Misailidis’in İzmir Günleri: Söz Uçar, Yazı Kalır…
“Evangelia Balta’ya, emekleri için…”
Yazıyı düşünen, abeceleri bulan ilk insanların ortak özdeyişi bu:” Söz uçar, yazı kalır.” Var olmak, binlerce, binlerce yıl sonrasına seslenip ölümsüz olmak isteyen insanoğlunun yarattıkları abeceleri düşünün. Konuştukları dillerin seslerini abeceyle ilk buluşturanlar kimler acaba? Sümerler mi, Mısırlılar mı, Keldaniler mi, Fenikeliler mi? Yoksa hâlâ çözüp okuyamadığımız abeceleri oluşturan, dillerinin adlarını olsun öğrenemediğimiz soydaşlarımız mı?
Yanıtların sorularla çoğaldığını biliyoruz. En iyisi, kendi dilimizin abecelerle yaşadığı serüvenlere bakalım. Biz Türkler, yaşam alanlarımızın, inanışlarımızın etkisiyle Türkçemizi dillendirirken yirmi kadar farklı abeceyi kullandık: Göktürk, Uygur, Soğd, Tibet, Süryani, Mani, Brahmi, Arap, Grek, Ermeni, İbrani, Slav, Latin abeceleri… Bu abeceleri neden / niçin kullandık derseniz tarihimize, Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’ya, Şamanizm’den Budizm’e, Musevilikten Hıristiyanlığa, İslamiyet’e, yaşadığımız kültürlere, dillere, abecelere bakınca, yanıtların yaşamımızı aşıp geçtiğini görürüz…
İzmir’den Bir Dilekçe:
Kültür tarihimiz, basın tarihimiz açısından İzmir, benim için gerçek bir hazine, bir şenliktir!… 1964 yılından beri dünyamı güzelleştiren İzmir’de yaşıyor, İzmirli olduğuma da inanıyorum artık! Edebiyattan tiyatroya, sanat yaşamından basın tarihine, İzmirime ilişkin konular benim dünyamı zenginleştiriyor, güzelleştiriyor. Özellikle son yıllarda İzmir Basın Tarihi (2019) en yoğun çalışma alanım oldu. Bu kültürel varsıllık içinde araştırdıkça karşıma çıkan belgelerle, bilgilerle İzmir’i yeniden tanıyor, yeniden daha bir seviyorum!
İzmir basın dünyasının geçmişi, daha yeni yeni, küçük adımlarla inceleniyor. Önümüzde, Fransızca, Rumca, Ladino / İbranice, Ermenice, Türkçe; Rum, Ermeni, İbrani abeceleriyle Türkçe yayımlanmış, koleksiyonları, örnekleri çok yetersiz de olsa gazeteler, dergiler var önümüzde. Osmanlı arşivlerinde çoğalan belgelerin yanında İzmir adıyla bütünlenen nice kütüphanede, arşivde, araştırılmayı bekleyen İzmir basın tarihinin gizli hazineleri duruyor.
Örneğin önümde, Başbakanlık Osmanlık Arşivi’nden edindiğim, Hicrî 19 Rebi-ül-evvel 1265 [12 Şubat 1849 – Pazartesi] günlü, İzmir’den, Sadrazamlık makamına gönderilmiş bir arîza [dilekçe] var:
“Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki
[1] Devlet-i âliyye reâyâsından ve Kula kazâsı mütemekkinlerinden olub nefs-i İzmir’de Rûm gazete-hânesinde hayli müddetden berü gazete tab‘ [2] etmekde iken sebkat idüb gazeteler Rûmî-ül-ibâre olduğundan cevânib-i erbaaya gönderilen Beşâret-ül-maşrık gazete evrâklarının [3] kırâat olunmasında suûbet olmakla bu kullarının hizmeti sebkat eylediğine mebnî tab‘ olunan gazetelerin hurûfâtları Rûmca [4] ve lisânı Türkçe’ye tercüme olarak gerek ilmce ve gerek etrâf ü eknâfda tüccârca vesâir her bir vechile menfaati der-kâr olacağı [5] ma‘lûm devletleri buyuruldukda merâhim-i aliyyelerinden mercû ve mutazarrı‘dır ki akdem bi‘l-irâde-i seniyye emsâli misillû keyfiyyet-i mezkûr zımnında [6] yed-i âciz-âneme tahsîs ve ihâle olunmak üzere evvel-emirde isti‘lâmına hâvî İzmir vâlîsine hitâben sadâret-ı vekâlet-penâhînin [7] bir kıt’a-i emr-nâme-i sâmî inâyet ve ihsân buyurulması niyâzı bâbında emr ü fermân hazret-i men lehü’l-emrindir.
Fî 19 Rebî-ül-evvel sene [12] 65 [12 Şubat 1849] [Pazartesi]
[İmzâ] / Kazâ-yı mezkûr mütemekkinlerinden / Misail oğlu Amekrosi (?) / Ve Levan (?) oğlu Eftim (?) / Kulları.“[1]
Sadrazamlık makamına yazılan dilekçede adı geçen Beşâret-ül-maşrık[2] Gazetesi’ni, İzmir’de, 1845-1846 yıllarında Evangelinos Misailidis’in çıkardığını biliyoruz.[3] Okuduğumuz dilekçeyle, dönemin sadrazamı Mustafa Reşid Paşa’ya, İzmir’de, Rûmî /Grek harfleriyle Türkçe [Karamanlıca] yayımlamak istedikleri Beşâret-ül-maşrık [Doğu’nun Habercisi] Gazetesi için, 1849 yılı başında, yayın izni başvurusunda bulunulmaktadır. Ancak, daha önce kapanmış bir gazetenin yeniden yayını için yapılan bu başvuruda /arîzada, Evangelinos Misailidis’in açık adı geçmemektedir. İmza olduğu belli olan ancak okuyamadığımız “özel işaretin” dışında, dilekçenin sonunda, “Fî 19 Rebî-ül-evvel sene [12] 65 [12 Şubat 1849–Pazartesi-E.S.] Kula kazası yerleşiklerinden, Misail oğlu Amekrosi (?) ve Levan (?) oğlu Eftim (?) kulları” bilgisini okuyoruz.
Dilekçede adı geçmese de yazılanları okuyunca varlığıyla Misailidis karşımızda duruyor… Öyleyse söze önce Evangelinos Misailidis ile başlayalım…
Misailidis’in yaşamöyküsüne ilişkin edindiğimiz bilgilerden, “babası Thelogos oğlu Misail’in Kula’da saygın bir tüccar” olduğunu öğreniyoruz.[4] Bugün E. Misailidis’in ailesi, kardeşleri hakkında yeterli bilgimiz olmasa da mantıksal olarak “Kulalı Misail oğlu Amekrosi (?)”nin, kardeşi, “Levan (?) oğlu Eftim (?)”in de bir yakını, arkadaşı olacağını düşünüyoruz.
Şimdi, dilekçeye ilişkin değerlendirmelere girmeden adını sürekli andığımız Karamanlılardan, Karamanlıcadan, Teogenis Evangelinos Misailidis’in yaşamından, basın ve edebiyat tarihimize yaptığı katkılardan, kaynakçamızdaki çalışmalardan yararlanarak öğrendiklerimizi sizlerle paylaşalım…
Karamanlılar…
Anadolu’da, 1923/24 Nüfus Mübadelesi’ne değin, yüzyıllardır Niğde, Nevşehir, Kayseri, Yozgat, Kırıkkale, Konya, Karaman, Isparta, Antalya, Samsun, Manisa, İzmir[5], İstanbul[6] vb. kentlerde, kasabalarda [hatta Suriye’de, Balkanlar’da, Besarabya’da, Kırım’da, Rumeli’de, Teselya’da, Makedonya’da, Tuna’da] yaşayan, Hıristiyan “milletinden”, ortodoks inanışlı olup Osmanlı’nın “zimmîyân-ı Karamâniyân” diye adlandırdığı, Türkçe’den başka dil bilmeyen, Grek harfleriyle yazdıkları Türkçe’ye de Karamanlıca adı verilen, bugün artık varlıklarından söz edemediğimiz, Anadolulu, