”Seçim sistemi ve Siyasi Partiler Yasasını değiştirmek için söz verin” dedi.
Benzer çağrılar, geçen seçimden önce de yapıldı.
Kimi milletvekili adayları ve bazı liderler söz verdi.
”Bu antidemokratik seçim sistemi ile Siyasi Partiler Yasası mutlaka değişecek” dedi.
Ancak…
Aradan beş yıla yakın zaman geçmesine karşın hiç bir parti bu konuda kılını dahi kıpırdatmadı. Kuşkusuz, seçimler ve siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Seçimler, halkın ülke yönetimine direkt olarak katılmasını sağlayan en önemli fırsattır.
Tabii, halkın temsilcilerini özgürce seçtiği bir ortamda…
Ama…
Bizim ülkemizde seçmen, ne yazık ki; temsilcisini özgürce, istediği biçimde seçemiyor.
Çünkü…
Mevcut seçim sistemi ve Siyasi Partiler Yasası, halkın bu hakkını elinden alıyor.
Zira listeleri partilerin üst yönetimleri, hatta tek başına liderler yapıyor. Bize de sadece oy vermek kalıyor.
Yani…
Tabldotta ne çıkıyorsa onu yemek zorunda kalıyoruz.
Çoktan seçme hakkımız yok.
ABye girme sürecinde olan ülkemizdeki bu tablo, demokrasimizin ayıbıdır.
Örneğin; ithal aday tartışmaları da bu ayıbın bir sonucudur.
Yapılması gereken, seçim sisteminin ve Siyasi Partiler Yasasının değişmesidir.
Bugün; siyasi partilere üye olma biçimi çok sağlıksız olduğu için sahte üyeler, naylon delegeler kamuoyunun gündeminden hiç düşmüyor.
Kimi partilerin, seçim bölgelerinde kayıtlı üye sayısının bile altında oy aldığına az mı tanık olduk?
28 ilçesi olan İzmir, bugün iki seçim bölgesine ayrılmış durumda.
Örneğin; sadece Konakta 168 mahalle var.
1inci Bölgeden milletvekili seçilen bir kişi, her hafta sonu bir mahalleyi ziyaret etmek istese, üç yılını Konak İlçesinde geçirmek zorunda kalır. Daha gezilecek, görülecek, tanınacak 13 ilçe ve bu ilçelere bağlı beldeler, köyler ile mahalleler var.
Bu nedenle bir milletvekili beş yılda seçim çevresinin ancak üçte birini gezebiliyor, tanıyabiliyor.
Dönem bittiğinde, ”Canım daha seçim bölgemi yeni yeni tanımaya başladım” diyerek yeniden aday olmak istiyor.
Hele bir de böyle sıkıştırılmış takvim süresi içinde gidilen bir seçimde binlerce vatandaş, yüzünü bile görmediği isimlere oy vermek zorunda kalıyor.
Sonuçta; ülkemizde bir an önce dar bölge seçim sistemine geçilmeli.
Dar bölge seçim sisteminde vekil, seçildiği bölgeye daha çok hakim olur.
Tüm seçmenlerine ulaşır, daha iyi hizmet üretir.
Seçmen de kendi bölgesinin adayını daha yakından tanır.
Seçmen, adayları tanıma fırsatı bulduğu için oyunu da daha bilinçli kullanır.
Bu sistemin önemli bir faydası da şudur; milletvekilinin, genel başkanın değil, seçildiği bölgenin vekili olmasını sağlar.
Milletvekili bir daha seçilmek istiyorsa seçmenlerine verdiği sözleri yerine getirmek zorunda kalır.
Milletvekili eğer başarısız olursa, seçim bölgesine hiç uğramamışsa, genel başkanı aday gösterse dahi seçilemeyeceğini anlar. Yeniden aday bile olamaz.
Dar bölge sisteminde, bileğinin hakkıyla seçilen bir milletvekili, gücünü halktan aldığı için öncelikle kendisini seçenlere karşı sorumlu olur.
Sorarım size…
Eğer 22 Temmuzda ”Dar bölge seçim sistemi” uygulanacak olsaydı, bugün İzmirdeki listelerde kolay kolay ithal aday yer alabilir miydi?
* * *
22 Temmuzdan sonra yeni bir parlamento ve hükümet oluşacak.
İzmiri temsil eden 24 milletvekilimiz olacak.
Şimdi İzmirliler olarak adaylara şu soruyu sormalıyız; ”Siz bizim mi, yoksa liderin mi vekili olacaksınız?”
Eğer, ”Sizin milletvekiliniz olacağım” derse, o zaman ”Şu adaletsiz seçim sistemi ile Siyasi Partiler Yasasını değiştirmek ve dokunulmazlıkların kaldırılması için söz veriyor musunuz?” diyerek ikinci soruyu soralım, hatta imzalı taahhütname alalım.
Gerçi CHP ve MHP, dokunulmazlık konusunda oldukça hassas davranıyorlar. CHPnin adaylık için başvuranlardan ”Milletvekili seçildiğim takdirde dokunulmazlığın kaldırılması için oy vereceğim” şeklinde imzalı taahhütname aldığını, MHPnin ise seçim bildirgesinde yer aldığını biliyoruz.
Aynı şekilde diğer partilerin de dokunulmazlık konusuna ciddi olarak yaklaşmalarını umut ediyoruz.
Seçim sürecinde sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve sendika temsilcilerinin milletvekili adaylarına seçim sistemi ile Siyasi Partiler Yasasını değiştirilmesi, ayrıca dokunulmazlıkların kaldırılması için baskı yapmalı, söz almalı.
Almalı ki; siyasete kalite gelmeli…
Bu sayede temiz toplum ve temiz siyaset mümkün olur…
İmzaların ilki iki MHPliden
HAFTA içinde Milliyet Egenin ”Adaylara sorun” organizasyonunda birlikte olduğumuz MHPli Şenol Bal ve Erdal Sipahi, önlerine koyduğum taahhütnameyi imzalayan ilk milletvekili adayları oldu. Bal ve Sipahi, seçildikleri takdirde Mecliste seçim sistemi ile Siyasi Partiler Yasasının kaldırılması için çaba gösterme sözü verdi.
Söz verenleri yazacağım
MİLLETVEKİLİ adaylarından önce ilk sözü de ben veriyorum. Seçim sistemi ile Siyasi Partiler Yasasının değiştirilmesi, dokunulmazlıkların kaldırılması için Mecliste çaba harcayacağına söz veren milletvekili adaylarının isimlerini seçimlere kadar bu köşede tek tek yazacağım. Bu konuya sessiz ve duyarsız kalan İzmir milletvekillerinin takipçisi olacağım.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.