Bilmezlikten gelmek

Yaşamda öyle durumlar vardır ki gördüğünüzü görmemiş, duyduğunuzu duymamış, bildiğinizi bilmez görünmek daha çok işinize gelir. Üstelik böyle görünmek kimi zaman doğrudur da… Örneğin, çocuk eğitimcileri çocuğunuzun her yanlışını görmemenizi ya da görmemiş görünmenizi öğütlerler; çünkü yaptığı her yanlışı düzeltmek için çocuğun başında vır vır eden anne/baba ile çocuk arasında sağlıklı bir diyalog kurulması olanaksızdır. Bu gerçeğin toplum içindeki insan ilişkilerinde de bazen geçerli olduğunu bilir, ona göre davranırız. O nedenle, ağzını, gözünü ve kulaklarını kapatmış üç maymunla simgelenen bir Uzakdoğu yaklaşımını savunuyor olmasak da duyarlılığı yitirmeksizin, zaman zaman bazı yanlışlara karşı tavırsız kalınmasını anlayışla karşılayabiliriz.

Ancak, insan ilişkileriyle sınırlı kalması gereken bu anlayışın toplumsal yaşamımızın hemen her alanına yayılması ve toplum içindeki düzeni, adaleti, barışı güvence altına almak için konulmuş kuralları içeren yasaları uygulamakla görevli kişilerin davranışlarını da belirleyecek düzeyde kamu yönetiminin her birimine yerleşmiş olması kabul edilemez.

Kentlerimizdeki kamu arazilerinin işgal edildiğini; ormanların tahrip edildiğini ve yapılaşmaya açıldığını; kentlerimizin kaçak yapılarla dolu olduğunu; kent yoksulluğunu kır yoksulluğuna tercih ederek kente göçen insanlarımızın ekmek ve barınma sorununun çözülmemesinin nelere yol açacağını bilmeyen mi var?

Ülkemizdeki kayıt dışı ekonominin kayıtlı ekonomiye eşit olduğunu ve vergi ödemenin enayilik olarak görüldüğünü; kentsel yaşamda kamu otoritesinin boşalttığı alanları yasadışı oluşumların doldurduğunu; büyük kentlerin kimi caddelerinde ve otellerinde fuhuş pazarları kurulduğunu; uyuşturucu pazarının liselere kadar uzandığını bilmeyen mi var?

Mahpushane koşullarının, yargının verdiği cezayı çeken mahkûmları başka yönden de cezalandırmak anlamına geldiğini; çocuk istismarının basına yansıyan olayların yüzlerce katı boyutlarda olduğunu; çocuk ıslah evlerinin ıslahtan çok deneyimli suçlular yetiştirdiğini; sokak çocuklarının her geçen gün hızla arttığını bilmeyen mi var?

Yüz milyonlarca liralık kamu yatırımlarının yoksulluk ücretiyle çalışan kamu görevlileri eliyle yürütüldüğünü; bilgi birikimi ve deneyimin yerini adam kayırmanın, yasallık ve meşruluğun yerini iş bitiriciliğin aldığını; eğitimdeki çağ dışılığı, yargı sürecindeki gecikmeleri, sağlık hizmetlerinin alınır satılır hale geldiğini bilmeyen mi var?

Kent yaşamındaki başıbozukluğun, yasa ve hukuk tanımazlığın, asayişsizliğin, güvensizliğin, sahipsizliğin her geçen gün arttığını; yönetenlerle yönetilenlerin birbirlerini sürekli aldatma çabası içinde olduklarını; kimse kimseye inanmadığı halde herkesin herkese inanıyormuş gibi göründüğünü bilmeyen mi var?

Ama insanlarımız bütün bunları bilse de bilmezlikten gelmeyi çok iyi beceriyor. Aslında gerçekten bilinmeyen yalnızca bir şey var: Bir nefeste sayılan ve daha yüzlercesi sıralanabilecek olan bu sorunların çözülmesini önleyen engelin yasal değil irade eksikliği olduğunu çok kişi bilmiyor. İstenirse var olan yasal çerçeve içinde bile bütün sorunların çözülebileceği ama gerçekten istenmediği için çözülmediği bilinmiyor.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın