İzmir Büyükşehir Belediyesinin organize ettiği Diyarbakır ziyareti…
Zırt pırt seyahat etmediğim için zor bir uçak yolculuğu ve beni neredeyse bir gün uyutacak kadar yorucu 14 buçuk saat.
Dikkat etmişinizdir yazıya başlık koymadım.
Koymadım, çünkü nasılsa fikrimi sormadan yorum yapacaklar olacak.
Kim ne istiyorsa düşünebilir, yazabilir, çemkirebilir…
Eleştirenlerin de canı sağ olsun, cellat adaylarımın da…
Önce İzmirin yeni Valisi…
İlk izlenimlerim kaygı dolu.
Vali Bey bana biraz dediğim dedik geldi. Kim nereden ne öğrendi bilmiyorum ama Diyarbakırlı, vali değişiminden çok memnun. Yeni Valimiz gelince bir süre inceden gözlemekte yarar var.
Diyarbakır binlerce yıllık tarihi mirasına ve değerine rağmen eskimiş bir şehir. Ciddi bir temizlik sorunu var ki belediye her yere bu çöpler uzaydan mı geliyor diye yazılar asmış. Ciddi ekonomik sorun da var, çok sayıda çocuk, sokaklarda para istiyor. Ortalık belinde kocaman silahlarıyla sivil polislerle dolu ki hala bir güvenlik sorunu yaşanıyor.
Diyarbakırda tanıdığımız kimse olmadığı halde Diyarbakırlıların İzmirde hep tanıdıkları, akrabaları var. Bazı sokaklar bana İzmirin bazı semtlerini anımsattı ki, bu geziye özellikle Hakan Tartanın katılmasını isterdim, zira Başkan Tartan hiç yabancılık çekmezdi.
Görüşmelerde, konuşmalarda sürekli olarak analar ağlamasın, savaş bitsin, kan ve gözyaşı olmasın vurgusu yapıldı. Açık söyleyeyim adına barış süreci denen şeyin ne olduğunu ne biz biliyoruz ne de Diyarbakır sokakları. Kesin olan Perşembe günü itibariyle 90 gündür cenaze olmayışı.
Çocuklarını dağda kaybeden annelerin evlat acılarını anlayabiliyorum da, gezi sırasında en azından toplu bilgilendirmelerde bizden şehit vurgularının yapılmayışı içimi burktu. Zaten belki de cambaza bakmak yerine bazı nedenleri konuşmaya başlasak fena olmaz mı?
Onca işadamı acaba gerçekte ne düşündü bilmiyorum. Özellikle EBSO Başkanı Yorgancıların daha somut ve uzun vadeli açıklamalar yapmayışı biraz tuhafıma gitti.
Neden terör yaşadı o topraklar? Neden biz batıda şehit acısı yaşadık?
İkinci Dünya Savaşından sonra göreve gelen hükümetler ne yapmadı da terör bu aşamaya kadar geldi? İş dünyası üzerine düşen sorumlulukların ne kadarını yerine getirdi? 1984den önce bölgeye neden gereken ekonomik ve sosyal yatırımlar yapılmadı? Neden hala toprak reformunu, eğitim devrimini, modern şehirleşmeyi konuşmuyoruz? Mesela bugünlerde Çeşmede yatırım yapmaya hazırlanan Diyarbakırlı muhterem işadamımızın kendi şehir için bir projesi var mı, olmuş mu?
Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı, bölgede ağalar muhatap alınmasaydı, oy uğruna göz yumulmasaydı fukaralığa acaba Türkiye Cumhuriyeti onca yiğidini kaybeder miydi? Diyarbakır hep bizim olmuş ama nedense Diyarbakıra gitmek hiç düşüncemiz olmamış. Üzerine bir de şu terör çıkınca bağ hepten kopmuş.
Hiç yabancılık çekmedik. Hep sıcak bir misafirperverlik ve bolca kaçak çay…
Hala terörden yana olanlar orada da var burada da…
Ama nedense tartışmalar ya terör boyutunda ya da İmralıdaki şahsın özelinde. Biz hala ülkemizde sokakları egemenlik altında tutan işsizliği, yoksulluğu konuşmuyoruz. Taşeron denen kölelik sisteminin Türkü de Kürtü de aydı derecede vurduğunu görmüyoruz. Gencecik gençlerin nasıl kolayca kandırılıp dağa çıkarıldığını, İstanbulda İzmirde boy boy akıllı binalar, gökdelenler, fabrikalar, üniversiteler yapılırken Türkiyenin doğusunda neden yapılmadığını sorgulamıyoruz. Aç, işsiz, okulsuz, umutsuz insanlar için vatan, bayrak, devlet kavramlarının boş, inancın ise istismar malı olduğu gerçeğini kavrayamıyoruz.
Üç beş haneli mezralarda sesi duyulan TVlerin nasıl bir umutsuzluk ve hatta öfke yarattığını fark edemiyoruz.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu biricik önderimizin, zamanında başvekil İsmet Paşaya yazdırdığı doğu raporunun sebeb-i hikmetini öğrenme çabasını göstermiyoruz.
Adına ne derseniz deyin, Gazi Paşanın dahi vermeyi kaybetmeyi kabul etmeyeceği Diyarbakırı şimdi yok saymak asıl birilerinin ekmeğine yap sürmektir. BOP denen şeytani planın kurbanları kimler iyi bakmak lazım…
Peki, kimler abâd oldu? Ona da bakmak lazım…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.