hayatlarını kaybediyorlardı. Yaralanarak veya bulaşıcı hastalıklar nedeniyle hastaneye yatan askerler iyileşince, sayıları yetersiz olduğu için evlerine değil de taburlarına gönderiliyorlardı. İyileşen askerler cepheye döndüğü için “taburcu oldu” deniyordu. Bugün de toplumdaki yerine geri dönen hastalar için “taburcu” deyimini kullanmaya devam ediyoruz.
1990’lı yıllarda Güneydoğu’daki terör olayları sırasında yaralanan askerler de kendilerini iyi hissettiklerinde ilk sözleri “Komutanım beni timime gönder” oluyor, taburcu olmak istiyorlardı. Doktorlar köylerde sivil vatandaşlara da sağlık hizmeti sunuyor, ateş altında kalabiliyorlardı. Köylerden birinde sağlık taraması görevi yapan bir doktor da terörist saldırısı sırasında şehit olmuştu.
Ülkemiz korona virüs tehdidi altındadır

NTV’nin 20 Mart 2020 tarihli haberinde, “Dünya genelinde yeni tip korona virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 10 bini aştı. İtalya’da ölü sayısı virüsün ilk görüldüğü Çin’i geçti. İtalya’da Corona virüsten 3 bin 405 kişi hayatını kaybetti, Çin’de 3 bin 237 kişi hayatını kaybetmişti. Çin’de ise 2 gündür yeni vaka tespit edilmedi” denmektedir. Sabah Gazetesi’nin 21 Mart 2020 tarihli haberinde, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Twitter hesabından yapılan paylaşımındkia şu ifadelere yer verildi:
“Son 24 saatte 3656 şüpheliye test yapıldı. 311’i pozitif çıktı. Hasta sayımız 670’e ulaştı. Yaşlı ve direnci zayıf 5 hastamızı kaybettik. Bugüne dek toplam 9 can kaybımız var. Tamamı yaşlılarımızdan. Yaşlılarımızı koruyalım. Mücadelemizde bir an bile esneklik göstermeyelim.”
Bugün de sağlık çalışanları korona virüs saldırısında savunma hattında en baştaki yerlerini almışlardır. Halkımız da sağlık çalışanlarına öncelikle 3 E kuralını uygulayarak destek olmalıdır. Bu kural, el yıkamak, evde kalmak, ertelemek olarak açıklanabilir.
Sağlık çalışanının başarılı olması için sadece bilgili ve cesur olmaları yetmez. Kullanılan tıbbi malzemelerin ve cihazlarının da en iyi kalitede ve sürekli temin edilebilir olması gerekir. Bir sağlık kuruluşu sağlık çalışanı dolu olsa bile yeterli malzeme olmadığı takdirde hastaya faydalı olamayacaktır.
Sağlık çalışanlarının virüsten korunması
Sağlık çalışanlarının öncelikle savaştıkları korona virüsten korunmaya ihtiyaçları vardır. Özel giysiler, maskeler, eldivenler ve özel dezenfektanlarla kendilerini koruyacaklardır. Basından İtalya’da stokta eldiven bulunmadığı için 57 yaşındaki Doktor Marcello Natali’nin korona virüsü nedeniyle öldüğünü öğreniyoruz. 19 Mart 2020 tarihli Newsweek Dergisi’nde, “İtalya’da yetersiz stok nedeniyle eldivensiz çalışan doktor, korona virüsten öldü” haberini okuyoruz. Haber şöyle devam ediyor:
“İtalya’da son zamanlarda yapılan bir televizyon röportajında tıbbi malzeme eksikliklerinden ve korona virüslü hastaları eldiven kullanmadan nasıl tedavi etmek zorunda kaldıklarıyla ilgili endişelerini anlatan bir doktor, hastalıktan öldü. Kuzey Lombardiya eyaletindeki Codogno’dan 57 yaşındaki Marcello Natali, testleri pozitif olmadan önce Euronews televizyon kanalıyla yaptığı bir röportaj sırasında enfekte olan doktor sayısı konusunda alarm vermişti. Kanala açıkça “tükendiği için eldivensiz çalışacağını” söyledi. Röportajda ayrıca, “Bulaşma potansiyeli olan bir bölgeye mümkün olduğunca az erişim istiyoruz. Kesinlikle böyle bir durumla karşılaşmaya hazırlıklı değildik. Özellikle de hastalığa karşı bir hapın yeterli olduğunu düşünerek büyüyen, antibiyotik sonrası dönemin kuşağıyız. Sadece Bergamo eyaletinde 600 doktordan,110’u hasta ve tıbbi malzemeler yetersiz.”
Görevi başında hayatını kaybeden Doktor Marcello Natali’nin anlattıklarından çıkarılacak büyük dersler vardır. Anlaşıldığına göre, İtalya sağlık teşkilatını yönetenler koronavirüs gibi bir salgını öngörememişlerdir. Antibiyotiklerin virüste yetersiz olduğunun farkında değillerdir. Karantinaya uyulmamaktadır. Tıbbi malzeme stoğu yeterli değildir.
Tıbbi malzeme stoklarını korumak

“İtalya’da tıbbi malzeme stoğu neden yeterli değildi?” sorusunun cevabı, “koronavirüs öngörülemediği için stoklu çalışılmayıp gerektikçe tıbbi malzeme alınmıştı veya eldeki stoklar plansızca harcanmıştı” şeklinde verilebilir. Tıpta her şey önceden öngörülemeyebilir. Örnek verecek olursak, her ameliyatta kullanılacak malzeme miktarı aşağı yukarı bellidir. Fakat her an kanama, kalp, tansiyon, şeker, solunum, ağrı ile ilgili beklenmeyen bir sorunla karşılaşıldığında birçok ek ilaca ve tıbbi malzemeye ihtiyaç duyulabilir. Şayet bu öngörülmeden ameliyata girilirse hastanın hayatı tehlikeye atılmış olur. Veya virüs salgını hafife alınarak başlangıçta yeterli olan tıbbi malzemeler acil olmayan girişimlerde kullanılarak tüketilmiş, yerine yenisi konamamış da olabilir.
İtalya’yı yönetenler Avrupa Birliği’nin kendilerini desteklemediğinden yakınmaktadırlar. Unuttukları şey diğer ülkelerin de benzer sorunlarla karşılaştıkları, önce kendilerini düşündükleridir. Ayrıca normal zamanlarda sağlık kuruluşlarına cihaz ve malzeme bağışlayan İtalyan sivil toplum kuruluşları da, Doktor Marcello Natali’nin çığlığını duymamış, bu konularda üzerlerine düşeni yapmamışlardır.
İtalya örneğinden çıkarılacak dersler
Buradan çıkarılacak ders şudur: Bundan sonra eldeki malzemeyi ertelenebilecek girişimler için harcamamak ve sağlık personeline sahip çıkmak. Vakit geçirmeden korona virüs seferberliği düzenlenmeli, tüm özel ve resmi sağlık kuruluşları bu salgın atlatılasıya kadar acil dışında hasta kabul etmemeli, ertelenebilecek bazı girişimler gözden geçirilmelidir. Bu durum sağlık personellerinin ve sağlık kuruluşlarının iş yükünü, malzemenin sarfiyatını azaltacak, başvuru da azalacağından karantina uygulamasına katkı sağlanacaktır. Halkımız da ertelenebilecek bazı tıbbi uygulamalar için ısrarcı olmayarak sağlık çalışanlarına destek vermelidir.
Koronavirüs özellikle 60 yaş üzeri kişileri ve sağlık çalışanlarını etkilemektedir. Her sağlık personelinin kaybı birçok hastanın kaybıyla ödenecektir. Sağlık personelleri bu salgının önlenmesi için hayatları pahasına, canla başla çalışarak hastalarını taburcu etme uğraşı vermektedirler. Alkışlanmayı ve saygı görmeyi fazlasıyla hak etmektedirler.

Fakat sağlık personelleri için yapılacaklar bununla sınırlı olmamalıdır. Hayatlarını kolaylaştıracak girişimlere de ihtiyaç vardır. İzmir Büyük Şehir Belediyesi güzel bir uygulama başlatarak sağlık çalışanlarına toplu taşımayı ve otoparkları ücretsiz hale getirmiştir. Buna karşın 65 yaş uygulamasından faydalananlar ise risk gurubunda olmaları nedeniyle kendilerini evlerinde karantinaya alacaklarına, hala sokakları ve toplu taşıma araçlarını doldurmaktadırlar. En kısa zamanda bu duruma da bir çözüm bulunması uygun olacaktır. Bu kişilerin salgından etkilenip hastalanmaları, başkalarına bulaştırmaları an meselesidir.
Unutulmamalıdır ki, sağlık çalışanlarının da sorumlu oldukları eşleri, çocukları, anne ve babaları vardır. Mesai saatleri içersinde marketlerdeki temizlik ve gıda maddeleri halk tarafından gereğinden fazla alınmaktadır. Bu durumun önüne geçilmeli, ABD’de bazı marketlerin erken saatlerde sadece yaşlılara hizmet verdiği gibi, sağlık personellerinin de bu ürünlere kolayca erişimini sağlayacak yöntemler geliştirilmelidir.
Her akşam saat 21.00’de sağlık çalışanlarını alkışlayarak onların yanında olduğumuzu gösteriyoruz. Onların da dinlenmeye, beslenmeye ve temiz bir ortama ihtiyaçları vardır. Bu konularda her birimizin ve sivil toplum kuruluşlarının yapabileceği bir şeyler olmalıdır. Sağlık çalışanlarına sahip çıkmak, tüm hastaların taburcu olması için gereklidir.