İlk kez oy kullandığım 1973 yılından bu yana ülkemizde yapılan sekiz genel seçimde kime oy vereceğime karar verirken izlediğim yöntem bu seçimde de bana kılavuzluk ediyor. Öncelikle kendime “nasıl bir ülkede yaşamak istediğimi” soruyorum ve sorumu olabildiğince somut biçimde yanıtlıyorum. Ben insanların düşüncelerine, inançlarına ya da inançsızlıklarına kimsenin karışmadığı; cinsiyet, ırk ve yaşına göre kimsenin baskı altında tutulmadığı; haklının hakkının her zaman ve zamanında teslim edildiği; demokratikleşme yolunda kesintisiz biçimde ilerleyen; tam bağımsız ve barış içinde bir ülkede yaşamak istiyorum. Bu ülkede kimsenin, hiçbir gerekçeyle işsiz, aç ve yoksul kalmasına göz yumulmamasını; iktisadi yaşamın başkalarınca değil, bu ülkenin kurumları ve insanlarınca planlanmasını ve düzenlenmesini; en küçük mezradan en büyük kente değin her yerleşmede insanlara insana yaraşır bir yaşam sunulmasını istiyorum. Ülke kaynaklarından ve üretilen değerlerden toplumun her kesiminin hakça yararlanmasını; eğitim, adalet ve sağlık hizmetlerinin herkese eşit sunulmasını ve kimseye ayrıcalık tanınmamasını; toplumun hiçbir bireyinin gelecek endişesi içine düşmemesini istiyorum. Toplumun, “kerameti kendinden menkul toplum mühendislerinin” dayatmalarıyla biçimlendirilmeye çalışılmadığı; çeşitli gerekçelerle alınan olağanüstü önlemlerin olağanlaştırılmadığı, özgürlüklerin kısıtlanmadığı; anayasada yer alan hakların “ancak”la başlayan cümlelerle geri alınmadığı; “kayıtsız şartsız milletin” olduğu söylenen egemenliğin “kayıtsız şartsız” millete ait olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum. Yurttaş haklarının herkes için ve her koşulda aynı olduğu; bu hakların sınırlarına ve nasıl kullanılacağına yalnızca nesnel ve evrensel hukuk kuralları ile karar verildiği; ağalık, beylik, aşiret ve ayrıcalıklılar düzeninin yok edildiği bir ülkede yaşamak istiyorum.
Oyumu kime vereceğimi belirlerken, politik çizgisi, programı ve seçim bildirgesinde ortaya koyduğu görüşlerle yalnız olmadığımı gösteren ve yaşadığım süre içinde böyle bir ülkeye kavuşabileceğim umudunu pekiştiren parti ya da adaylara yöneliyorum. Paylaştığım bu düşünceler kimi dostlarımı çok etkiliyor ve derin bir umutsuzluğa düşürüyor. Kimi dostlarım ise “boş ver yahu, bir oy için bu kadar kafa yormaya değmez” diyerek konuyu değiştirmeyi tercih ediyor. Ben ne derin bir umutsuzluk içindeyim ne de boş veriyorum; bir oyum var ve çok değerli; kafa yormayı sürdürüyorum.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.