İzmir’in ekonomisine yön veren sivil toplum kuruluşları Kahramanmaraş ve Elbistan’da yaşanan deprem felaketinin ardından, tek gündemi “deprem” olan aylık olağan meclis toplantısında bir araya geldi. İzmir Ticaret Odası Meclis Salonu’nda yapılan toplantıya İzTO Başkanı Mahmut Özgener, Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar ve İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, üç kurumdan 400 meclis üyesi, yüksek istişare kurulu ve disiplin kurulu üyeleri ile Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) başkanları katıldı.
Toplantıda depremzedelerin yanı sıra kısa bir süre önce yaşamını yitiren iş insanları Selçuk Yaşar ve Ahmet Arslan için de saygı duruşunda bulunuldu.
Toplantıya konuk olan Jeolog, Deniz Jeolojisi Uzmanı ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür yaşanan depremlerin nedenlerine ve sonuçlarına ilişkin bilgi verdi, yaşanabilecek İzmir depremine ilişkin uyarı ve önerilerde bulundu.
Işınsu Kestelli: Çocukların yeri sosyal hizmetler
Toplantıda ilk konuşmayı yapan İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, depremden etkilenen bölgenin pek çok Avrupa ülkesinden büyük bir alan, önemli bir tarım ve tekstil bölgesi olduğunu söyledi. Depremle ilgili hayati bir konunun da depremde yakınlarını kaybeden refakatsiz çocuklar olduğuna dikkat çeken Kestelli sözlerini şöyle sürdürdü: “Olağandışı dönemlerden geçiyoruz. Bilim insanlarımızın uyarılarını yeterince dikkate almadığız için afetin yıkıcı etkisi katlandı. İzmir depremi bize bazı şeyleri hatırlatmıştı, ‘deprem değil çürük bina öldürür’ cümlesini bir kez daha idrak etmiştik. Bu bir uyarıydı. Ancak son depremler uyarının yeterince dikkate alınmadığını bize gösterdi. Benzer acılar yaşamamak adına neler yapabileceğimizi konuşmak toplantımızın amacı. Oda ve borsalar olarak bizim üstlenebileceğimiz sorumlulukları belirlemek. Hurafelerle değil akılla, bilimle yol alabilmek. Bölge halkının topraklarını terk etmemesi açısından destekler hayati önem arz ediyor. Hayati olan bir konu da çocuklarımız. Çocuklarımızın mutlaka devlet korumasına alınması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti, laik bir hukuk devletidir, tüm işlemlerde çocuklarımızın üstün yararı gözetilmelidir. Ailesinden ayrı düşmüş çocukların yeri sosyal hizmetlerdir” dedi.
Ender Yorgancılar: Afet Bakanlığı kurulmalı
Konuşmasında afet bölgesindeki izlenimlerini paylaşan EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar “Bilimin yolundan gitmediğimiz, önerilerini dinlemediğimiz sürece yolumuz çok da aydınlık görünmüyor” dedi.
Depremin, gündeme gelince üzerinde konuştuğumuz bir konu olduğunu belirten Yorgancılar, “Ben Bolu ve Gölcük depremini yaşadım. Türkiye’de bir Deprem ve Afet Bakanlığı’nın kurulmasını gündeme getirdim. Afet olmadan kontrol mekanizmalarının tamamlandığı sistemin kurulması gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.
Deprem bölgesinde en büyük ihtiyacın geçici ve kalıcı barınma evleri olduğuna dikkat çeken Yorgancılar sözlerini şöyle sürdürdü: “Ahlak ve vicdan bizde yok. Eğer olsaydı binlerce bina yıkılmazdı. Usulüne uygun yapılan binaların nasıl yıkılmadığına şahit oldum orada. Kırıkhan’da AFAD’ın binası yıkılmıştı, çatlaktı. Bu binada böyle bir hasar meydana gelebilirse afet döneminde araç gereçlerin teminini nasıl yapacağız? Bizim eksikliğimiz burada. Bilim, liyakat, ahlak, vicdan ve denetim eksikliği bizlere bunu yaşatıyor. Acilen bir Afet Bakanlığı’nın kurulma mecburiyeti ülkemizde var. Bu deprem ülkemizin ekonomisine olumsuz olarak yansıyacak. Eğitime ara verilmesini doğru bulmuyorum. Eğitime her ara verişimiz geri kalmışlığımıza maalesef olumlu yansıyor diyemeyeceğim.”
Mahmut Özgener : Yeni felaketler pek uzakta değil
İzTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ise “1999 depremi hepimiz için bir dönüm noktası olmalıydı. Birçok akademisyen yaşayabileceğimizi tehlikeleri anlattı. Derslerimizi hiç ama hiç iyi alamamışız. 30 Ekim depremi yerimizde saydığımızı gösterdi. Ülke olarak en büyük sorunlarımızdan biri uzun vadeli plan yapamamamız. Bunu yapamadık, önceliklerimizi hep yanlış düzenledik. Bilim insanlarının anlattığına göre yeni felaketler de yakın. Şimdi yine dersler çıkarmamız gereken bir felaketle baş başayız. Uzmanlarımızın söylediğine göre yeni felaketler de pek uzakta değil. Dönüşümün sırrı bilim ve teknolojide” dedi.
Depremden etkilenen iller için çok hızlı bir şekilde harekete geçtiklerini anlatan Özgener, İzmir olarak örnek teşkil eden büyük bir dayanışmayla çalışmaya başladıklarını, 36 kurum koordinasyonunda “İzmir Yardıma Koşuyor” nakdi ve ayni bağış kampanyası başlattıklarını dile getirdi. Özgener depremin bir Türkiye gerçeği olduğuna dikkat çekerek, önümüzdeki süreçte insan hayatını öncelikleyen güvenli kentler inşa etmek zorunda olduğumuzu belirtti.
Ekonomi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı olarak eğitimin devam etmesini istediklerini de kaydeden Mahmut Özgener, “Bilim demek eğitim demek. Eğitim demek de üniversitelerimizin fiziki şekilde eğitime devam etmesi demek. YÖK’e bu yönde taleplerimizi ilettik. Umarım yüz yüze eğitim başlar. Umut ediyorum ki YÖK bu konuda geri adım atacaktır. Aksi takdirde bilimden zaten konuşmaya gerek kalmayacaktır” dedi.
Prof. Dr. Naci Görür: İzmir gerçek anlamıyla bir deprem kenti
Toplantının konuğu olan Jeolog, Deniz Jeolojisi Uzmanı ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür konuşmasında hem yaşanan Kahramanmaraş depremine ilişkin deneyimlerini anlattı hem de İzmir ve İstanbul depreminde yaşanabileceklere ilişkin öngörülerini paylaştı.
İzmir’de deprem konusunda endişeli olduklarını dile getiren Prof. Dr. Naci Görür, deprem fay haritasında görülen tüm kırmızıların canlı fay olduğunu vurguladı. “Tekerrür periyodu dolunca harekete geçip kırılabilir, stresleri artmış olabilir” diye konuştu.
İzmir’in gerçek anlamıyla bir deprem kenti olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Görür, Sisam Adası’nda yaşanan depremin İzmir’deki faylara stres yüklemiş olabileceğine dikkat çekti, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Fayların kendileri zaten stresli, bir de çevrede olunca stresi artıyor. Bu kadar canlı fay ile örülmüşse bu yarımada, çekinmek gerek. İzmir gerçek anlamıyla deprem kenti. Bugün olmazsa yarın deprem yaratacak aktif faylar. Çok az kentimizde bu kadar yoğun aktif fay sistemi var. Sisam depreminden sonra 70-80 kilometre mesafede, burada 117 kişi öldü. Burayı deprem dirençli yapmak gerek. Bunu yapmadan önce İzmir Büyükşehir Belediyesi şu anda bana göre çok doğru akıllı bir iş yaptı. Mikro bölgeleme çalışması yapıyor. ODTÜ’den Erdin Bozkurt ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Hasan Sözbilir gibi çok değerli yer bilimci arkadaşlar var. Bu İzmir’in şansıdır. Mikro bölgeleme bir kentin doğasını bütün ayrıntılarıyla bilip yönetimi yapmaktır. Türkiye’de bir İstanbul’da bir de İzmir’de yapılıyor mikro bölgeleme.”
Vatandaşlara 1999 yılından sonra yapılan yeni yönetmeliklere göre doğru yapılmış binalardan hiç korkmamalarını, bu binaların çökmeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, “Yönetmeliklere göre yapılmış binalar çatlasın, patlasın ama içinden sağ çıkmanızı sağlar. ‘Depremde tüm binalar çöker’ mantığı yanlış. Halk olarak isteyin, talep edin. İzmir’deki belediye ve üniversiteleri zorlayın, evlerinizi muayene ettirin. Üç kuruş vermeyeceğim tartışması yakışmıyor. Parası yoksa devlet el atsın veya belediye bedava yapsın. Deprem odaklı kentsel dönüşüme girmek için hükümete talep edin. Yeni bir seçim geliyor. Kim iktidara gelecekse talep edin. Elinde ciddi bir deprem planı olmayana oy vermeyin. Deprem siyaset üstüdür. EYT’liler kadar da olamıyor bu insanlar ya, bizim can güvenliğimiz o kadar mı önemli değil?” görüşünü dile getirdi.
Prof. Dr. Görür, konuşmasının ardından vefat sayısına ilişkin bir soruya “Resmiyette 43 bin ama daha göçük kaldırılmadı. Ben bu işin 50-60 binle biteceğini görsem çok sevineceğim, dua edeceğim. Bu görünen durum bizi endişeye sevk ediyor” diye yanıt verdi.
İzmir ve Ege Denizi’nin gerçek bir deprem bölgesi olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Görür, İzmir depremselliği ile ilgili bir soruya ise şöyle yanıt verdi: “İzmir’in şanssızlığı, deprem üreten fay çok fazla, 13 fay var. Ne zaman faaliyete geçecek bilmiyoruz. Hem ODTÜ hem DEÜ çalışıyor. Küçük Menderes, Büyük Menderes grabenlerinde olan depremler etkiliyor. Konum olarak depremleri çok hisseden bir kent. İzmir’i depreme dirençli hale getirelim. İzmir’de faylar çok uzun değil biraz kısa. Ancak İzmir Fayı Gediz Grebeni, 7’nin üzerinde deprem üterebilir ve kötü olur. Bizim bunu bilip yerel ve merkezi yönetimden kenti dirençli hale getirmesini istememiz gerek.”
Prof. Dr. Naci Görür, depremde iş insanların yapması gerekenlerin neler olduğuna ilişkin bir soruya ise, “İş dünyasının önce kendini depreme hazırlaması lazım. Sizin yaptığınız bir deprem planı var mıdır? Aletlerin depremde, harekette toleransı nedir? Fabrikadaki makinaların büyük kısmı devre dışı kalır mı? Fabrikanın alt yapısı depreme dirençli mi? Üretim durunca pazarımı kaybeder miyim? Sizin kentlere nasıl yardım edeceğinizden çok, İzmir ekonomisini ayakta tutacak eylem planlarını yapmanız gerek” diye yanıt verdi.