İzmir için kalbi çarpanların daima yanında olmuşumdur…

İzmir Arkeoloji Müzesi’ne iki yüz metre uzaklıktaki bu dehlizin sırrı hala niçin bilinemez, anlamıyorum…
Konak Meydanı’ndan Varyant’a doğru yürüyün… Doğum ve Diş hastanelerinin arka tarafına düşen 446 ile 854 sokakların birleştiği köşede bir cami vardır. Ali Ağa adıyla bilinen caminin, bahçe ve haziresinin (küçük mezarlığın) kapladığı alan 853 metrekaredir.

Bu hazirede yer alan dönemin İzmir eşrafından Gedusizadeler, Cebbanzadeler ve Alaybeyliler gibi İzmir’in tanınmış hayırsever ailelerine ait mezarlarda, özellikle kadınlar için yapılmış mezar taşları, ince işçilikleri ve süslemeleriyle dikkat çekiyor.
Konak’taki Ali Ağa Camisi, 1672 tarihinde Kütahya-Gedizli Ali Ağa tarafından yapılmıştır. O halde İzmir’in en eski ve görkemli Hisarönü Camisi’nden (1596) sonra en kıdemli ikinci camisidir. Fakat Hisarönü Camisi’ne gösterilen ilgi bu ikinci tarihi hazinemiz Ali Ağa Camisi’nden niçin esirgenir, bilemiyorum…

Heyhat, geçen gün gidip baktım çeşme hala akıyor mu diye, evet akıyor ama hizmeti araba yıkayıcılarına veriyor… Hani diyorum… Yolu arabasıyla Konak’a düşen bir turiste otomobilini “Roma çeşmesinden akan Antik Çağ suyu ile yıkatmak istermisin?” deseniz… Hemen kabul eder ve arabasını Antik Çağ suyu ile temizletir sonrada ülkesine dönünce ballandıra ballandıra anlatır, çekildiği resimleri video görüntülerini delil olarak da göstermez mi?..

Hasan Tahsin Özer adındaki bir inşaat teknikeri, İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne verdiği 13 Ekim 1980 tarihli raporda, Ali Ağa Camisi’nin batısındaki istinat duvarı altında yer alan dehliz ağzından içeri keşif gezisi yaptığında 60 metre kadar düz yürüdüğünü, sonra doksan derece sola dönerek 8 metre sonra durduğunda içine giremediği, boyutları 300 x 200 x 160 metre olan bir boşluk gördüğünü yazmış. Bu boşluğun üst seviyesindeki künkten (borudan), saniyede 0.3 litre su aktığını, ayrıca tünele birçok bölümden sızıntılar halinde su geldiğini eklemiş. Bu su, tünel çıkışına 10 metre kala bir boruya girmekte ve nereye gittiği halen bilinmemektedir.
İnşaat teknikeri Hasan Tahsin Özer’e göre tünele (dehliz) ulaşan bu su, Cami Sokağı’nın dış duvarında görülen çeşmeye aittir. Bu suyun aktığı tünelin tabanının, Ali Ağa Camisi’nin tabanına göre dört metre kadar yüksekte olması ve suyun nereye gittiğinin bilinememesi akla şunu da getirmektedir. Özer, raporunda, “Su zemin içinde dağılabilir ve bu arada caminin duvar içlerine değerek rutubet ve tahribat edebilir” diye yazmış.
337 yıl öncesinden günümüze miras olan Gedizli Ali Ağa’nın yaptığı cami ve haziresindeki mezarlar, ki bu mezarlarda yatanlar bir dönem İzmir’in hayırsever insanları, Osmanlı Dönemi’nin sessiz tanıkları gibidir. Ulu selvilerin gölgesi altında kuş sesleri ve gönül dinlendiren su şırıltıları arasında mezar taşlarından 311 yıllık geçmişi izlemekse bambaşka bir duygu veriyor ziyaretçisine…
Ancak Bayraklı Tepekule – Smyrna’ya, Homeros Vadisi’ne ve Agora’ya el atan yetkililer, ilgililer Türk İzmir’in tapu senetleri Emir Sultan Türbesi ve Ali Ağa Camisi’ne niçin el uzatmazlar…

İlgili, yetkili ve görevlilerin dikkatine sunulur…
Son söz:
“Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun”
Yunus Emre
Kaynaklar:
– Antik Kentler, Yusuf Gül, 1998, İzmir
– İzmir’in hazireleri, Mehmet Ozan Semerci, 2004, İzmir
– Kemeraltı Derneği Dergisi – Sayı.5, Yıl 2005, Alaattin Gürırmak
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.