İktidardan küçük bir gözkırpma

Yaklaşık dört yıldır sıkı para politikası bandajıyla, “düşük kur yüksek faiz” uygulayarak küresel sermayenin odak noktalarından birisi olmaya çalışıyoruz. Bu politikayla alınan yol arzulanan mesafeyi kazandırmasa da, iktidarın süreci idare etmesi açısından işe yaradı. Sıcak para akını sağlandı, ekonomiye hareketlilik kazandırıldı.
Dünyanın en yüksek faizini vererek; evin reisi dışarıdan yüksek faizle borçlanırken, rengarenk çikolatalarla mutlu olan bireylere dönüştüğümüzü söylemek de mümkün.

***

Bu renkli, ahenkli gidişat böyle sürmezdi ve nihayet sıkıntılar kendini göstermeye; ithalatın patlamasıyla, cari açığın çığrından çıkmasıyla, KOBİ dediğimiz küçük işletmelerin rekabet edemez hale gelmeleriyle başladı. Üretim büyük yara aldı. Üstelik geçmiş süreçte elimizde AB ve IMF gibi iki sağlam çıpa vardı. Yine kısa bir süre öncesine kadar üretimin açığını kapatabileceğimiz özelliştirmelerimiz de mevcuttu.

***

Ancak tüm bunlara karşın cari açık ciddi tehlike sinyalleri verir hale geldi. Değerlenen kur dış ticaret açığını gittikçe büyütürken cari açık da kamu açığını yükseltiyor. Cari açık yabancı sermaye ile bütçe açığı da özelleştirme ya da TMSF gelirleri ile kapatılmaya çalışılıyor ama artık bunların da sınırları göründü.

***

En önemlisi, üretim sıkıntıda. İhracatçı kar edemez hale geldi. Orta ve küçük ölçekli imalatçılar ithalatçı olmaya başladılar ve piyasalarda durgunluk kendini hissetiriyor.
Peki önümüzde ne var. Seçim var. O zaman bugüne kadar uyguladığı ekonomik politikadan taviz vermeyen bir görüntü çizen iktidarın artık farklı mesajlar vermesinin zamanı gelmiştir.
Diyeceğim şu ki; Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in dalgalı kurun cari dengeyi sağlayamadığı için bu sistemin artık akademik tartışmaya açılması gerektiği düşüncesinin zamanlaması hayli enteresandır. Bugüne kadar uyguladığı makro politikalara sıkı sıkı sarılan bir hükümette Sayın Şener aykırı ses değil, piyasalara verilmesi gereken bir mesaj olmuştur.
Kabinenin bir üyesinin cesur şovundan öte, kamuoyuna seçimlerden sonra bu durumu düzeltmeye niyetliyiz yaklaşımları şırınga edilmiştir. Bu aslında son derece akıllıca bir yaklaşım olmuştur.

***

İşin ilginç tarafı bu konuda şimdi işdünyası da adeta ikiye bölünmüş durumda. Rekabette ezilen, ihracatla yaşamaya çalışan orta ölçekli firmalar dalgalı kur’un kendilerini ufaladığını belirtirken, başını TÜSİAD’ın çektiği bir bölüm ise “Dalgalı kur sürmeli” diyor. Belki buna yüksek oranda dövizle borçlananlarla, özkaynaklarıyla büyüyenler arasındaki fark da demek mümkün.
Neyse ki artık iktidar her iki kesime de hitap edecek bir söyleme sahip….


* – * – * – *

Konukoğlu bile malını
eli yüreğinde satıyor

Anadolu kaplanları tanımını yaratan sanayicilerden Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu ile tam da dalgalı kur tartışmalarının yaşandığı günlerde bir araya gelince gözlemlerimizi bir de onun süzgecinden geçirmek istedik. Kendisi ülkenin sayılı sanayicilerinden biri olarak hangi grupta yer alıyordu ? Dalgalı kur sürmeli diyenlerden miydi ?
Sanki Anadolu sanayicisinin içtenliği, dobralığı bir başka oluyor hissine kapılıyoruz Konukoğlu anlattıkça…
“Dalgalı kurun südürülmesine evet demem mümkün değil. Şu anda malımı elim yüreğimde satıyorum. Türk sanayisi dalgalı kur yüzünden 4-5 sene büyük darbe yedi. Sanayici müthiş bir kıskaç altında.. Biz artık tamamen önümüzü göremez hale geldik”
Konukoğlu’nun sözleri net…. Taşın altında elinin yanı sıra, milyar dolarlık yatırımları olan Konukoğlu, çözüm içinse “kur da hedefleme” diyor.
“Enlasyon da nasıl bir hedefleme varsa, kurda da olmalı. Nihayet enflasyon oranları da sapıyor ama az çok önünüzde bir rota oluyor”
Konukoğlu’na göre hükümet bunu artık sanayiciye borçlu…

***

Hele Gaziantepliler’e daha çok borçlu. Çünkü son, illere göre teşvik sisteminin yıktığı kentlerin başında Gaziantep geliyor. Suriye de dahil dört bir yanı teşviklerle çevrili Gaziantep sorunlarını başbakan’a özel bir zirve yaparak anlatmıştı geçtiğimiz günlerde.
“Gaziantep mahvoldu” diyen Konukoğlu söyleşimizde teşvik sisteminin hatası üzerinde duruyor.
Geçmişte, özellikle üç dört yıl öncesi ihracatçı düşük kurdan çok şikayet ediyordu. Konukoğlu’nu dinledikçe o günden bugüne çok şey değişmemiş gibi duruyor. “O yüzden sustuk artık” diyor Konukoğlu, gülümseyerek de ekliyor. “şimdi yetkililer de farkına vardı. Ülkenin en büyük ihracatçılarından biriyim rahatlıkla söyleyebilirim, malımı kaça alacağım kaça satacağım, bu arada dolar ne olacak bilmeden hareket ediyoruz. Avrupa’da böyle mi ? Oysa sanayicinin altı ay, bir yıl sonraki kuru görmesi lazım. Zaten sattığım malın 90 günden aşağı parasını alamıyorum”
***
Her zaman iyimser yaklaşımlarıyla tanıdığımız Abdülkadir Konukoğlu, bu kez temkinli iyimserlik içinde. Sohbete enerji yatırımlarıyla devam ediyoruz, Konukoğlu’nun keyfi yine yerine geliyor.
Holding olarak rüzgar enerjsi, HES’ler’e yatırımlarını artırıyorlar. Her iki alanda da yabancı ortaklıklar sözkonusu. Sanko Holding tekstili küçültüyor iddialarına ise karşı çıkıyor. Son iki yılda 350 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını vurguluyor.
Petkim’in özelleştirmesinde düşünce aşamasındalar. Eğer bu özelleştirmeye girerlerse ya petrol çıkartan ya da petrokimya alanında tecrübesi olan bir ortağın şart olduğunun işaretini veriyor. Sanayiciliği baba nasihatı kabul eden Konukoğlu’nun son uyarısı ise bana:
“Uygulanan politikalar ithalatımızı değil bizim katmadeğeri olan üretimimizi artırmalı. Yaşadığımız sıkıntıları Türk sanayicilerinin sayısı azalmasın diye söylüyorum. Yoksa Türkiye ekonomisinin büyüklüğüne her zaman güvenirim.”

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın