Hangi “vakit”te yaşadıkları çok ortada olan ve kendine “İslami” deme densizliğini gösteren “bir kısım gazete”yi; bu gazetelerin TRT gibi devletin kurumu olan bir yerde televizyon programlarında her sabah okunduğunu göz önüne getirin.
Demirel’in çıkışını, piyasaların inişini, doların yükselişini…
Ve geçen Çarşamba günü, Danıştay İkinci Dairesi üyelerine yönelik saldırıyı kendinizce tahlil edin. Nedir bu yaşadıklarımız?
Kimilerinin söylediği gibi “aynı film” mi veya bu ülkenin temeline konmuş dinamitin, ana patlamadan önceki küçük patlamaları mı?
***
Danıştay saldırısı sonucu şehit olan hakimimizin cenazesi yerine, Antalya’da kavşak açmaya giden Başbakan’ı bir kefeye koyun; bir de bazı açıklamalarıyla-örneğin Fethullah Gülen ile ilgili- tepkilere mazhar olan Bülent Ecevit’in, Kocatepe Camisi’nin o büyük merdivenlerini yarım adımlarla olsa inatla çıkmasını-inmesini diğer kefeye.
Hangi davranış daha Türkiyeli?
O kızdığımız Ecevit, beyin kanaması geçirmeden önce hepimize insanlık dersi vermiştir. Acısını yüreğinde hisseden, dürüst ve bilge kişiliğiyle “uyutuluyordu” GATA’da, ben bu satırları yazarken.
Halkın Anıtkabir’e akmasını ve cenaze törenindeki tepkileri “Cumhuriyet’in kurumlarına saldırı” olarak gören Erdoğan’ın, “Tepki burada kalmamalı” diyen Genelkurmay Başkanı’na yönelik “Bu sözlerin bedelini ödersiniz” çıkışı neydi peki?
Bu tip açıklamaların ‘piyasalar’ı olumsuz etkileyeceğini söylemesine ne dersiniz?
Tabii her şeyden önemli olan ‘piyasalar’; o, yukarı-aşağı inen oklar, kesik çizgili grafikler, barometreler.
Hani her şey çok iyiydi? Ekonomi, temelleri sağlam bir zemin yakalamıştı?
***
Hiç kimse, Türkiye’deki insanlığın yükselişini, ona bugünleri yaşamasına olanak sağlayan Atatürk’ü sahiplenmesindeki kararlılığı sorgulamıyor.
Kendiliğinden ellerinde bayraklarla, Ata’nın huzurunda buluşan veya yaktıkları mumlarla, ellerinde karanfillerle yaşadıkları kentlerin meydanlarında Danıştay hakimi şehidimizi unutmayan insanların, bu duygusuz ve omurgasız piyasalara vereceği çok ders var.
Örneğin 19 Mayıs’ta Gündoğdu’da buluşan İzmirliler’in.
Bunca yaşımdayım, bu ülkede siyasi cinayetler; dinci iktidarlarda da, sol-sağ koalisyonlarda da çokça yaşandı.
İnsanlar, yine mumlarla ve karanfillerle alanlarda buluştular, içindekileri haykırdılar.
Artık, siyasi görüş fark etmeksizin oluyor bu buluşmalar.
Ülken elden giderken, cebindeki doların değeri senin için çok önemliyse bir şey diyemem.
Ama, bir yerel gazetenin birinci sayfasından gördüğü gibi Çeşme’nin Aya Yorgi Koyu’nda açılan gavur isimli sosyetik bir eğlence mekanında, eline bayrağı alıp onuncu yıl marşını bağırsan; samimiyetin konusunda söyleyeceklerim olur.
Bir de imam-hatiplerin babalarından ve kendini resme veren bir ismin “İkinci Memen Olayı bu” açıklamalarını geçmişi bir anda silip, halk tepkisinin üzerinde bir bakışla önemsersen, edilecek küfürüm de olur.
Mumu yak, karanfilini al, silahın aydınlık beyninle tepkini sürdür.
Gerekirse piyasaların aşağıya yukarıya ine-çıka bunalan oklarını kuşanıp, tek başına da kalsan karanlığın üzerine üzerine git!
Varsın bazıları “Piyasa düşüyor” desin; sen de onlara “Ama insanlık yükselişte” yanıtını verebilesin.
Cumhurbaşkanı İzmir’e gelecek; tehditlere ve dayanaksız eleştirilere rağmen pek çok konuda en sağlam duruşu sergileyen Sayın Sezer’e yalnız olmadığını hissettir İzmirli.
Kuşağımın yüreği ateşli dedesi Fethi Dede’yi de unutma.
Ona dava açanların, aslında kime dava açtıklarını düşün.
Ecevit gibi, kararlı olmayı bil!
Aydınlık yarınlar için bir şeyler yapacağınız iyi bir hafta geçirin.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.