Hatçepsut: Mısır gezisi öncesi Mısırla ilgili okuma ve araştırmalarım sırasında Hatçepsut’u öğrendim. Hatçepsut, Mısır’da gezginlerce adından en çok söz edilen ve ilgiyle izlenilen iki kadın firavundan biridir. Ancak Kleopatra kadar popüler olamamıştır.
Eski Mısır’da kadınlar çok nadir Firavun olurdu. Hatçepsut (M. Ö. 1473-1458), Kleopatra’dan çok önceleri tahta çıkan ve Mısır tarihinde önemli izler bırakan kadın firavundur. Hatçepsut’tan önce de dört kadın firavun tahta çıktı. Ancak pek başarılı olamadılar, egemenlikleri kısa ve sönük oldu.
Firavun 2. Tutmosis’in eşi ve üvey kız kardeşi olan Hatçepsut, eşinin en büyük destekçisiydi. 2. Tutmosis tahttaki üçüncü yılında hastalanıp yatağa düşünce yönetimi üvey oğlu ile birlikte Hatçepsut ele aldı. 15 yıl boyunca Mısır iki Firavun ile yönetildi

Ölümünden sonra başa geçen 3. Thutmosis, Hatçepsut’un tüm betimlemelerinde yüzünü kazıtmıştır. Bununla da yetinmemiş heykellerini yok edip, tapınaklardan ismini sildirmiştir. Tek yok etmediği şey; Hatçepsut’un babası için diktirdiği dikilitaştır, fakat onunda çevresini blok taşlarla çevirerek kapatmıştır.
Yerel rehberimizin anlattığına göre Hatçepsut’lu yıllar; az savaşılan, ekonominin geliştiği, halkın kısmen rahat ettiği yıllar olmuş.
Hatçepsut Mezar Tapınağı: Hatçepsut’un en önemli eseri, Deir-El Bahri Nekropolü (Kraliçeler Vadisi) yakınında kendi adına yaptırdığı tapınağıdır. Yaklaşık 3500 yaşındadır. Mimar Senenmut tarafından planlanmıştır. Oldukça geniş alanlara yayılan bu tapınakta yeni bir mimari tarz benimsenmiştir.

Mısır tarihinde buna benzer bir başka mezar tapınağı bulunmuyor. Bu nedenle özgündür. Tapınak daha sonra Yunan ve Roma tapınaklarına esin kaynağı oldu. Anıtkabir mimarı da bu tapınaktan esinlenmiştir. Yabancı ve yerel gezginlerce büyük ilgi görmektedir. Tapınak, megalaomanlığın ve mimari dehanın işbirliğinin güzel bir anıtı olarak da izlenebilir.
Hammamat Vadisi (Wadi Hammamat): Mısır, yalnızca Nil ve çölden oluşmuyor. Hammamat Vadisi de önemli bir bölgedir. Biz vadiye gitmedik. Yalnızca bilgisini aldık.

Vadi ile ilgili çeşitli projeler tarih boyunca hep gündemde oldu. Saisliler (M. Ö. 610-595) Kızıldeniz ile Nil’i Hammamat Vadisi boyunca açılacak bir kanal ile birleştirmeyi düşündüler. Saislileri düşü Persler döneminde 1. Darius tarafından kısmen gerçekleşti.
Günümüzde kaya oymaları ve grafitilerle dolu Hammamat Vadisi önemli bir bilim ve turizm bölgesidir. Ancak çok ilgi görmemektedir.
Hammamat Vadisi Haritası: Şu ana kadarki arkeolojik araştırmalara göre dünyadaki ilk harita 4000 yıl önce Babil’de çizildi. Eski Mısır’daki en eski harita ise Hammamat Vadisi Haritası’dır.

Harita, MÖ 1160 dolaylarında dönemin tanınmış mezar katibi Ipuy oğlu Amennakhte tarafından çizildi. IV. Ramses firavun heykelleri inşa etmek için gerekli taşları Hammamat Vadisi’ndeki taş ocaklarından getirtiyordu. Haritanın yapılan yolculukları kolaylaştırmak için çizildiği düşünülmektedir.
Han-El Halil Çarşısı: Bu çarşıya Kahire’nin Kemeraltı’sı diyebilirim. Han El-Halil Çarşısı yalnızca bir çarşı değildir. Fatımiler, Memlûklular ve Osmanlı mimarisinin en güzel yapılarının gezilebileceği bir Açık Hava İslam Eserleri Müzesi’dir. Gezi grubumuzla önce bu Müzeyi gezdik. Birbirinden farklı mimarilere ve bezemeler sahip cami, çeşme, kütüphane, han ve arastalar gördük. Daha sonra çarşıda serbest zamanımızda dolaştık. Çarşı çok renkli, hareketli ve yorucuydu. Mısır’ı ve Mısırlıları anlamanın en iyi yerlerinden biridir.

Çarşı, mal çeşitliliği açısından iyi bir şekilde organize ediliyor olmasına rağmen, altın, bakır ve baharat gibi en çok ilgi görenler, belirli bölümlerde kümeleniyor. Han el-Halili, yerliler için önemli bir alışveriş bölgesi ve eski Kahire’nin pazarcılık ve ticaret geleneğini korumaya devam ediyor. Çarşıyı gezerken, dükkanlarda sergilenen eşyaların çeşitliliği arasında kelimenin tam anlamıyla nevriniz dönecek. Parlak gümüş, altın eserler ve antikalardan, vitraylı lambalara, tütsü, el yapımı aksesuarlar, Firavun ve piramitlerin olduğu bin bir çeşit hediyelik eşyaya kadar çok sayıda alternatif var. Saf altın, bakırdan yapılmış eşyalar ve baharat satan yerler de bulunuyor. Ayrıca çay-kahve evleri, ayaküstü atıştırmalık satan dükkanlar, büfeler, küçük lokantalar karın doyurmak ve bir şeyler içmek isteyenler birçok seçenek sunuyor. Dilenciler rahat bırakırsa tabii.
Çarşıda pazarlıkla alışveriş yapmak bir gelenek ve zorunluluk. İlk söylenen fiyattan alışveriş yaparsanız ciddi bir kazık yiyorsunuz. En iyisi bizim gibi sadece gezmek ve çay içmek.
Harem: Eski Mısır’da Firavunların bir haremi vardı. Firavun’ un bir asıl eşi dışında birçok cariye kölesi olurdu. Kraliyet haremi saygın bir kurumdu. Yalnızca firavuna cariye sağlamıyor, firavunun bütün kadın akrabalarına hem barınak hem de kazançlı iş kapıları sağlıyordu.

Harem kadını şarkı söyleme, lir çalma ve dans etme konusunda yetenekli olmak zorundaydı. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Eski Mısır’da da Saray Harami’nde entrikalar, kıskançlıklar ve taht kavgaları eksik olmazdı.
Firavunlar dışında Mısırlı soylu ve zenginler de hareme sahipti.
Hayvan Kültleri: Mısır gezimizde beni en çok şaşırtan konulardan birisi de hayvan tanrıların çokluğu oldu. Eski Mısırlılarda ülkelerindeki hemen hemen tüm hayvanları kutsal görüyorlar ve onlara tapıyorlardı.

Günümüzde süregiden arkeolojik çalışmalarda hayvan mumya mezarları zaman zaman ortaya çıkarılmaktadır.
Herodot: MÖ 484- 425 yıllarında yaşamış olan Yunan tarihçi, gezgin ve yazardır. Batı ve Doğu Anadolu’yu dolaştıktan sonra Suriye Ürdün ve Filistin’i dolaşan Herodot, Mısır’a oradan da İran’a kadar gitmiş; daha sonra bütün Yunanistan’ı, Güney İtalya’yı ve Libya’yı dolaşmıştır. Mısır gezisinde Aswan’a kadar gitmiş, Mısır kültürü, yaşamı, gelenek ve görenekleri ile ilgili bilgileri “Tarih” adlı kitabında anlatmıştır. Çağdaşı yazarlar tarafından yazılarında yalancılıkla suçlanmıştır. Ancak günümüzde arkeolojik araştırmalar Herodotos’un gerçekleri yazdığını kanıtlamaktadır.

Mart 2019’da yapılan bir habere göre Mısır’ın İskenderiye şehri yakınlarındaki Abukir Körfezi’nde bulunan antik Thonis-Heracleion kentindeki batık limanda, türünün ilk örneği bir gemi keşfetti. Geminin, Yunan tarihçi Herodot’un Mısır gezisi ile ilgili bir yazısında bahsettiği gemi ile aynı olduğu belirtiliyor.
Yunan tarihçi Herodot, M. Ö. 450 yılında yazdığı bir yazıda Mısır gezisini anlatmış papirüsün kullanıldığı yük gemilerinden söz etmişti.
2500 yıldır Mısır; gezgin, bilim insanı ve yazarları kendine çekmeye devam ediyor.
Hibiskus: Hibiskus çayını kışları sıcak olarak tüketirim. Mısır’da aktarlarda en çok gördüğüm baharatlardandı. Mısır gezimizde parfümeri ziyaretimizde soğuk hibiskus şerbeti ikram edilmişti. Az şekerli ve ekşi tadıyla lezzetli ve serinletici içecekti. Hoşuma gitti. Eve gelip soğuk içecek olarak hazırladım.

Kerkede olarak da bilinen hibiskus bitkisi (Hibiscus sabdariffa), Ebegümecigiller (Malvaceae) ailesindendir. Ülkemizde Japon Gülü, Mekke Gülü adıyla süs bitkisi olarak yetiştirilir.
Hiyeroglif: İlkokul dördüncü sınıfta Mısır uygarlığı ile ilgili ilk bilgileri edinmiştim. Hiyeroglif, bize resimyazı olarak öğretilmişti. Ben bu kültür ve hiyeroglif karşısında büyülenmiştim. Mısır gezimde büyülenenin bir tek ben olmadığını gördüm. Birçok gezgin de benim gibi düşünüyor olmalı ki Mısır’a gelmişler ve hiyeroglifleri inceliyorlardı..

Binlerce yıl kullanılan hiyeroglif yazısı M. S. 500’lü yıllarda tamamen unutulmuştur.
Eski Mısırlılar dışında bu tür yazıyı Hititler, Mayalar ve Aztekler de kullanırdı.
Bu gün Hiyeroglifler ileride sözünü edeceğimiz Rosetta Taşı sayesinde çözümlenmiştir. Hepsi günümüz dillerine uyarlanmaktadır.
Hıristiyanlık: Mısır’a Hıristiyanlık M.S. 42 yılında Evanjelist Markos tarafından getirildi. Markos’un tebliğlerinin sonucuyla ortaya çıkan Kıpti kilisesi, Batı’da teşekkül eden Katolik kilisesi ve Bizans’ın temsil ettiği Ortodoks kilisesinden farklı bir yapı ortaya çıkardı. Yunanca “Aigyptos” kelimesinden gelen ve şimdilerde sadece Hıristiyan Mısırlıları tanımlamak için kullanılan Kıpti kavramı, o zamanlarda bütün Mısırlılar için kullanılan bir isimdi. Fakat M. S. 635’te Mısır’ın Müslümanlar tarafından fethedilmesiyle bu kullanım değişti. Bu değişimle Mısır’ın dini yapısı da değişti.

1250’de Memlükler’in Mısır’da bir devlet tesis etmesi ve yavaş yavaş Haçlıları bölgeden bertaraf etmesi ile eski yerel haklarını elde eden Kıptiler, 1517’de Memlükler’den iktidarı devralan Osmanlı yönetimi altında da aynı şekilde yaşamlarını sürdürdüler. 1805 yılında Osmanlı idaresi tarafından Mısır Valisi olarak atanan Kavalalı Mehmet Ali Paşa döneminde Kıptiler’in toplumsal konumu oldukça yükseldi. Mısır’da güçlü bir yapı tesis etmeye çalışan Kavalalı vergiden muaf tuttuğu Kıptilere yerel yöneticilikler verdi. Tanzimat Fermanı’nın bir uzantısı olan Hatt-ı Hümayun ile birlikte Osmanlı Hıristiyan tebaası Müslümanlar’la eşit konuma gelmesiyle, Kıptiler, kendi yasalarını ile yargılanma, kilise inşa etme, orduya katılma gibi haklar kazandı.
Eski Kahire’de Kıpti mahalle gezimizde iki kilise görme şansımız oldu. Kiliseler, bakımlı ve temiz. Kiliseler, Kıptiler kadar gezginler tarafından da ilgi görüyor.
Bu gün Mısırlı Kıptiler, özgürce dini ibadetlerini yapabilmekteler. Toplum içinde kolayca ayırt edilebilmekteler. Kıpti kadınlar modern giyimli ve başları açık. Erkekler ise geleneksel gelabiye giymiyorlar. Daha çağdaş giyimliler.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.