Nitekim, geçen hafta sonu Ankara’da aralarında eski genel başkanların, bakanların, milletvekillerin yanı sıra 81 ilden en az bir temsilcinin katıldığı bir toplantı yapıldı.
Muhaliflerin bu toplantısına İzmir’den de eski milletvekili Hakkı Ülkü, eski il başkanı Alaattin Yüksel ve gençlik kollarından Hüseyin Sezer katıldı.
Toplantıda konuşan Yüksel, Türkiye’nin kötü yönetildiğini, ekonomide pembe tablo çizilmesine karşın milyonlarca insanın açlık sınırında yaşamaya çalıştığını söyledi. Yüksel, toplumun hemen hemen bütün kesimlerinin iktidardan şikayetçi olduğunu, laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne gönülden bağlı yurtseverlerin cumhuriyete sahip çıkmaya çalıştığını, tüm bunlara karşın ülkeyi kötü yöneten AKP’nin yüzde 47, oy patlaması yapması gereken CHP’nin ise AKP’nin yarısı kadar bile oy alamadığını belirtti.
CHP’nin bu kadar az oy almasının partide bir sorunun olduğunu gösterdiğini söyleyen Yüksel, “Evet bir sorun var. Ama bu sorun partide değil, yönetimde” dedi.
CHP’nin de tıpkı ülke gibi kötü yönetildiğini, bunu fırsat bilen AKP’nin karşı devrim sürecini hızlandırdığını ve ülkeyi karanlık günlere sürüklemeye çalıştığını iddia eden Yüksel, başta Milli Eğitim olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarda dinci yandaşların asaleten görevlendirildiğini ve devletin tüm kurumlarıyla teslim alınmaya çalışıldığını öne sürdü, şunları söyledi:
“CHP artık bu gidişata dur demek zorunda.Bundan sonra partimizi zayıflatacak hiçbir eylem içinde olmayacağız. AKP iktidarına karşı parti politikalarının arkasında mücadele edeceğiz. Partimizi sokakta tartışmayıp, meydan savaşı yapmayacağız. Kimseye yönelik kişisel saldırı yada hakaret olmayacak.”
Daha önce bu sütunlarda değindiğimiz, seçim sürecinde 3 büyük il başta olmak üzere pek çok yerde örgütün başsız oluşundan ve parti vitrine sağcı adayların konulmasından söz eden Yüksel, “Bugün birçok il ve ilçede yönetim boşluğu var. Geçici atamalarla parti yönetilmeye çalışılıyor. Anti demokratik tüzük sayesinde küçük bir grup partiyi yönetmektedir. Parti yönetimini elinde tutmayı başarı olarak görmekten başka başarı kavramını tanımayanlar, partiye yaşattıkları seçim yenilgisini başarı olarak göstermeyi başardıklarını sanmaktadırlar” dedi.
Parti tabanına ve yurtsever cumhuriyetçilerin sesine kulak verilmesini, partiyi kırmadan dökmeden, parçalamadan, gençlere, başarıya aç, iktidara susamış kadrolara teslim etmeyi öneren Yüksel, bundan sonra sık sık biraraya gelerek partiye sahip çıkacaklarını söyledi.
Bu arada kongre sürecine giren partide CHP’nin yeni İzmir il yönetimi geçen hafta içinde belli oldu.
Yeni yönetimi yakından takip edeceğiz.
***
Dilimize sözle sahip çıkılmaz
GEÇEN yıl bu aylarda “İşyerlerine Türkçe isim zorunluluğu getirilsin” başlığı altındaki yazımda “Belediye başkanları, işyerlerinin isimleri Türkçe olmadığı takdirde ruhsat verilmeyecek” diyebilse demiştik.
Çünkü…Geçen yıl Konak Belediyesi’nin düzenlediği Türkçe Günleri’ne katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, dilde yabancılaşmaya ve kirlenmeye karşı herkesin ortak çaba göstermesi gerektiğini belirterek, “Türkçe isim kullanan işyerlerine tabela vergisinde indirim yapmak gibi özendirici yöntemler uygulanabilir” demişti.
Aradan tam bir yıl geçti.
Somut hiç bir çalışma görmedik.
Bu yıl da Türkçe Günleri düzenlendi.
Bazı kişi ve kuruluşlara ödüller verildi, yine beylik sözler edildi.
Neyse…
Böyle giderse dilimizin geleceği noktayı göstermek için aşağıdaki şu örneği okumanızı öneriyorum:
Yıl: 1977
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle ‘iyi akşamlar’ dedim..”
Yıl: 1987
“Karşıma aniden çıkınca fevkalade şaşırdım.. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lakin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle ‘hayırlı akşamlar’ dedim..”
Yıl: 1997
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Fena halde kal geldi yani.. Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim.. Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle ‘selam’ dedim..”
Yıl: 2007
“Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yani.. Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fena göçeriz dedim, enjoy durumları yani.. Ama concon muyum ki ben, baktım ki o da bana kesik.. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin.. ‘Hav ar yu yavrum?’”
Yıl: 2017
“Ven ay vaz si hör, ben çok yani öyle işte birden.. Off, ay dont nov abi
yaa.. Ama o da bana öyle baktı, if so aşık len bu manita.. ‘Hay beybi..’”
İş işten geçmeden, Türkçemize sahip çıkalım.
***
Yaşam tecrübesi fazla olanların günü
BUGÜN ‘Dünya Yaşlılar Günü’…
Bugün ve hafta boyunca çeşitli kişi ve kuruluşlar huzurevlerinde kalan yaşlıları ziyaret edecek.
Yaşlılara değer vermemiz gerektiğini söyleyecek.
Hafta bitecek, pek çoğumuz yine yaşlıları unutacağız.
Oysa…
Bir gün hepimiz yaşlanacağız.
Aslında yaşlı yerine ‘yaşam tecrübesi daha fazla olan büyüklerimiz’ demek daha doğru olsa gerek.
Gündelik koşuşturmacalardan fırsat bulup, sık sık o yaşam tecrübesi fazla olan büyüklerimizi ziyaret etsek, hatırlarını sorsak ne güzel olur değil mi?
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.