Çok Özlüyorum, Çok!

Topaltı İlköğretim Okulu’nda 3. sınıf öğrencisiyken (o zamanlar ilkokuldu), merhum sevgili öğretmenim Sadettin Bey’in liderliğinde küçük bir yavrukurttum. Okul müdürümüz de tam bir Cumhuriyet eğitimcisi olan, öğrencilerini “okul dışında da” kollayan Kemal Çıdık. Yılsa 1976, 1977.
Biz 23 Nisan’ı çok güzel ama “bilerek” ve “hissederek kutlardık millet.
Resmi geçitler daha uzun olurdu.
Kordon’da başlayıp Kordon’da bitmezdi. İkiçeşmelik Caddesi’nde bile yürüdüğümüzü, yolların “bugünkünden” daha kalabalık olduğunu çok iyi anımsıyorum.
Biz 23 Nisan’ın ne anlama geldiğini çok iyi öğrendik?
Kolay mıydı, “bağımsızlığa” kavuşmak?
Kolay mıydı Mustafa Kemal çocuğu olmak!
Kolay mıydı, düşmanın elinden “kurtulup” Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak. Hep öğretmenlerim öğretmişti, çekilen zorluklarını ve ilk Meclis’in vekillerini. Onlar hep, bulurlarsa, çorba ekmek yedikleri için, hiç yemek ayırmazdım çocukken.
Siz hiç 23 Nisan törenlerine katılacak bir çocuğun, hele de “yavrukurtsa”, gururunu, coşkusunu ve heyecanını bilir misiniz?
Biz 23 Nisan’ı karamsar ve anlamsız “pop şarkıları” eşliğinde değil, marşlar, türküler ve anlamlı çocuk şarkıları eşliğinde kutlardık.
TRT’de Halit Kıvanç’ın sunduğu Uluslar arası Çocuk Şenliği’ni izlerdik ve Yunanistan’ın neden “gelmediğini” bilirdik. Türkiye’de o yıllar “kimse” Yunan’a şirin görünmeye çalışmazdı.
Biz “ulusal egemenliğimize” düşkün eğitildik, yetiştik!
Bugün ülkemde, kentimde insanlar “neşe” doluyor mu, hele gelecek yıllarda “ulusal egemenlik” nasıl bir “anlam” kazanacak bilmiyorum, düşünmekten de korkuyorum!
Dokuz ilçe belediyesi var İzmir’de. Şöyle hepsi el ele verseler. Ulusal Egemenliğin “sağı solu” olmaz deseler. Şenlikleri birleştirseler. Bütün bir nisan ayını “ulusal egemenlik”
coşkusuyla yaşatsalar olmaz mı gelecek yıl?
Aziz Kocaoğlu’nun, Muzaffer Tunçağ’ın, Cevat Durak’ın, Mehmet Ali Çalkaya’nın, Ensari Bulut’un, Sırrı Aydoğan’ın, Ertan Avkıran’ın, Abdül Batur’un, Cemil Şeboy’un, Adnan Yüksel’in, gelecek 23 Nisan’da bu kentte “gerçek” 23 Nisan coşkusu yaşatacaklarına inanmak istiyorum. Çocukların, Ulusal Egemenliğin neden kendilerine “bayram” edildiğinin anlamını bildiklerini “yaşamak” istiyorum.
Yanılmıyorum değil mi başkanlar?”
“Egemenliğini, bağımsızlığını” yitiren ülke ve ulusların “haysiyetlerini de” yitireceklerini bir “anlasalar”!
“İlk Meclis’in kutsal vekilleri”, dünya görüşleri ne kadar ayrı olursa olsun, “Ya istiklal ya ölüm” ilkesinde birleşmişler. Çünkü birbirlerini anlıyorlarmış. Birbirleriyle “tartışırken” kimsenin “gazına” gelmiyorlarmış. Çünkü onların “vatanseverliklerinin” temelinde, kocaman bir yürek sevgi varmış!
Onları ve çocukluğumu öyle özlüyorum ki!”
Ben bu yazıyı 20 Nisan 2004’de kaleme almışım. Tam iki yıl sonra yeniden yayımlamanın utancını yaşıyorum. Ama ne yazık ki 2006’nın 21 Nisanı itibariyle “değişen bir şey” yok!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın