Yolcular biner, tren kalkış düdüğünü çalar, hareket şefi elinde bir tarafı kırmızı bir tarafı yeşil boyalı sopaya tutturulmuş yuvarlak alet ile onay verir ve lokomotif yine homurdanarak hareket ederdi. Gürçeşme yokuşunu tırmanacak olan trenin daha da güç kazanması için ateşçi kazana bol bol kömür ve odun atardı. Odunları atmasıyla birlikte bacadan kıvılcımlar çevreye saçılırdı. Lokomotif daha da güçlenir keyifli bir şekilde Gürçeşme yokuşunu tırmanır, Şirinyere ulaşırdı.

Lokomotif yükünden kurtulduğu vagonların ağırlığını üzerinden attığı için uçarcasına gözden kaybolur. Birkaç dakika sonra görünür ve vagonların ters istikametine yanaşırdı. Bir işçi lokomotif ile vagonların arasına girer bağlantıyı vidalarını takardı. Bu işlemlere bittikten sonra aynı işçi vagonların aralarını dolaşır diğer bağlantıları kontrol ederdi ve tren yeni yolculuğuna hazırlanırdı. Kalkış saati geldiğinde ayni banliyö treni ile geri döner Kemer tren istasyonunda iner eve ulaşırdım. Tüm bunlardan annemin haberi bile olmazdı.

Arife günü başlayan yolculuğumuz bayramın ikinci günü sona erdi. Çok keyifli geçti. Vagonlarımızı yeri geldi iki buharlı lokomotif birden çekti. Yeri geldi dizel motorlar arkamızdan ittirdi ve Diyarbakıra ulaştırdı. Böylece çocukluk düşüm gerçek oldu.

Sabah serin bir havada yolculuk yaparak Uşak Garına ulaştık. Bizi makamında güler yüzü ile 33 yıllık demiryolcu Uşak Gar Müdürü Haşim Karadağ karşıladı. Biz çaylarımızı yudumlarken o garın kimler tarafından yapıldığını ve bugüne kadar geçen değişimlerin öyküsünü anlatıyordu. 1896 yılında Fransızlar tarafından inşa edilen Uşak Garı muhteşem bir şekilde ayakta duruyor. Yeni boyanmış ve pırıl pırıl görüntüsüyle yolcuları konuk ediyor.

Tüm bunları konuşurken bizim aklımız müze yapılması düşünülen açık alanda yatan buharlı lokomotiflerde. Hemen lokomotifleri görmek, incelemek ve onlar hakkında bilgi almak istiyoruz. Sohbetin ardından müze yapılması düşünülen alana ilerliyoruz. Demir yolunun hemen solunda görevlerini yapmanın huzuruyla yatar gibi duran buharlı lokomotifler çevreye hüzün saçıyor.

Gar Müdürü Haşim Karadağ Uşak Garının müze olarak hizmet vermeye başlayacağı günlerin çok yakın olduğunu anlatıyor. Bu müze haberi bizi daha da mutlu ediyor. Genel bilgi aldıktan sonra lokomotifleri incelemeye koyulduk. Kiminin camları kırılmış, kiminin buhar kazanının kapağı kırılmış, kiminin devasa tekerlekleri paslanmış, kiminin ise tüm gövdesi çürümeye yüz tutmuş. Ama müze olduktan sonra buraya gelecek olan maddi katkı tüm lokomotiflerin tekrar elden geçirilmesini sağlayacak.

Gelecek yıllarda bu alan Müzeler Kompleksinin uygulanacağı bir bölge olacak. Uşak Valisi Kayhan Kavas önderliğinde başlatılan proje ile 1896 yılında Fransızlar tarafından yapılmış tarihi binaların bulunduğu ve 1. derecede SİT alanı olarak tescil edilen bölgenin ‘Kent Müzesi’ olacağını öğrenmek bizi bir hayli mutlu etti.
Bölgede tarihi Uşak halıları ile kilimlerinin sergileneceği ‘Halı-Kilim Müzesi’ de bulunacak. Ayrıca birçok film ve dizi çekimlerine ev sahipliği yapan Tren İstasyonu’nda ‘Ulaştırma Müzesi’ ve halen müzede mevcut 46 bin eserin daha iyi ve modern müzeciliğe uygun koşullarda sergilenmesi sağlanacak.

İl merkezine çok yakın, uygun bir alanda bulunan istasyon ve müştemilatı 80 bin metrekare alan üzerinde yer alıyor. Tarihi binaların bulunduğu ve 1. derece SİT alanı olarak tescil l edilen bu bölgenin ‘Müzeler Kompleksi’ haline getirilmesi Uşakta konuştuğumuz birçok kişide turizmin geleceği açısından önemli bir heyecan yaratmış.
Böyle güzel haberler aldıktan sonra rotamızı Afyonkarahisara çevirdik. Afyonkarahisarı da bir başka yazıda anlatacağım.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.