Oysa başlıca uğraşı alanını ümmetten millet yaratmanın oluşturduğu Türkiye devriminin öncüsü Mustafa Kemal’in çeşitli konuşmalarında özlü sözlerle ifade ettiği gerçekler çok başkadır. Ona göre “Türk ulusu çalışkandır, zekidir”, Türk ulusu “övünmeli, çalışmalı, güvenmelidir”. Görüldüğü gibi kendi ulusunu en ağır biçimde aşağılayanlarla Mustafa Kemal’in düşünceleri arasında derin bir çelişki vardır.
Mustafa Kemal, yaklaşık 15 yıl süren savaşlarda, en üretken çağındaki yüz binlerce insanını yitiren, iktisadi yaşamı çökmüş bir ülkede; yenilgiden yenilgiye sürüklenen bir hanedanın yorgun tebaasını “zeki ve çalışkan” diye nitelerken önüne koyduğu hedefe ulaşmak için hazırladığı programa uygun biçimde davranıyordu. Başlıca amaç “ümmetti millete” dönüştürmekti. Peki, bugün ulusal sızlanma boyutlarını çoktan aşmış aşağılayıcı ifadelerin sahipleri neyi amaçlıyorlar?
Konunun uzmanı değiliz ama bir insanı, bir toplumu, bir ulusu sürekli aşağılarsanız, bir süre sonra onun özgüveninin zayıflayacağını biliyoruz. Dünyadaki psikolojik savaş taktikleri arasında yer alan bu tür çalışmalar tarihte Çin’den Hindistan’a, Osmanlı Devleti’nden Rusya’ya değin birçok yerde yapılmıştır. Günümüzde de dünyanın birçok yöresinde başarıyla kullanıldığını gördüğümüz bu taktik 1940’lı yıllardan beri ülkemizde de gündemdedir.
Halka ulaşamayan “yılgın aydınların” var olan sorunlardan hareketle dillendirdikleri sert eleştiriler bu psikolojik savaşın değirmenine su taşımaktadır. Ülkemizin sorunlarının eleştirilmesinde yıllardır kullanılan bu üslubun hiçbir işe yaramadığı; halkı eleştiri sahiplerinden daha da uzaklaştırdığı bir türlü görülmemektedir. 22 Temmuz seçimlerinin sonuçları üzerine yapılan kimi yorumlarda da aynı yaklaşımı izlemiştik.
Son zamanlarda yine karanlık tablolar çiziliyor; halkın bu tabloların ve tehlikenin farkında olmadığı çokça yazılıyor. Oysa bu tür söylemler halkın gözünde çözüme yönelik bir anlam taşımıyor; tersine, umudu zayıflamış insanlarda özgüvenin daha da azalmasına, yılgınlığın ve düzene teslimiyetin yaygınlaşmasına yol açıyor.
Yetmiş milyonluk nüfusu, yetişmiş insan gücü, iktisadi kaynakları, uygar dünyanın vazgeçil(e)mez parçası olmuş karakteriyle bir büyük ülke olan Türkiye’nin yaşanan olumsuzluklardan çok daha fazla olumlu özelliklere sahip olduğu neden göz ardı ediliyor? Psikolojik savaş görevlilerine ve onların gönüllü işbirlikçilerine ne söylesek anlamı yok ama bilmeden onlara yardımcı olanların söylemlerini derin derin düşünmelerinde ve yeni bir üslup geliştirmelerinde sayılamayacak kadar çok yarar vardır.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.