Bugünün mutsuzları 80’li, 90’lı yıllar dizilerine sığınıyor

Önce başarılı yapımcı Birol Güven’in “Seksenler” dizisi vizyona girdi ve geniş izleyici kitlesi ile buluştu. Güçlü oyuncu kadrosu, titiz senaryo başarılı yapım ile birleşince ortaya çıkan eser ses getirdi. İzlenmekle kalmadı kült eser gibi birçok tartışmayı beraberinde getirdi.

Dizinin kazandığı başarıyı sadece yapımcılık becerisi ile anlatmak mümkün değil. Kısa sürede büyük ilgi gören dizi özellikle 40 yaş ve üstünü kucakladı, nefes aldırdı.

80’ler ve 90’lar arasındaki fark

Net bir televizyon başarısı kazanan Seksenler dizisinin ardından benzeri bir dizi biraz da aceleyle başka bir televizyon kanalında gösterime başladı. Ancak Seksenler dizisinin uyandırdığı ilgiye ulaşamadı. Biraz da kolay ve garantici anlayış ile gösterime giren 90’lar dizisinin, Seksenler dizisinin çıtasının altında kalmasını sadece televizyon perspektifinden değerlendirmek eksik olur ve böyle bir niyetim de yok.

İki yapım arasındaki performans farkının hikayelerin geçtiği dönemler ile ilgili olduğunu düşünüyorum. İki dönemi yaşayan kuşakların, dönemlerinin hikayelerine verdikleri anlamın farklı olduğu ve bunun iki dizinin etki ve performansına yansıdığını kabullenmek gerekiyor.

80’li yılların özel bir gizemi, atmosferi vardı. Kuşkusuz çok zor yıllardı. Askeri darbe ve yasaları toplumun canını acıtıyordu ancak sokaklarda ve mahallelerde her şeye rağmen neşe hakimdi. Sağ-sol ayrımı vardı ancak bu iki kesim de devlet üzerinden güç gösteri yaparak ayrılığı kutuplaştırma konusunda henüz istekli değillerdi. O nedenle gençler arasında çatışmaya varan görüş ayrıkları toplumun diğer kesimlerine, hatta ailelerine yansımadı.

Belki de askeri yönetim her kesimin canını yaktığından sağ ve sol diye adlandırılan gruplar acıda birleşmeyi tercih etti. Ortak acı ile noktalanan ayrılıklar günlük hayata, mahalleye, sokağa sirayet etmedi.


80’li yılar için farklı değerlendirmeler, tanımlamalar yapmak mümkün ancak bence bu yıllar naifti ve daha huzurlu yıllardı. Kaostan uzak 80’ler toplumsal masumiyetin ve yaşam alanı mahalle kültürünün korunduğu belki de son dönemdi.

90’lı yıllar ise masumiyet başta olmak üzere sahip olduğumuz toplumsal değerlerimizi yitirmeye başladığımız yıllar gibi gelir bana. Kitle iletişim araçları, toplumsal ve sanatsal değerlerimizi bu dönemde öğütmeye başladı. 90’larda önce müziğimiz kirlendi. Müzik bu dönemde tam anlamı ile sanat olmaktan çıkıp endüstrileşti. Tavernaların, pavyonların müzikte yapamadığı yıkımı radyolar yapmaya başladı.

Bugün eksikliğini hissettiğimiz ne kadar değer varsa 90’larda çözülmeye başladı. Mahalle kültürü dağıldı, ilişkiler kopmaya başladı. Para piyasalarının genişlemesi, borsa, döviz vb. bireysel ilişkilerin daha maddi eksene oturmasına hizmet etti. Alman usulü ödeme 90’larda yaygınlaştı.

Sokak ahalisinin selamlaşma trafiği gerilemeye başladı. (Bugün sıfırlamayı başardık!) Otobüslerde yaşlılara yer vermemeyi bu dönemde öğrendik. Ve elbette evlilik, aile denen değerlerinin bugün yerlerde sürünmesi ilk emarelerini 90’larda vermeye başladı. Elbette 90’lar suçlu değil ama bugün bizi bunaltan bir çok olgu ve olay ile tanışmaya başlamamız bu döneme denk gelir. Kötü demesek bile 90’lar talihsiz yıllardı…

Benim tercihim her zaman Seksenler olacak ve 80’lerin öyküsünü anlatan Seksenler dizisi bugün olduğu gibi ileride de benzer yapımlara üstün olacak.

80’lerden sevimli bazı dostlar, ürünler…

The Muppet Show, Kaptan Jacques-Yves Cousteau, Tipitip, Dallas, Boby Ewing, Zagor Tenay, Tommiks, Kulver Kalesi, Mr. No, Kızılmaske, Elvan Gazoz, Cincibir Gazoz, Eurovision, Çetin Alp, Troleybüs, Albano – Romina Power, Beyaz Gölge, Koç Reeves, San Fransisko Sokakları, Tursil, Mekap, Mintax, Sana, Fuar gazinoları, halk matineleri, Çınar, Şenocak, Civan ve Kent sinemaları…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın