Adı gazete olan çok satan bir yayının yöneticisi açtığı sosyal medya kanalı ile tapınak şövalyeleri ve illüminatinin Türkiye’ye yönelik tehditlerini heyecan ile anlatıyor. Hani anlattıklarını bir an ciddiye alsanız korunmak için kendinizi apartman bodrumuna kilitlersiniz. Siyaset bilimi profesörü ünvanlı bir başkası ise katıldığı TV programında, yılların gazeteci olamayanına! haçlıların kısa süre içinde Türkiye’yi işgal edeceğini, ayet ve hadisler ile kanıtlamaya çalışarak seferberlik ilan edilmesini istiyor. Yılların gazeteci olamayanı kadın programcı ise dehşet dolu bakışlar ile bu hikmet pınarı profesörün sözlerini heyecanla tekrarlayarak büyük oyuna dikkat çekiyor.

Komplo teorilerinde cinnet sınırı aşıldı

Mazinin kısa düşman listesini özler hale geldik

Yeni başlayanlar için Türkler’e yönelik tehdit ve düşmanlarımız

Üst Akıl: Unuttuğun veya saymaya üşendiğin anda imdada yetişen çaya çorbaya cinsinden düşman.
Rothscild Ailesi: Dünyadaki her gelişmeyi yönlendirdiği rivayet edilen ve günlük mesailerinin neredeyse tamamını Türkiye’yi yıkma çalışmalarına ayıran aile.
İllüminati: Orta çağ Avrupası’nda kurulmuş ancak her daim kötülük ve çatışma üreten Türk ve Türkiye düşmanı örgüt.
Tapınak Şövalyeleri: Bugün zırhlı, kılıç-kalkanlı olmayabilirler ancak her an aramızda ve nifak üretiyor olabilirler.
İngiliz Derin Devleti: Havalı ismi ile sıkıştığın her anda işe yarayan düşman oluşum.
Reptilianlar: Dünyada da yaşadığı varsayılan ve özellikle Türkler’i çekemeyen uzaylı sürüngen türü.
Griler: Dünyaya negatif enerji ile yön vermeye çalışan özellikle Türkler’i hedef alan uzaylı türü. Onların amacı dünyayı ele geçirmek değil Türkler’in yükselişini engellemek.
Rockefeller Ailesi: Ellerinden puro düşmeyen ve her an Türkler’in önüne set çekmeye çalışan ABD merkezli sermaye grubu.
Masonlar: Her yere sürülebilen merhem niteliğinde düşman
Haçlılar: Sen benim eski ama eskimeyen aşkımsın şarkısı cinsinden kadim düşmanımız
Siyonizm: Günün 24 saati Türklere yönelik karanlık tertip peşinde koşan dini, ideolojik akım.
Korkmak, korkutmak emek istemez
Hayatı, dünyayı düşmanlık ve korkular ile anlamak, algılamak düşünmeyi gerektirmediği için konforludur. Orta Doğu toplumlarının bağımlı olduğu bu konforu bizler de çok severiz. Bu öyle bir konfordur ki düşman ve korku üretme sorunu da yoktur, çünkü sizin yerinize birileri sürekli bunu üretir ve halkın kullanımına servis eder. Genelde hakim ideoloji ve siyaset egemenlerinin başucu yöntemi, toplumdaki korkuları her daim diri tutarak otoriteyi pekiştirmektir. Yakın ve uzak geçmişimizin en önemli siyasal ve toplumsal pratiğidir korkmak ve her an düşmanlar ile kutlu bir mücadeleye hazırlanmak.
Tehdit ve düşman bağımlılığı
Türk sosyolojisi, tarihçiliği, ekonomi politiği ve kaçınılmaz olarak egemen siyaset anlayışı “tehdit ve düşman” ile anlamlanır ve anlamlandırılır. Güncel korku ve düşmanlıklar üzerine siyaset hatta toplumsal yaşamı düzenlemek için en önemli referansınız objektiflikten uzak propagandist tarih anlayışı olacaktır. Bu konuda sadece resmi Türk tarih tezleri değil o’na tepki olarak şekillenen tarih yazımı da sorunludur. Ülkemizde resmi olan, olmayan tarih yazımının ortak karakteri düşman ve korku üretmedeki iştahıdır. Örneğin resmi tarihin dayattığı tehdit ve düşman algısını resmi olamayan tarih ancak, “Hayır, asıl düşman ve tehdit o değil budur” diye tezini savunur. Bir nevi düşman ve tehdit bağımlılığıdır bu yaklaşım. O kadar yoğun ve yaygın işlenmiştir ki; tehdit ve düşmanları çekiverirlerse toplum olarak boşluğa düşecekmişiz gibi gelebilir. Farklı düşüneni aforoz etmek her iki tarih anlayışının bir başka ortak özelliğidir.
Türk olmanın adeta gereğidir düşmanlar ile tanımlanmak ve tanımlamak. Mütevazi olmaya gerek yok ulus olarak düşman listemiz uzun, sınır tanımaz ve her daim güncellemeye açıktır. Bizden olmayan, örneğin bir Avrupalı, Afrikalı, bizim tarih tezlerimizi okumaya kalksa, muhtemeldir ki insanlık tarihini Türkler ve Türkler’e düşman olanların mücadelesi olarak özetleyecektir. Diğer ulusları, dinleri, toplulukları, kültürleri, rakip, tehdit ve düşman olarak algılayan bir toplumu bir süre sonra bu da kesmeyecek ve bugün yaşadığımız gibi dönecek kendi ülkesindeki farklılıkları düşman olarak belleyecektir. Umarım yanılıyorumdur ancak görünür gelecekte dünyayı, hayatın amacını, Türkler’in düşmanları ve onlar ile kutsal mücadele olarak algılamak saplantısından kurtulamayacağız.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.