Tıp fakültesi öğrencisiyken gerçekleştirdiği Güney Amerika turunda gözlemlediği yoksulluk ve adaletsizlikten kurtulmanın yolunu ararken tanıştığı Marksist ideolojinin rehberliğinde tek çözümün devrim olduğu sonucuna vararak ilk kez Guatemala devrimci hareketleriyle bağ kurmuştu. Daha sonra Fidel Castro liderliğindeki 26 Temmuz Hareketi’ne katıldı ve 1959 yılındaki Küba devriminin önderlerinden birisi olarak yeni hükümette görev aldı.
1965 yılında bakanlık görevini ve Küba’yı terk ederek önce Kongo’daki devrimci harekete katıldı, daha sonra Bolivya’ya gitti. CIA ve Amerikan Ordusu Özel Harekât Birlikleri’nin ortak operasyonu ile 8 Ekim 1967’de burada yakalandı ve ertesi gün öldürüldü. Cesedi bilinmeyen bir yere gömüldü. 1997’de Guevara’nın cesedinden kalan kemikler bir uçak pistinin altından kazılarak çıkarıldı, DNA testiyle kimliği tespit edildi ve Bolivya’dan Küba’ya getirildi.

“Ölümüne olan bu mücadelede hiçbir sınır yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde meydana gelen olaylara kayıtsız kalamayız. Bir ülkenin emperyalizme karşı zaferi bizim zaferimizdir, aynı şekilde yenilgisi de bizim yenilgimizdir. (…) Sosyalist ülkelerin, Batı’nın sömürgeci ülkeleriyle üstü kapalı işbirliğini tasfiye etmeleri ahlakî görevleridir.”
Küba’dan ayrılmak üzere olduğu sırada Fidel Castro’ya gönderdiği tarihsiz mektupta da; “dünyadaki diğer uluslar benim basit emeğime çağrı yaptılar” diyor ve yeni savaş alanlarında gerilla olarak savaşmak için Küba’dan ayrılmaya karar verdiğini belirtiyordu. Aynı zamanda hükümet, parti ve ordu içindeki tüm görevlerinden istifa ettiğini ve ona devrim için yaptıklarını takdir amacıyla verilmiş olan Küba vatandaşlığından vazgeçtiğini bildiriyordu.
Bütün bunlar, Che Guevara’nın omurga sahibi her insan için örnek olacak bir yaşam sürdürdüğünü gösteriyor. Ne kadar değil nasıl yaşadığının önemini kavramış bir insan örneği görüyoruz Che’nin yaşam özetinde… Bu tür insanları tanımlamak için Türkçemizde bulunan özü sözü bir olmak deyişinin en güzel örneklerinden birisidir Che Guevara.
Onun kısacık yaşamında söyledikleriyle yaptıklarının çeliştiğini görmüyoruz. Kendince yapılması gerekenleri söylüyor ve bunların entelektüel gevezelik olmadığını eylemiyle de gösteriyor. Yaşamını, doğru zamanda, doğru yerde bulunma arayışıyla tüketmiyor. Kendi doğrularını kendince yaşamaya koyuluyor. Kanımca Che’yi karşıtlarının bile gözünde yücelten işte bu yaşam anlayışıdır. Bu tür insanlardan dünyada ne yazık ki çok fazla bulunmuyor.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.