Demokrasi

1946 yılından beri kurmaya ve yaşatmaya çalıştığımız iddia edilen “demokrasi” konusunda neden toplumun tümü bir uzlaşmaya varamamaktadır? Soruyu yanıtlamaya çalıştığımızda yığınla karşılık bulmak mümkündür ama hemen her yanıt sorunun ancak bir yanını açıklayabilir. Tüm yanıtları artarda sıraladığımızda da açıklayıcı ve kolayca anlaşılabilir yanıttan uzaklaştığımızı görürüz. O nedenle ben, soruyu değiştirip “demokrasi” kavramının toplumun çeşitli kesimlerince nasıl algılandığını sormayı ve bu soruya bulacağım yanıtlarla önceki sorunun yanıtına yaklaşmayı tercih ediyorum.

Demokrasiyi, “toplumu oluşturan bireylerin kendi kaderlerine sahip çıkarak, kendi kendilerini yönetmeleri” biçiminde tanımladığımızda konunun en önemli bileşeninin “birey” olduğunu görüyoruz. Ancak bu birey kendisi gibi olanlarla birlikte davranmak durumundadır. Bir başka deyişle “demokrasi”, bireyi; onun hak ve özgürlüklerini doğrudan etkilemekle birlikte bireyin -birey olarak- doğrudan etkin olabileceği bir sistem değildir. Demokrasi içinde etkin olmanın biricik yolu insanların kendisi gibi olanlarla sıkı bir yaşam birliği içinde bulunmalarından geçmektedir. Bireyin, kendisi gibi olanlarla yaşam birliği kurması her şeyden önce kendisini tanımasını ve toplum içindeki varlığı hakkında farkındalığının gelişmiş olmasını gerektirmektedir ama bu da yeterli değildir. Birey, başkalarının da varlığının farkında olmalı ve kendisi gibi olmayanlara tahammül edebilmelidir. Bütün bunlar demokrasinin ancak “demokrat” insanlara özgü bir sistem olduğunu göstermektedir. Kendisinin toplum içindeki varlığının, kimliğinin, türünün ve niteliğinin farkında olmayan; başkalarına tahammül edecek özgüveni kazanamamış insanların önemli bir çoğunluk oluşturduğu toplumlarda “demokrasi”den söz etmek kolay değildir.

Öte yandan, “demokrasi” kurum ve kurallar sistemidir ama bir takım kurum ve kuralların oluşturulmasıyla kurulan ve sonsuza değin öylece işletilen bir sistem olarak da algılanmamalıdır. Demokrasi, sürekli gelişecek, değişecek ve dönüşecektir. Bu anlamda demokrasi sonu olmayan bir süreçtir aslında. “Dün” demokratik olan “yarın” pekâlâ demokrasi dışı sayılabilir ve yerini yepyeni kural ve kurumlara bırakabilir. Demokrasilerde bağımsız değişken olarak niteleyebileceğimiz tek olgu “toplumu oluşturan bireylerin demokratlığı”dır. Onların demokratlık düzeyi, içinde bulundukları toplumdaki egemen demokrasi anlayışını; dolayısıyla toplumun demokrasi sürecinin hangi noktasında bulunduğunu belirleyecektir. Bir başka deyişle demokratikleşme, toplumun bu konudaki talep düzeyiyle yakından ilgilidir. İçinde bulunduğu toplumun önemli ölçüde ilerisinde olan bir takım insanlar istediği için demokratikleşmede kalıcı ilerleme sağlanamayacağı gibi; kimi endişelerle demokratikleşmeyi “zamansız” ve “tehlikeli” olarak gören bir takım insanlar istiyor diye de demokratikleşme sürecinin önü kalıcı olarak tıkanamaz.

Altmış yıllık demokrasi serüvenimiz bu konuda yaşanan sıkıntı ve sancıların tarihidir aslında. Günümüzde yaşananlar bu çerçevede değerlendirildiğinde pek çok sorunun yanıtı o kadar açıklıkla bulunuyor ki…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın