Uyuyan dev ne kadar uyuyacak?

Ege’nin başkenti İzmir, yıllardır kamudan destek görmeden özel sektör yatırımlarıyla diğer illere meydan okumaya çalışıyor. Limanıyla, organize sanayi bölgeleriyle, serbest bölgesiyle, yaşam standartlarıyla ve sosyal yapısıyla bir Avrupa şehri…

İzmir, 50 yıl önce Türkiye’nin dış ticaretinin anavatanıydı. Sanayide ise hızla gelişiyordu. Organize sanayi bölgeleri 70’lerin sonu 80’li yıllarda kurulmaya başladı. İzmir, Osmanlı İmparatorluğu döneminde tarım ve ticaret hayatının önde gelen bir şehriydi.

1870’li yıllarda başlayan uluslar arası ticaret ilk başarılı bankaları beraberinde getirdi. Avrupa’nın birçok ülkesinden İzmir’e göçmüş olan yabancı asıllı aileler, şehrin Türk, Musevi, Rum ve Ermeni nüfusuyla tam bir kozmopolit yapıyı oluşturmaktaydı. Galyalar, Maniettiler, Reggiolar, Duthiller, Giraudlar, Arkaslar, Pagiler, Whittallar, Abajoliler, Verbekler, yaşamlarıyla, iş tecrübeleriyle, dış temaslarıyla ve ilişkileriyle Türkler’e örnek olmuş, yol göstermişlerdi. Haydar Nazlı, Albayrak ve Mazhar İzmiroğlu dönemin büyük tüccarları olarak dikkat çektiler.

Kimler geldi kimler geçti

İzmir’de sanayicilik kültürünü Levanten kökenli ailelere Türklere aşıladı. Özellikle tarım işletmelerinin ve tekstil yatırımlarına ön plana çıktılar. İzmir’de sanayi alanına, İstanbullular’dan önce adım atan ve ün yapan birçok aile ve bunların kurduğu geliştirdiği kuruluşlar vardı.

Çolak Ailesi’nin ünlü Kula Mensucat Fabrikası, Yahya Kerim Onat’ların Altınyağ’ı Ulukartal’ların Kartal Makarna Fabrikası, Filibeli’lerin bankaları, un fabrikaları, Bayraklı Boya Fabrikaları vardı. Özakat’ların Viking Kağıt, Karteks Fabrikası, BMC-Austin, Ege Endüstri Ege Fren, Adıgüzel’lerin Altınözü Yağ ve Sabun Tesisleri vardı.

Sanayi hayatının önde gelen isimlerinden Tınaz Ailesi, Özsaruhan Ailesi ile Akgermanlar Batıçim’i, Çimentaş’ı ve daha sonra Türkiye’nin en büyük özel sektör demir çelik tesislerinden biri olan Metaş’ı kurdular. Atilla Yurtçu ve Denizlili Sivri Ailesi, İzmir Demir Çelik’e hayat verdiler.

Tatış’lar İzmir Elektronik Sanayi ile televizyon imalatına öncülük yaparken, aynı zamanda eğitimde bugün bir marka haline gelen Türk Koleji’ni ve sonrasında ise ilk özel üniversiteyi kurdular. Ege Biracılık, Efes Pilsen markası ile ilk olarak İzmir’de faaliyete geçti. Bunun kuruluşunda ise Özkardeş Ailesi’ni görebiliriz.

Erdoğan ve Nevzat Özgörkey, Coca Cola’nın şişeleme tesislerini kurdular ve bir dünya markasını Ege’ye taşıdılar. Raks, bant ve elektrikli alet sanayiinde adını duyurdu… BMC tesisleri, bölgede motor ve kamyon üretimi konusunda Türkiye’de ilk ve ciddi yatırıma girişen kuruluşu oldu. Böylece İzmir ve çevresinde otomotiv yan sanayinin gelişmesi için ilk temeller atıldı.

Ticaret hayatında önemli bir yere sahip Durmuş Yaşar ve oğulları Selçuk ve Selman Yaşar, başta DYO Boya Fabrikası olmak üzere Türkiye’nin birçok ilklerine imza attılar. Altınyunus turizmde ilk bin yataklı tesis olma özelliğini taşırken, yabancı turist bakımından da ilk tatil köyü kavramını Türkiye ile tanıştırdı.

Pınar Süt, Türk halkını hijyenik süt kültürü ile tanıştırdı. Peynir başta olmak üzere alternatif süt ürünlerini tüketiciye sundu. Pınar Et, Türkiye’nin ilk entegre et tesisi olarak büyük zorluklarla kuruldu. Tuborg Bira ile de sektörde yeni bir marka ile rekabet ortamının oluşması sağlandı. Yaşar Holding kültür balıkçılığından madenciliğe, bankacılıktan perakende dağıtım sektörüne kadar birçok alanda ilklere imza atmasını sürdürdü.

Sanayi tesisleri el değiştirdi

Sonrasına baktığımızda İzmir’in önde gelen ailelerinin kurduğu Şirketlerin yavaş yavaş gerilediği ve birçoğunun başta İstanbullu olmak üzere farklı sermaye gruplarının eline geçmesi süreci yaşandı. Piyale, Sabancı Grubu’na geçti. Kartal Makarnacılık Koç’un bünyesine Pasta Villa’ya dönüştü. Egebank Bayraktar Grubu’na geçti. Metaş, Demaş, Betontaş gibi üç sanayi devi Uzan Grubu’na devredildi.

İzmir’in geleneksel ihraç ürünlerinin başında gelen tütün devleri çekilerek yerini ağırlıklı olarak yabancılara bıraktı. İzmir’in üç bankası Tarişbank, EGS Bank ve Yaşarbank’ta avuçlarımızdan kaydı gitti. Kısacası İzmirliler batılı anlamda rekabeti sevemedi. Ancak bu dönemde Bakioğlu Grubu, CMS Grubu, İnci Holding gibi yeni devler de İzmir’den çıktı.

Birleşmelere model oldu

1990’lı yılların başında İzmir’de yatırımlarda birleşme rüzgarı esti. Başta KİPA olmak üzere, EGS(Ege Giyim Sanayicileri) Holding, Güçbirliği Holding, Enda Enerji Holding, Elda çok ortaklı girişimcilik için önemli birer model oldular. EGS’deki yapısal sıkıntılar, Güçbirliği’nde yapılan imar engellemeleri, Elda’da elektrik dağıtımından çok başarılı olmayaınca rakı üretimine girdiler. Bugün ise sadece Enda Enerji çok ortaklı yapısını yeni yatırımlarıyla sürdürürken, KİPA İngiliz Tesco Grubu’na satıldı. İzmirliler büyüme yerine satma politikasını benimdiler.

Suçlu Özal mı?

İzmirli işadamları, 1983’te Turgut Özal’ın Anavatan Partisi’ne çıkan desteğin ‘sınırlı’ kalması yüzünden İzmir’in ‘adeta cezalandırıldığını’ savunuyorlar. Bu tarihten sonra da İzmir’in ihtiyaç duyduğu yatırımların devamlı ertelendiğini belirtiyorlar. İzmir, öteden beri sol partilerin güçlü olduğu bir kent. Ancak gerek AP (Adalet Partisi) gerek ANAP (Anavatan Partisi) gerekse DYP (Doğru Yol Partisi) bu şehirden belediye başkanı ve Büyükşehir Belediye Başkanı çıkarma başarısını gösterdi. Bir ANAP’dan bir DYP’den olmak üzere Burhan Özfatura burada iki defa seçim kazandı. Bu da İzmir’in seçim sürecinde parti kadar aday olan isimlere gösterdiği güven ve desteğin ortaya çıkarıyor. Genelde dönemin iktidarları ile ortak hareket etmeyen İzmir, bunun sonucunu kamu yatırımlarından yeterince pay alamamak olarak gördü. Özellikle altyapı konusunda İzmir’in geri kalmışlığı her geçen gün biraz daha gün ışığına çıktı.

İzmir yönetici ve işadamı ihraç ediyor

Uyuyan dev İzmir’in işadamı ve yöneticileri soluğu İstanbul’da alıyor. Aralarında Sabah ve Yeni Asır’ın Sahibi Dinç Bilgin, Eczacıbaşı Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Eczacıbaşı, Özgörkey Grubu’ndan Armağan Özgörkey, Dünya Bankası eski Başkanı Atilla Karaosmanoğlu, Profilo Genel Müdürü Göksen Körezlioğlu, Finansbank Kurucusu Hüsnü Özyeğin bulunuyor. Öte yandan farklı sektörlerde önemli noktalarda bulunan birçok yönetici ve işadamının, hukukçu ve doktorlarında İzmir’den ayrıldığını ve merkezlerini İstanbul’a taşıdığını görüyoruz. Artık bu beyin göçünün önüne geçmenin zamanı gelmedi mi?

1980’den sonra zorlu günler başladı

1980’li yılların sonunda başlayan aşırı ithalat ve dampingli mallar nedeniyle haksız rekabete uğrayan İzmirli sanayiciler zor günler geçirdi. 1963-1979 yılları arasında Ege Bölgesi’nde 17 büyük ölçekli sanayi şirketi kapandı. Yine 1999’da 353, 2000’de 431, 2001’de 565, 2002’de 669 firma kapısına kilit vurdu.

Ekonomik krizin yaşandığı 2009 yılında ise sadece İzmir’de 999 firma tasfiye olurken, 805 firma kapandı. İzmirli işadamları nerede hata yaptı diye bakıldığında ise modern şirketler kurmalarına rağmen aile şirketi imajını aşamadılar ve profesyonelleşemediler. Hükümetlerle ilişkilerde etkin bir lobi oluşturulamadı. Seçim dönemlerinde iktidara gelen partileri desteklememelerinin de yatırımlardan pay alamamalarına neden oldu.

Türkiye birçok alanda ve özellikle müteahhitlik konusunda hızlı bir gelişme trendi içinde bulunurken İzmirli işadamları iktidarlarla yeterince yakın temas kuramayarak, başta yurtiçi olmak üzere gelişen pazarlardaki ülkelere de açılamadılar. Sonuç, özelleştirmesi yapılmış ama sahibinin alması için 34 aydır bekleyen limanı, tamamlanmamış çevre yolu, turizmi için kongre merkezi olmayan, toplu taşımada Metro yapımında sorunlar yaşayan ve tüm bu yatırımlar için yatırımcı bekleyen İzmir ile karşı karşıyayız. Bu devin artık uyanma vakti gelmedi mi?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın