Düğün ve sünnet törenleri için tarihi sur, akropol ve gimnazyum temin edilir!

Haber medyada yer bulsa da hak ettiği tepkiyi çekemedi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan tarihi İstanbul surlarının Fatih Belediyesi’nin düğün törenleri için kiraladığı sosyal tesislerindeki bölümüne çatı monte edilmişti. Üstelik bu yapılırken dikkat çekmemesi adına hiçbir kaygının yaşanmadığı da açıktı. İstanbul Fatih Belediyesi tarafından yaptırılan, 3 metre yüksekliğinde açılıp kapanabilen portatif çatı sadece tarihe değil için de estetik olan her şeye başkaldırı niteliğindeydi.

Fatih Belediyesi’ni Ulubatlı Hasan’a havale ediyorum

Özellikle muhafazakar kesimin anlatmayı ve örnek göstermeyi çok sevdiği İstanbul fethi ile sayısız kahramanlık öyküsüne ev sahipliği yapan İstanbul surlarının en hafif ifade ile karizması çizilmişti. Yorgun ve mağrur surlar sanki çağ kapatan çağ açan bir savaşın mekanı değil de her an limonata, pasta servis edilecek köy düğün salonu gibi dekore edilmişti. Macar usta Urban’ın döktüğü toplar ile açılan gediklerden her an damat halayı veya sünnet davulcusu çıkacak gibi. Zevksizce giydirilmiş sandalyeler, meşrubat kutuları Cüneyt Arkın’ın tek tekme ile 60 Bizans askerini yere serdiği mekanın yeni aksesuarları. Eğer yaşasaydı Ulubatlı Hasan’ı düşman okları değil ama yedi katlı pastanın servis edildiği plastik tabaklar, karşılıklı dünür halayı kahrederdi. Fatih Belediyesi’ni Ulubatlı Hasan’a, Zağnos Paşa ile Eflak ve Erdel Beylerine havale ediyorum.

Dünya mirası tarihi yapıları merasim organizasyonları için kiralama noktasına geldiysek katkı yağmayı vatandaşlık vazifesi kabul eder şunları öneririm:

* Topkapı Sarayı bahçesine alışveriş merkezi
* Sultanahmet Meydanı’na açık otopark
* Efes Antik Kenti’ne kır düğün salonu
* Galata Kulesi’ne kebapçı
* Ayasofya Camisi avlusuna sosyete pazarı
* Sümela Manastırı’na doğa sporları merkezi
* Kapadokya Peribacaları’na ise rezidans yapılması

Toplumumuzun tarihi eserler ile ilişkisi garip ve bir o kadar sorunlu. Uygarlıklar hazinesi üzerine kurulu ülkenin toprak ve denizlerinde saklı kalıp gün yüzüne çıkan eserlere yaptığımız zulüm bize özel karakter taşır. Bahçesindeki kral lahitlerinin inşaat duvarlarında tuğla niyetine kullanıldığı, antik Roma sütun başlıklarının kafeterya bahçelerinde masa işlevi gördüğü ülkede bir belediyenin tarihi surları düğün, sünnet merasimlerinin yapıldığı mekan olarak değerlendirmesi şaşırtıcı değil. Ya biz bu eserler ve sahipleri olan tarihi uygarlıklar ile moral bağ kuramıyoruz ya da tam tersi o kadar çok içselleştiriyoruz ki günlük yaşamda farklı ihtiyaçları karşılayan objeler olarak değerlendiriyoruz. İkincisi elbette doğru olamaz. Maalesef toplum olarak ilk seçeneğe yakın duruyoruz.

Bin yıllar aşan ve derinlikli Türk tarihini anlamayı Diriliş Ertuğrul dizisi üzerinden yapıldığı bir ortamda İskender de Homeros da Kybele’nin heykelleri, anıtları, söylenceleri de itilip savrulmaya mahkum olacak.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın