Belediye yatırımlarında “yerindelik”

Ülkemizdeki yerel yönetimlerin en önemli parçasını oluşturan belediyeler yatırım kararlarında her zaman akılcı (rasyonel) davranabiliyorlar mı?

Yürürlükteki belediye mevzuatımız, alınan kararlarla kentte gerçekleştirilecek yatırım ve hizmetlerin “yerindeliğinden” çok “hukukiliğini” güvence altına almıştır. Yapılan yatırım ve hizmetlerin yerinde olup olmadığına, hizmet dönemi içinde belediye meclisi, dönem sonunda ise seçmenler karar vereceklerdir.

Belediye yönetimine aday olanlarca hazırlanan ve seçmenlere sunulan programlar beş yıllık dönem içinde uygulanmaya çalışılır. Kimi zaman bu programlarda olmayan yatırımlar da gündeme gelir ve gerçekleştirilir.

Burada önemli olan, bu önceliklerin saptanmasında hangi duygu ve düşüncelerin belirleyici olduğudur. Belli bir süre için, belirli vaatlerle ve seçimle gelmiş bir yönetim yönünden birinci öncelik kuşkusuz seçmenlerin beklenti ve istekleridir. Kentin uzun erimli gereksinimlerine ve mevcut eksikliklerine dayalı olarak uzmanlarca saptanan öncelikler, doğa tutkunlarının, “korumacıların”, muhalefet gruplarının, kentteki çeşitli kesimlerin, vb.’nin öncelikleri hep daha sonra gelir. Belediye yönetiminin, farklı kesimlerin beklenti ve öncelikleri arasındaki kesişme alanlarını bularak oluşturacağı yatırım kararlarındaki akılcılık onun başarısının anahtarıdır.

Her yatırımın kentte yaşayan tüm insanları birden hoşnut etmesi mümkün değildir. Gerekliliği, akılcılığı ve yerindeliği konusunda çoğunluğun uzlaşmaya vardığı herhangi bir yatırım için bile karşı çıkanlar olacaktır.

Belediye yatırımları hemşeriler arasında her zaman tartışma konusu yapılır. Yatırımlar ya fırsat maliyeti yönünden, bu yapılacağına şu yapılmalıydı denilerek ya da beğeni farklılıklarına bağlı olarak, böyle yapılacağına şöyle yapılmalıydı biçiminde sürekli tartışılır. Bu tartışmalar bazen idari yargıya da taşınır ve tartışma yargı kararıyla sonuçlandırılır. Ancak mahkemenin de İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre “yerindelik” kararı verme yetkisi yoktur. İdari yargı, alınmış olan kararın ya da yapılan idari işlemin akılcı olup olmadığına değil, hukuka uygun olup olmadığına bakarak karar vermek durumundadır.

Belediye yatırımlarıyla ilgili tartışmalara baktığımızda, yöneticilerin kamuoyunun sesine genellikle kulak verdiğini, onlardan etkilendiğini, dolayısıyla, bu tür tartışmaların yararlı olduğunu görüyoruz.

Belediyelerin gerçek gereksinimleri bir yana bırakarak, kentin görünen bölgelerinde, yalnızca gösteriş amacıyla boş yere para harcadıkları; kısaca, “makyajla” uğraştıkları savları bu tartışmaların değişmez ana başlıklarından birisini oluşturur. Bu savlar gerçeği ne ölçüde yansıtmaktadır? Kentin gerçek gereksinimlerini kimler nasıl belirlemişlerdir? Hangi çalışmalar “makyaj”, hangi çalışmalar gerçek gereksinimlerin karşılanmasına yöneliktir? Makyaj gereksiz midir?

Türkiye kentleri, altyapı yetersizliklerinin üzerine eklenen hızlı kalabalıklaşma ve plansız büyüme sürecinin olumsuzluklarıyla içinde yaşanılması çok kolay olmayan yerleşmeler durumuna gelmişlerdir. Kent nüfusunun önemli bir bölümünü gerçekte henüz kentlileşmemiş ve “yeni hemşeriler” diyebileceğimiz insanlarımız oluşturmaktadır. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan bu kesim ile eskiden beri kentte yaşamakta olan kesimin belediyeden beklentileri birçok yönden farklıdır. Bu nedenle, eski hemşerilerin beklentilerini karşılayacak yatırımlar yeni hemşerilerce kolayca, “makyaj” olarak adlandırılmakta; yeni kentlilerin istekleri doğrultusunda yapılan yatırımlar ise eski kentlilerce “seçim yatırımı” diye eleştirilmektedir. Oysa belediyeler, ellerindeki kıt kaynaklarla, iki kesimin de beklentilerine yanıt vermek zorundadırlar.

Kentlerimizde bugün yaşanmakta olan sorunların birçoğu belediyelerimizin mevcut parasal olanaklarıyla çözülmesi çok zor boyutlardadır. Sorunlar öylesine üst üste yığılmış ve boyutları öylesine büyümüştür ki, plan disiplininden yoksun olarak gerçekleştirilen her yatırım, belli bir sorunu çözmüş gibi görünse de dipsiz kuyuya atılan taşa benzemektedir.

Kıt kaynakların en akılcı biçimde kullanılmasının yol ve yöntemlerini gösteren bir araç olarak tanımlanan plan bağlamında, belediyeler yönünden iki türlü plandan söz etmek mümkündür;

Kentin gelişimiyle ilgili, uzak erimli amaç ve hedefleri içeren kent planı,
Belediye kaynaklarının “yerinde” yatırımlarda kullanılmasını belirleyecek eylem planı


Ülkemizdeki kamu yönetimi anlayışı, planlı gelişmeyi içine sindiremediği için olsa gerek, belediyelerimizde de bu iki planlama türünden etkin biçimde yararlanıldığını göremiyoruz.

Oysa belediyelerin kentte gerçekleştireceği tüm çalışmalar, bir yandan geçmişte yapılan yanlışlıkları düzeltmeye ya da bırakılan eksiklikleri gidermeye yönelik olmalı, bir yandan da uzak görüşlü bir perspektifle hazırlanacak planlara dayanmalıdır. Çünkü kentteki yapılı çevrede bugün yapacağımız her köklü değişiklik gelecekte orada bulunacak insanların yaşamını biçimlendirecektir.

Sonuç olarak denilebilir ki, bugün içinde bulunduğumuz yapılı çevredeki eksiklik ve yanlışlıkların giderilmesine yönelik çalışmalar belki bize zaman zaman “makyaj” gibi görünebilir ama bunlar, kentsel yaşamda henüz biz içindeyken görebileceğimiz rahatlıkları sağlamaya yöneliktir. “Yerinde” yatırımlar ise gelecekteki hemşerilerimize daha uygar, daha yaşanabilir bir kent bırakmamızı sağlayacaktır. Bugünü ihmal ederek sağlıklı bir gelecek oluşturamayacağımız gibi, yarını ihmal ederek “günü kurtarma” anlayışının sığlığında geleceğimizi karartırız.

Temel olan hem bugünü hem yarını gözeten, birlikte ele alan ve yarının bugünden kurulacağı bilincini hiçbir zaman yitirmeyen planlı çalışma anlayışının tüm belediyelerimizde egemen kılınmasıdır.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın