Kent planlama ve demokrasi

Yedinci (1994) ve Sekizinci (1999) Beş Yıllık Kalkınma Planları hazırlanırken üyesi olduğum “İmar, Şehirleşme ve Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonlarında” birlikte çalıştığımız Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) uzmanlarından bir arkadaş “Her şeyde demokrasi olur, ama kent planlamada asla” derdi. Ona göre, kent planlamada demokrasi plansızlık demekti ve arazi sahipleriyle arazisi olmayanlar arasındaki uzlaşmaz çatışmadan plansızlık dışında hiçbir sonuç çıkamazdı. Bu da kentsel yaşam için hiç de hayırlı bir şey değildi. Bizim gibi planlı kentleşmeyi savunanlar “demokratik planlamadan” söz ederken bindikleri dalı kesiyorlardı.

DPT uzmanı arkadaşa katılmadığımı belirtirken gözden kaçırdığı çok önemli bir olgu olduğunu söylüyor ve bugünün Türkiye kentlerinin hiç de demokratik olmayan bir planlama sürecinin ürünü olduğunu anlatmaya çalışıyordum. Buna karşılık, o da bana ısrarla, özendiğimiz hangi dünya kentinin demokratik planlama sürecinin ürünü olduğunu soruyordu. Kısacası, bu tartışmada ikimiz de birbirimizi ikna edemiyorduk.

Kent planlama, hiç kuşku yok ki bir uzmanlık eylemidir; yüksek düzeyde bilgi birikimi, geniş bir kent kültürü ve deneyim gerektirir. Kenti planlayacak kişi(ler) her şeyden önce kentin sınırsız denilebilecek bileşenini algılayacak ve çözümleyebilecek düzeyde kentlileşmiş olmalıdır. Ama bütün bunlar kent planlamanın bir “elitler” eylemi olduğu anlamına gelmez ve planlama sürecinin demokratikleştirilmesinin önünde engel değildir.

Her kent planı, onu hazırlayan uzman(lar)ın değer yargılarından, dünyaya bakışından, dünyayı algılayış ve yorumlayışından mutlaka etkilenecektir. Plan hazırlığı bir uzmanlık eylemidir ama onu uygulayacak -ya da uygulamayacak- olanlar o planla haklarında karar verilenlerdir. Bu nedenle planların en önemli özelliği meşru (hukuki) ve nesnel (kentte yaşayan herkes için objektif) olmalarıdır. Haklarında karar verilenlerden bağımsız -hatta onlarda gizli- hazırlanan planların meşruluğu ve nesnelliği her zaman tartışma konusu olmuştur.

80’li yılların ortalarına değin kent halkının bilgisi dışında hazırlanan ve merkezi yönetimce onanan imar planlarındaki gizliliğin kentlerimizde nelere yol açtığı bugün çok daha açık biçimde görülmektedir. İmar planlama süreci 1984 yılında köktenci bir anlayışla değiştirilmiş; plan yapma ve onama yetkisi yerel yönetimlere bırakılmış olmasına karşın hala eski alışkanlıklarla kapalı kapılar ardında hazırlanan imar planları meşruluk ve nesnellik yönünden sürekli tartışılmaktadır.

Kent planlarını kuşkusuz kentte yaşayanlar değil kent plancıları yapacaktır ama planlama sürecinde üretilecek kararların nesnelliğini sağlayacak olan kent halkından toplanan bilgi ve görüşlerdir. Planın nesnelliği ve meşruluğu için, kent halkından alınacak bilgi planın hazırlık sürecinde yararlanılan istatistiksel veriler kadar önemli ve değerlidir. Bütün bunlar, kent halkını oluşturan farklı kesimlerin her türlü istem ve beklentilerinin plana yansıyacağı anlamına gelmez ama planın farklı kesimler arasında bir uzlaşma belgesi olarak hazırlanmasını sağlar. Planlamadaki başarı, plancının bu uzlaşmayı sağlayabilme becerisiyle yakından ilgilidir.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın