Eskinazi: Avrupa’nın acil servisi olmalıyız

Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Jak Eskinazi ile söyleştik. – Ekonomik krizde bir yılı geride bıraktık. Sektör nasıl bir dönem geçirdi? 2008-2009 dönemini karşılaştırdığımızda dünya ile paralel bir yön izledi. İç pazarda çok ciddi daralma yaşandı. İhracat tahminimizden daha kötü geçti. Aslında kötü ya da iyi bir yıldı diyemeyiz. Nötr bir yıl geçirdik. Biz bunu tahmin ediyorduk. Türkiye için en büyük dezavantaj dünyada fiyatların düşmesi oldu. Geçen sene döviz kurlarında düzelme yılın son bir ayında ters yöne çevrilince tekrar umutsuzluk başladı. Eğer bizde döviz kurlarımız düşmeseydi, ihracatımız pozitif yönde giderdi. Burada önemli olan bankacılık sektörünün Türk tekstil sektörüne bakış açısı. Bankacılık sektörünün genel olarak reel sektöre negatif bakış açısı olduğu sürece, bu sektörleri geliştiremeyiz. Bankalık sektörünün pozitif bakması gerekiyor. Şu anda onlarda bir ticarethane durumunda… Türkiye’deki toplam mevduatın yarısını devlet borç veriyorlar. Böyle bir bankacılık anlayışında özel sektörün ilerlemesi mümkün değil. Devletin borçlanma ihtiyacı olduğu sürece bankacılık sektörünün özel sektöre bakış açısı değişmez. Köklü bir değişim gerekiyor. Devletin tasarruf yapması lazım. Bunu nasıl yapacaklarını kendileri bilir. – Sektörde ne kadar bir daralma yaşandı? Rusya ile yaşanan kriz, Avrupa’daki alım gücünün azalması bizi oldukça zorladı. – Kapanan firma sayısı nedir? Kesin rakam vermek zor. Sektörde işsizlik var. Bu konuda son dönemde sektörümüzde bir azalma eğilimi var. Bilhassa Denizli’deki ve İzmir’deki fabrikalar Kasım’ın sonuna kadar yüzde 100 doluluk ile çalışıyorlar. – Rusya ve AB pazarındaki daralma sizi hangi pazarlara yöneltti? Komşularla olan ihracatta çok ciddi artış oldu. Irak ve İran pazarı imdadımıza yetişti. – Irak’a ne sattık? Her şey. İnanılmaz bir pazar. Savaştan çıkan bir ülke ve her şeye ihtiyaç var. Ve satılmaya da devam ediyor. Irak savaştan zengin çıktı. İran dünya ile entegrasyon sağlayamadığı için pazara rahat girebiliyoruz. Tabi bunlar için politik açılımlarında yapılması gerekiyor. Türk ve İran parasıyla ticaret yapılması için anlaşmalar yapılmalı. Bunlar yapıldığı takdirde bu ülkelerdeki payımız daha da artacak. Onun dışında Türk cumhuriyetleri, Kuzey Afrika ülkelerine ve Mısır’a ciddi ihracat artışları var. Ama buna karşılık Romanya’ya olan ihracatımız yüzde 50’nin üzerinde düştü. Konfeksiyon ihracatında miktarsal olarak bir azalma yok. Fiyat olarak ciddi daralmalar yaşanıyor. – Krizi iyi yönetebildiğinize inanıyor musunuz? Sektör açısından baktığımızda finans sektörüyle paralellik gösteren bir konu… Finans problemi olmayan firmalar bu krizi çok fazla hissetmedi. Ancak sorunu olanlar krizde ciddi yara aldılar. – Sizin sektörünüzde merdiven altı üretim yapan firma sayısı çok fazla. Bu kriz dönemi; aslında sektörün toparlanması, bu işi hakkıyla yapanların ayakta kaldığı, diğerlerinin ise elendiği bir dönem olarak değerlendirebilir miyiz? Ekonomik açıdan doğru… Enterasan olan ise ekonomik gücü olmayanlarda bir şekilde ayakta kalıyor. Küçülüp ayakta kaldı. Sektör krize karşı bukalemun gibi kendini uydurabildi. Çok flexbl bir yaklaşım sergileyebildi. Bizde çok eksilen firma yok. İhracat yapan 400 firma varken bu 360’lara düştü. İhracat yapan yüzde 10 firma azalması oldu. – Krizden hangi dersleri çıkardınız? Aslında sektör olarak değil küresel ekonomi olarak bazı şeyleri öğrendik. Küresel ekonominin zafiyetleri ortaya çıktı. Doğru denetlenmediği ortaya çıktı. Türkiye olarak çabuk etkilendiğimizi gördük. Başbakan “Kriz teğet geçti” dese de küresel ekonomiye o kadar entegre olmuşuz ki bizde etkilendik. – Ama bizim bankacılık sektörümüzün ayakta kaldığını görüyoruz. Hükümet, bankalarımıza para aktarmak zorunda kalmadı. Ama biz bu dersleri daha önceden almıştık. Finans krizini biz onlardan önce yaşadık. Onlardaki finans krizi bize reel kriz olarak geldi. Avrupa’da şu anda finans krizi artık reel sektör krizine dönüşüyor. Biz bunu da yaşadık. 