Kapatıldığı 1948 yılında sayıları 21’i bulan bu eğitim yuvalarından, 8 bin 675 eğitmen, bin 938’i kadın 15 bin 943 öğretmen ve bin 248 sağlık memuru yetişti.
Her enstitüdeki yüzlerce öğrenci, öğretmen ve yönetici imece yöntemiyle bulundukları yerlere kanalizasyon yaptı, su ve elektrik getirdi.
Bin 500 dönüm sebzelik, bin 200 dönüm bağlık, 100 km’yi aşan yol, 723 bina, 455 bin parça ağaç işi, 19 bin 906 parça biçki dikiş işi ve 8 bin 989 parça demir işi ortaya koydu.
Binlerce dönüm ham toprağı işledi, ağaç dikti.
Binlerce arı kovanı, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştirdi.
“Eğitim üretim içindir” anlayışıyla eğitim ve öğretim yapıldı.
Bu okullardan mezun olanlarda aynı geleneği sürdürmeye çalıştı.
Çünkü…
Köy Enstitüleri’ndeki eğitim sistemi günceldi, çağdaştı.
Zira merkezinde insan vardı, sanat vardı, demokrasi vardı.
Bu okullar,demokratik eğitimin ilk kez hayata geçtiği, öğrencinin yönetime katıldığı kurumlardı.
Buralarda eğitim ve öğretim yaşamın içinden geliyordu.
Yaşamın ta kendisiydi, ezberci değildi.
Öğrenciler,dersliklerini, işliklerini kendileri yapardı.
Toplumsal sorunlara her zaman duyarlıydılar.
Çoğunluk demokrat, ilerici ve devrimciydi.
Hemen hepsinin yazın alanında mutlaka bir ürünü vardı.
Ancak…
Kapılarına “Komünist yetiştiriliyor” savıyla kilit vurulduktan sonra bu eğitim yuvalarının yerleri bir türlü doldurulamadı.
***
O gün Köy Enstitülüleri komünistlikle suçlayan zihniyetin devamı bugün de aynı şekilde davranmaya devam ediyor.
O zamanki aynı kafanın torunları en son Buca Belediye Meclisi’nde ortaya çıktı.
Buca’daki meclis toplantısında CHP’li üye Doç. Dr. Levent Köstem’in Kızılçullu Köy Ensitüsü’nün adını yaşatmak üzere verdiği önergeye, AKP’li üye Zafer Kürkçü karşı çıktı.
Doç. Dr. Köstem, 17 Nisan 2009’un Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 69. yıldönümü olduğunu belirterek, “Buca’da Amerikan Koleji’nin kamulaştırması sonucu 1940 yılında Kızılçullu Köy Enstitüsü’ne dönüştürülen binalar bugün NATO tesisleri olarak kullanılmaktadır. Şimdiki adı Şirinyer olan bölgede Enstitü’ye ait bir iz yoktur. Kültürel miras ve Cumhuriyet’in önemli kurumlarına sahip çıkmak anlamında Kızılçullu Köy Enstitüsü’nü unutmamalıyız ve hatırlamalıyız. Bu nedenle NATO durağının adını Kızılçullu Köy Ensitütüsü durağı olarak değiştirmeyi, Mevcut Şirinyer İstasyonu çevresinde ortaya çıkan yeni meydana da anıt taş dikilerek, ‘Burada bir zamanlar İzmir’in Enstitüsü: Kızılçullu Enstitüsü vardı’ ibaresi yazılmasını öneriyorum” dedi.
Başkan Ercan Tatı’nın da destek verdiği önerge oy çokluğuyla kabul edildi.
Ancak AKP’li Kürkçü, “Tarihe sahip çıkmak önemlidir. Ancak, bu ideolojik bir tarihe sahip çıkmaksa bunun bilinmesi lazım” diyerek gerçek yüzünü gösterdi.
Duvarların yıkıldığı dünyada hala bir durağın isminin değiştirilmesine bile ideolojik bakan Kürkçü ve onun gibiler olduğu sürece biz bir adım ileri gidemeyiz.
Ama…
Aydınlık İzmir halkı,son seçimde Kürkçü ve onun gibilere prim vermeyerek suratlarında ‘beş kardeşi’ patlattı.
İzmirli, İzmirliliğini gösterdi.
***
Yerel seçimde sarı ve kırmızı kart görenler…
29 MART yerel seçimlerinde İzmir ve Ege’de ortaya çıkan tabloya göre vatandaş, ‘Kime sarı, kime kırmızı kart’ gösterdi, ‘Kime git, kime kal’ dedi.
Her fırsatta ‘sosyal demokratların kalesi’ olarak gösterilen İzmir’de CHP’nin aldığı sonuç üç aşağı beş yukarı tahmin ediliyordu.
1999’da 7 ilçe belediyesini elinde bulunduran CHP, 2004’te bu sayıyı 16’ya, son seçimde ise 28’e çıkardı.
AKP ise Ege’de elindeki dört ilden üçünü, İzmir’de ise yedi ilçeden altısını kaybetti.
MHP, Ege’de üç ilde zafer kazandı, ancak İzmir’de umduğunu bulamadı.
DP ve ANAVATAN’ın esamesi okunmadı.
DSP’nin ise varlığı ile yokluğu pek anlaşılmadı.
İzmirli ve Egeli seçmen AKP’ye ‘sarı kart’ gösterirken, diğer partilere (DSP, DP, ANAVATAN’a) kırmızı kart gösterdi.
Öyle ki; seçim boyunca AKP iktidarına sarı kart gösterin sloganını kullanan DP lideri Süleyman Soylu, halktan kırmızı kart görerek oyun dışı (siyaset dışı) kaldı.
Bazı yerleşim merkezlerinde yanlış adaylarla yola çıkan DSP lideri Zeki Sezer de istifa kararı alarak genel başkanlıktan ayrılanlar kervanına katıldı.
***
MHP, AKP ve CHP’lilere üç hilalli pasta yedirdi
YENİ seçilen belediye başkanları “Artık parti rozetimizi çıkardık. Bundan sonra herkese eşit davranacağız” diyor.
Ancak…
Söylemle, eylemler genellikle birbirini tutmuyor.
Pek çok belediye başkanı görevlerine başladığı halde partili gibi davranmaya ve şov yapmaya devam ediyor.
İşte buna bir örnek.
Göreve gelmesinin ardından, “Bugünden itibaren parti rozeti bitmiştir. Bütün Manisalılara hizmet zamanı başlamıştır” diyen MHP’li Manisa Belediye Başkanı Cengiz Ergün, meclis çalışmalarına başladığı gün önüne getirilen üç hilalli pastayı kesmekten çekinmedi.
Oysa…
Seçim sonrası parti rozetini çıkarmakla övünen sevgili başkan Ergün, “Arkadaşlar, bu pastayı kim yaptırdıysa teşekkür ederim. Ancak burada sadece MHP’li meclis üyeleri yok. CHP ve AKP’li meclis üyeleri de var. Keşke ‘Üç hilal’ yerine, Manisa Belediyesi’nin ambleminin bulunduğu pasta yaptırsaydınız” şeklinde konuşsaydı alkışlardım.
Ama…
Şimdi “çok yazık” demekten kendimi alamıyorum.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.