Farkındayım
Farkında olarak yazdım zaten.
Düşünülsün diye sorduklarımın düşünüldüğüne ve müstehzi tebessümlerin ardında paniğe yol açtığını da biliyorum.
İzmirin sümen altı edilen tarihini ortaya çıkarmaya ne gücüm ne de birikimin yeter. Kayıp tarihi bilenlerin de bunu ya korkuyla ya da başka nedenlerle saklamaya devam etmelerini de kahrolarak izliyorum. Oysa öyle bir dönemden geçiyoruz ki, konuşulmayan, tartışılmayan, tahrip ve tahrif edilmeyen kalmadı neredeyse.
Dinsel inançlardan milli değerlere
Tarihsel süreçlerden aile birliğine, geleneklere kadar ne varsa bize ait olan zaten Pazar tezgâhlarında en ucuz fiyata telef ediliyor
Solcunun solcu gibi, sağcının da sağcı gibi yaşamayı ittiği sürece, vatanseverlikle yurtseverlik arasındaki müşterek fark edilmediği sürece kaybetmeye mahkûmuz. Lakin kaybedenlerin karşısında 174 yıldır kazanan şeytan güruh misliyle kazanmaya devam ediyor. Esasında kaybeden de bugün değil yarınlar oluyor
Kapitalizm; gölgesini satamadığı ağacı keser…
Kabul etmek lazım din, milliyetçilik, ahlak, sevgi, paylaşma, birliktelik gibi insani değerler ne yazık ki dünden bugüne sadece fukaranın sığındığı limanlar olmuş.
Hemen aklıma gelen kavramları yazdım ki çoğaltılabilir
Bunlara, bunların da kapsadığı aile birliğini, ölmüşe saygıyı, büyüye hürmeti, bilene sevgiyi de ekleyebilirim değil mi?
Ama değil işte öyle olmuyor ve olmayacak gibi
Allahın Peygamberleri hayattayken dinlerinin durumlarıyla, peygamberlerin bu dünyadan göçtükten sonra dinlerinin durumları bir değil ne yazık ki mesela
Neden?
Tıpkı dünyevi ideolojilerin kurucularının, bu dünyadan göçtükten sonra ideolojilerin düştükleri durumlar gibi
Bugün belki de gördüğümüz gerçekle doğru olan gerçekler bir değil
Olamaz mı?
Nasıl olsa çok okuyan, öğrenmeye eğilimli bir ulus değiliz.
Nasıl olsa her söylenene eyvallah tavrımız var hep
Peki, bu tavrımız bize karşı silaha dönüştürülmüş olamaz mı?
Bugün dünyada hâkim olan madde ne yazık ki
Madde dediğim de kapitalizmin en vahşi yüzü
Kapitalizmin ki liberal görünüşü de farklı değildir; duygudan, maneviyattan uzaktır. Kapitalizmde yürek değildir asıl olan sadece beyindir ve o beyin nasıl daha çok para kazanırıma programlanmıştır.
Elbette inanç, vatan, millet, bayrak gibi değerler de bulunur kapitalist amaçlarda Lakin sadece kullanılacak malzemedir
Bunu sevinerek yazmıyorum, sadece artık sözünün bittiği yere çok yaklaştık duygusundayım.
Televizyon ekranlarında adına ister haber ister dizi film isterseniz tartışma programı deyin ahlaki düzey inanılmaz inişte. Düşünebiliyor musunuz öyle gamsız bir ülke olduk ki, liseli kız öğrencilerin birbirlerini bıçaklamaları, darp etmeleri, öldürmeleri dikkat çekmiyor. Hatta kendini tamamen şeytana teslim etmiş gibi kimileri abartma, münferit olay diyebiliyor Utanmazlığın, yüzsüzlüğün, arsızlığın son 30 yılda geldiği nokta bizi helaka mı götürüyor? diye sorgulamıyoruz bile.
İnsanı insan eden ne kadar değer varsa yok olurken ağzımızdan çıkan iki kelime var bugünlerde: Yalan dünya Dünya yalansa doğru olan nedir, gerçek nerededir acaba?
İster inanın isterseniz yok sayın ama 2012nin duyulan sloganı bellidir: Kapitalizm; gölgesini satamadığı ağacı keser… Ve kapitalizmde insan sadece parasal gücüyle orantılı insandır!
Gelelim İzmire
Şu satırlara bir göz atın önce:

Şimdi bilgi vereyim.
Bu satırlar Şenocak Yayınlarından 2009 yılında yayımlanmış, Giles Miltonun yazdığı Kayıp Cennet Smyrna 1922, Hoşgörü kentinin yıkılışı kitabının 65. sayfasına ait.

Çünkü geçen hafta yazdıklarımla doğrudan ilgili.
İzmir Osmanlının son döneminde o kahrolası kapitalizmin adeta merkeziydi. İnsanlık değerlerinin nasıl yerle yeksan edildiğinin ayrıntıları ne yazık ki sadece İzmirin gizli tarihine kaldı. Kapitalizmin en kanlı vahşeti de İzmirde yaşandı belki de Yaşandı ve unutturuldu!
Levanten iş adamlarının bugün şakşakçısı olanlar, karşılık olarak neler kazanıyor bilemem ama bugünün dedeleri özellikle Egeli köylünün başının belasıydı. Kolcuların özellikle Levanten patronların emriyle öldürdükleri köylülerin sayısı bugün nerede yazıyor acaba?
Yukarıdaki satırlar Birinci Dünya Savaşı yıllarına ait.
Hani 1915de Çanakkalede Müslüman Türk gençler beşer onar kurban olurken vatan ve bayrak uğruna, aynı yıllarda İzmir de İngilizler tarafından bombalanıyordu. Osmanlı Devleti Almanyanın müttefikiydi. Yani İngiltere düşman sıfatıyla bomba atıyordu İzmire ya da eski namıyla Smyrnaya
Şimdi dönelim yeniden o satırlara: Şehirde yaşayanlar kıyının devamlı bir şekilde bombalanmasını büyülenmişçesine izliyorlardı. Rıhtım kenarındaki barların birinden akşam bombardımanını seyretmek, şehrin en popüler etkinliği olan akşam yürüyüşlerilerinin yerini almıştı.
Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun şimdi
İzmir bombalanıyor. İngilizler nedense Puntayı değil ama iç mahalleleri ve kaleleri bombalıyor
Yani Türk ve Müslüman canlara kastediyor!
Ve kentin valisi Rahmi Bey de bundan hoşnut oluyor!
Rahmi Bey de bombardımanı seyretmekten hoşlanıyordu. En sevdiği mekân, rıhtımda yer alan Costinin Kafesiydi.
Bugün ne acıdır ki o bombalanan yerler nereleri ve o bombalarla kaç cana kıyıldı bilmiyoruz!
Ve ne acıdır ki bugün İzmirde bombalamayı cin içerek seyretmeyi keyif sananların övgülerinin yapıldığı talihsizlikler yaşıyoruz.
Gün hesaplaşma, yüzleşme günüyse
Gün yüzleşme günüyse yüzleşelim.
Ama ne varsa yüzleşelim
Eksik bırakmayalım
Taraf olmayalım
Arınalım da yüzleşelim
Dün yapılan yanlışların tümünü dökelim ortaya, dünün yanlış sahiplerinin bugüne gelmiş akrabalarını düşman görmeden yüzleşelim
İzmir nasıl bir kentti nasıl bir kent oldu?
İzmirin kahramanları kimlerdi? Neden hep Levanten babalar, anılar dökülüyor da satırlara; Damlacıkta, Dönertaşta, Basmanede, Tilkilikte olan bitenler hatırlanmıyor?
Yazmaya başladım bir kere
Bu kez ne gelecekse yine gelecek başıma, lakin yazmaya devam
Bana, Bunlara ne gerek var, neden yazıyorsun ki, ne kazandıracak sana? diye soran muhterem büyüğüme de cevap vereyim: Yazarak kazanacak değilim, zira bugüne kadar çok kaybettim yazmadığımdan
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.