Yıllardır hep sağ partilerin işbaşında olduğu Menemen’de SHP adına yarışa giren Kadir Yıldırım’ı destekleyenler, ”Başkanım bize yağ, şeker, pirinç verdiler. Bi güzel de karnımızı doyurdular. Hadi bakim sen de bize bi kahve ısmarla” diyen roman vatandaşlara, ”Yiyelim içelim, satılmayalım. Oylar SHP’ye” demişti.
O seçimlerin galibi, bu sloganları atanların destek verdiği SHP’li Yıldırım olmuştu.
Aradan tam 21 yıl geçmesine karşın yine benzer manzara ile karşı karşıyayız.
Özellikle, kentin çeperleri olarak tanımlanan gecekondu bölgelerindeki seçmenlere kamu kaynakları kullanılarak 2008 yılının bütçesinden kömür, erzak, giyecek, cep telefonu, kontür, hatta para ve altın dağıtıldığı söyleniyor.
Daha da ileri gidip, ”Eğer bizim partiye oy verdiğini, cep telefonu ile fotoğrafını çekerek kanıtlarsan, seçimden sonra tekrar yapacağız” diyorlar.
Yani…
Gizli oy yerine, açık oy, açık tasnif…
İnsanlara ”Balık tutmayı öğretmek yerine, balık vermeyi yeğleyen” bir zihniyetin hakim olduğu ülkemizde ”sadaka kültürü” doruklara çıkarılıyor, yaygınlaştırılıyor.
Milletvekili adayları, orta ve üst gelir düzeyindeki kesimlerin oturduğu yerleşim yerlerinde daha çok rejim, laiklik, demokrasi ve cumhuriyet gibi değerler üzerinden propaganda yapıyor.
Buna karşın alt gelir gruplarının yoğunlukta olduğu kentin çeperlerinde ise genellikle aş, iş, hemşehricilik, etnik ve mezhepsel köken üzerinden yapılan siyaset prim topluyor.
Bunun bilincinde olan siyasiler, gittikleri yerin konumuna ayak uyduruyor ve propagandasını ona göre yapıyor. Sizin anlayacağınız nabza göre şerbet veriyor.
Ekonomik olarak güçlü olan partiler ve adayları, oyunu kurallarına göre oynuyor.
Özellikle varoşlarda bol bol ”seçim rüşvetleri” dağıtılıyor.
Kimi, devletin kaynaklarını, kimi ise belediyelerin olanaklarını kullanıyor. Her iki taraftan da yardım alanlar aynı sloganı atıyor:
”Yiyelim içelim, satılmayalıyım!”
‘Elim kırılsaydı’ dememek için…
DOKUZUNCU Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kendisini ziyarete giden Burhan Özfatura’ya şöyle demiş:
”Köylü, çiftçi, esnaf, memur, sanayici, tüccar halinden memnunsa yapacak bir şey yok.”
Oysa…
Geçen 4.5 yıl içinde her fırsatta işçi, memur, çiftçi ve esnaf temsilcileri sıkıntılarını anlatıp, zor günler geçirdiğini söylemiyor muydu?
Tüccar ve sanayicinin temsilcileri, ”Çok zor durumdayız” diye feryat etmiyor muydu?
Şimdi hafta sonu sandığa gidilecek.
Bu kesimler, bakalım oylarını nasıl kullanacak?
Eğer, oylarını şikayet ettikleri partiye atarlarsa, bundan sonra kimsenin bağırıp, çağırmaya ve ağlamaya hakkı yok.
Yani…
Daha önce, ”Elim kırılsaydı da oy vermeseydim” diyenler, bundan sonra diğer elini de kırmak istemiyorsa oyunu ona göre kullanmalı.
Yoksa…
Bir daha kıracak el bulamazsınız…
Adaylardan boş vaatler
GEÇEN hafta içinde Ege Bölgesi Sanayi Odası’na konuk olan AKP, CHP, MHP, DP ve GP’nin milletvekili adayları, partilerinin politikalarını anlattı.
Daha önce Ege Sanayici ve İşadamları Derneği (ESİAD), Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD), İzmir Genç İşadamları Derneği (İGİD) de aynı şekilde milletvekilleri adaylarını konuk etti, vaatlerini, projelerini dinledi.
Toplantıların hepsinde de dokunulmazlıkların kaldırılması, Seçim ve Siyasi Partiler yasalarının değiştirilmesi gerektiği gündeme geldi.
Hemen hemen bütün siyasi partilerin temsilcileri, ”Tabi canım”, ”Neden olmasın canım”, ”Zaten biz de dokunulmazlıkların kaldırılmasını, Siyasi Partiler ve Seçim yasalarının değiştirilmesini istiyoruz canım” gibi beylik laflar ettiler.
Ama…
Nedense meclise gittikleri, o ceylan derisi koltuklara oturdukları zaman bu sözleri nasıl unutacaklarını söylemediler.
”Biz liderimizin sözünden dışarı çıkmayız” demediler.
Nitekim, bu konuda çağrıda bulunduğumuz adaylardan bugüne kadar söz verenlerin isimleri parmakla sayılacak kadar az…
İşte bu isimler:
DP: Işılay Saygın, Burhan Özfatura, Necip Kalkan ve Emin Dinleten ve Fatih Dalan.
AKP: Nazmi Kalyoncu, Betül Canfeza Şen.
MHP: Şenol Bal ve Erdal Sipahi.
İP: Yaşar Müjdeci, Pınar Gül, Prof. Dr. Memduh Özdemir, Sabri Yavuz Daloğlu, Mustafa Özçelik, Ali Karşılayan, Ethem Boyacı, Levent Budak, Ahmet Öngen, Bektaş Özkolaçık.
Bağımsız: Hüseyin Erciyas ve Suat Aras
Sandığa küsmeyin…
BU pazar sandık başına gidiyoruz. Eğer, 4 yıl 8 ay ülkeyi yönetenlerin icraatlarından memnun kaldıysanız oyunuzu o partiye verin. Memnun değilsiniz, o zaman dünya görüşünüze uygun bir parti ya da bağımsız adaydan yana oyunuzu mutlaka kullanın.
Kesinlikle ”Bana ne, kim seçilirse seçilsin?” demeyin.
Sandık başına gitmemezlik etmeyin.
Aksi halde yarın ülkede yaşanacaklardan şikayet etmeye hakkınız olmaz.
Çünkü…
Oy vermeyerek her şeyi baştan kabullenmiş olursunuz.
Hafta sonu, pikniğe, plaja gitmeyin. Boşvermeyin ve sandığa küsmeyin.
Mutlaka oyununuzu kullanın. Sizi yok sayanlara, sizin sözlerinize kulak tıkayanlara beş yılda bir de olsa dersini verin. Oyuna gelmemek için oy verin.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.