2001 yılındaki kriz sürecinde biz finansal anlamda ciddi dersler aldık. Biz bu zafiyetleri geçirdik. Reel kriz dünyada derinleşiyor. Onun için bizim ilacımız bir daha farklı. – Bizim ilacımız nedir? Türkiye’nin yapması gereken işsizlik oranlarını düşürebilmek için yatırımları teşvik etmesi lazım. Bu işsizliği bir iki sene daha kaldıramayız. Aileler içinde çatlamalar oluşacak. Sosyal yapımızda sorunlar yaşanmaması için çözüm bulunmak zorunda. – Nasıl bir yol haritası öneriyorsunuz? Teşvik programı çıktı ama hala bunun uygulama esaslarının çıkmadığını görüyoruz. Bizde çok laf ama icraat yok. Yanlış olan bu. Sektörel ayrım yapmaksızın Türkiye’de yatırım yapacak herkesin desteklenmesi lazım. yrımı yapmadan. İstihdam yaratmak zorundayız. – Bir yıl önce “Bu sektörün ayaklarına paten takmamız gerekiyor” ifadeniz vardı. Ancak 1 yıla yakın süredir bir adım yol alınmadığını görüyoruz. Burada sektör mü istemeyi bilmiyor? İşadamları olarak politikayı bilmiyoruz. Politikacılar gündemi istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar. Bugün Türkiye’nin bir ay içinde gündemi değişebiliyor. Eğer halk probleminin işsizlik olduğunu ve bunun çözümünün yatırım olduğunu görürse ve yapılan politikalara prim vermez ise onlarda özlerine dönecek. Kürt açılımı, ermeni açılımı… Ama yapılan bir şey yok. Sıfıra sıfır elde var sıfır. Sadece oyalama taktikleri. Ekonomik krize bir açılım bulan yok. Öncelikle işsizliğe nasıl bir açılım yapıyorsunuz, ilk bunu sormak lazım. İşsizliğe yönelik ne yapacağız? Aksi takdirde çok kötü şeylere gebeyiz. – Dünyayı yakından takip ediyorsunuz. 2010 yılı için dünyadaki eğilim ne yönde gelişim gösteriyor? Türkiye dünya tekstil sektöründe yapısı çok iyi. Tekstil altyapımız son derece iyi. Modern üretim hatları, günün şartlarına çok iyi adapte olabilen, yetişmiş iş gücüne sahip, yetişmiş mühendis kadrosuna sahip, her an her şeye uyabilecek altyapıya sahip. Buna kendi dizayn gücümüzü de eklersek, Türkiye’nin tekstil konfeksiyon geleceği açısından hiçbir problem yok. Tek sorumuz döviz kurları… Biz rekabet edebilecek güçte iken, döviz kurları bizim ayağımızı yerden kesiyor. Türkiye dünyada katma değeri yakalayabiliyor. Bir pazarda sürekli kalamıyoruz. Başkası giriyor biz çıkıyoruz… Aynı pazarda kalıyoruz ama ürünü sürekli değiştiriyoruz. Bu da sektörü ciddi anlamda yoruyor. İtalyanlarda bu sorunu yaşıyor. Bir pazara giriyorlar, 15 gün sonra o pazar diğer ülkeler tarafından doluyor. İtalya ne kazanırsa işte o 15 günlük süreç içerisinde kazanıyor. – Türkiye üretimde hangi ürün gruplarıyla ön plana çıkıyoruz? Basic de şansımız yok. Türkiye birincisi tasarımını satacak ikincisi acil mala ihtiyacı olan cevap verecek. Türkiye tekstilde Avrupa’nın acil servisi olmalı… – Nasıl bir yıl bekliyor musunuz? Çok ümitsiz değilim. Yeter ki döviz kurlarındaki düşüş devam etmesin. Bizim kırılma noktamız doların 1,5 TL olmasıdır. Bunun altına düştüğü anda sektörümüzün kırılması başlıyor. Bize teşvik vermekten daha kıymetlidir. İşçilik bir malın yüzde 30’luk bölümünü oluşturuyor. Bu size vergilerde yüzde 10 indirim yapsa aynı şeye geliyor. Bürokrasiyle de uğraşmak zorunda kalmayacağız. – Siz bu mesajı vermek için ne yapacaksınız? Bunu söylemeye devam edeceğiz. Doların kırılma noktasının 1,5 TL olacağını söyleyeceğiz. Doları kriz öncesindeki durumuna getirsek, başka bir şey yapmaya gerek yok. – Türkiye’de üretim yaptıran ama çıkan büyük markalar var mı? Evet oluyor ama sonrasında geri dönüyorlar. Giden çoğu zaman geri geliyor. Türkiye’deki konforu hiçbir yerde bulamıyorlar. Türkiye’nin aksesuarı çok iyi, tekstili çok iyi, konfeksiyonu çok iyi. Böyle bir ülke dünyada yok. İtalya çok pahalı, Çin var çok dağınık, Hindistan var karışık. Türkiye tekstil olarak çevre ülkelerin tedarik merkezi durumunda. – Eklemek istedikleriniz… Türkiye artık başka ülkelerde üretim yapıp, ihracatına devam edebilecek gücü yakaladı. Genel olarak bunu yapıyoruz. Uzakdoğu’da imalat yapıyoruz. Avrupa pazarlarını kaybetmemek için bunu yapıyoruz. Mecburen yapılıyor. Pazar kazanmak çok zor. Kaybetmek ise bir andır.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın