Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2005 yılı yaşam memnuniyeti araştırması ilişti gözüme internette. “Beklenti, kişisel gelişim ve umut” bölümünde anket yapılan kişilere 2006 yılından beklentileri sorulmuş. 2006 yılında genel olarak “hayatının daha iyi” olacağını belirtenlerin oranı yüzde 36.2, “daha kötü” olacağını belirtenlerin oranı yüzde 10.2 çıkmış.
Araştırmada Türkiye’deki çalışma durumunun daha iyi olacağını belirtenlerin oranı yüzde 23.9, daha kötü olacağını belirtenlerin oranı ise yüzde 29.
Araştırmada bir de “umut” düzeyiyle ilgili bir bölüm var.
“Kendi geleceğinizden ne kadar umutlusunuz?” diye sorulmuş. Ülke genelinde kendi geleceğinden umutlu olanların oranı yüzde 61.4 çıkmış. Bu kriterde kadınlar erkeklere göre geleceklerinden daha umutlu olduklarını belirtmişler. “Gelecekten umudunu kesenlerin” oranı ise yüzde 24.7 gibi azımsanmayacak bir oran.
Ülke genelinde “Hiç umutlu olmayanlar” ise yüzde 8.5’luk bir kesimi oluşturuyor.
Yaşı 18-24 arasında olanların yüzde 72.4’ü, 55-64 arasında olanların yüzde 71.7’si kendi geleceklerinden umutlu olduklarını söylemiş.
Geleceğinden umutsuz olanlar arasında en yüksek oran 25-34 yaş gurubuna ait. Bu yaş gurubundakilerin yüzde 37.2’si “gelecekten umutlu değiliz” diye yanıt vermişler.
Yeni bir yıla girdik ya, birbirimize geçtiğimiz kutlama mesajlarında hep “umut” var. Milli Eğitim Vakfı İzmir Avni Akyol Lisesi’nden gelen kutlama kartında güzel bir atasözüne yer verilmiş: “Sağlığı olanın umudu, umudu olanın her şeyi var demektir.”
Bayramda özel ve kamuya ait huzurevlerinde gördüğüm 60 yaş üstü “gençler” sağlık ve umut arasında gidip geliyorlar. Sıcak bir mekanda, kurumlarındaki sağlık çalışanlarına umutlarını bağlamış, kendilerini ziyaret edenlerin ağızlarından dökülen sevgi sözcükleriyle “geleceğe ilişkin planlar” yapıyorlar. “Ülkenin geleceğinden umutluyuz, yakında seçimler var, ‘Kime oy atacağız?’ diye tartışıyoruz aramızda” diyor gönlü genç amcalardan birisi.
Bayramda sıcak evimizde dışarıyı izlerken gördüğüm küçük çocuklar ise, çöp kutularını işe yarar bir şeyler bulma umuduyla hızlı hızlı karıştırıyorlar.
Bizim sütanne, bayramın üçüncü günü, çocuklarının hava değişimi için alıp da getirdiği özel bir bakımevinde kalan eltisini görüp, haline şükrediyor. Evlatları olduğu için, kendisinin şanslı olduğunu düşünüyor, elden ayaktan düştüğünde, bir bakımevine götürülmeyeceğini umut ediyor.
İzmir’deki gazeteciler ise yeni yılda daha “sağlıklı” olmayı umut ediyor kanımca. Cemiyet, kuruma üye, basın kartı olan tüm gazetecileri chek-up’tan geçmesi için bir sağlık kuruluşuna yönlendirmiş. Sonuç pek de iç açıcı değil. Çünkü kiminle görüşsek kolesterol düzeyinin yüksekliğinden söz ediyor. Ve elbette bir de “stresin kolesterol üzerine olan etkisinden”… Bu araştırma bir de sosyal güvenlikten uzak, basın kartı olamyan, cemiyete üye olmayan “genç gazeteciler” arasında yapılsa, sonuç nasıl çıkardı acaba?
Hepimizin yeni yıldan beklentileri farklı. Dolayısıyla Türkiye İstitastik Kurumu’nun yaşam memnuniyeti araştırması 2007’de farklı sonuçlar verecek. Yaşam koşullarımız giderek daha da ağırlaştığına göre, gelecekten umutlu olanların oranı da değişecek.
Ama atasözünde denildiği gibi eğer sağlığımız varsa, umudunuz da var demektir.
Bayram sıcaklığıyla girdiğimiz yeni yılın umutlarımızın gerçekleştiği başarılı, bereketli, verimli bir yıl olmasını dilerim…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.