Yıl 1926 ve bir ulus çağdaş şekilde yapılandırılıyor. Neden herkese lider denilemez? Bir lideri siyasetçiden ayıran farklar nelerdir? Bu belgeseli izlerken adeta yüzünüze vuruyor.
***
Evet Yıl 1926, Cumhuriyet’in kurulmasından yalnızca üç yıl sonra;
Atatürk “Ulusu yeniden tasarlamak” başlığıyla bir dizi fikir ortaya atıyor. Bunlardan birisi de Türk toplumunun modernleşme sürecinde oluşan yeni kimliğini Avrupa’ya tanıtmak fikri … Bunun için 4.731 gros tonluk Karadeniz gemisi üzerinde o dönemde dünyada ilk kez ortaya atılan bir fikrin uygulanması kararı alınıyor. Karadeniz gemisi önce beyaza boyanıyor, içinde satış ve numune daireleri oluşturuluyor..
Gemide Tekel ürünleri, İş Bankası şubesi, Kütahya Çinileri, halılar, Hacı Bekir lokumları, kehribar ve kıymetli taşlarla yapılmış süslemeler, yerli bezler ve işlemeler, sanayi nefise meşheri ve antikalar, tıbbi ilaç, ahşap ve deri mamülleri, Beykoz fabrikası ürünleri, madenler, Bursa ve Hereke kumaşları hatta içi doldurulmuş Ankara keçileri teşhir ediliyor.
***
Sefere katılan 285 kişinin büyük bölümü ressamlar, şairler, gazetecilerden, önde gelen aydınlardan oluşurken yabancı dil bilen aydın Cumhuriyet kızları da tercümanlık görevini üstleniyor. Burada yine önemli bir detay var. İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Üngör yönetimindeki 47 kişilik Riyaset-i Cumhur Orkestrası verdiği klasik müzik konserleriyle her limanda büyük ilgi uyandırıyor. Uğranılan her kentte önde gelen tüccar ve yetkililere yönelik balolar düzenleniyor, ziyafetler veriliyor, bir yandan ülkenin ürünleri bir yandan yeni Cumhuriyet anlayışı tanıtılıyor. Toplam 86 günde 12 Avrupa ülkesinin 16 limanına uğranılıyor. Belgeselde, uğranılan limanlardaki sıcak karşılamalardan satılan ürünlere, düzenlenen balolardan Riyaset-i Cumhur Orkestrası’nın konserlerine kadar, Avrupalılar’ın Türkler’le karşılaşmasında ortaya çıkan şaşkınlık, sevinç ve saygının boyutları sergileniyor.
***
Düşünün lütfen, böyle bir strateji Cumhuriyet’in kuruluşundan 3 yıl sonra, o kadar derdin, o kadar imkansızlığın arasında hayata geçiriliyor. Bir ülke için, aydınlık, çağdaşlık, bilim, uygar dünya ile medeniyet çatısı altında buluşma hedefi, Bu hedef doğrultusunda Karadeniz Vapuru stratejinin yalnızca bir parçası…
Bir de Karadeniz gemisinin rotasındaki Avrupa ülkelerinde 1920’lerde ve 1930’larda hüküm süren siyasi rejimleri gözünüzün önünden geçirin. Ardından Sovyet Rusya, Faşist İtalya, Nazi Almanyası, iki savaş arasındaki Fransa, iç savaş kurbanı İspanya’nın yaşadıklarını Milliyetçilik, ırkçılık duygularının altında ezilen bu ülkelere karşı ‘medeniyeti’ sergileyen bir genç Cumhuriyet.
***
Yıl 2007. Aradan 81 yıl geçmiş. Yola böyle çıkan bir ülke belki ihracatta, üretimde hiç de küçümsenemeyecek seviyeye ulaştı ama ne yazık ki aydınlanma yolunda ülkenin bir bölümü o günlerin bile gerisinde.
Bu vizyonla yola çıkmış bir cumhuriyetin evlatları kendi kültürel zenginliklerine kurşun sıkan Ogün Samast’lar, Yasin Hayal’ler mi olmalıydı?
Sizce hala Karadeniz gemisinin izlediği rota üzerinde miyiz ?
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.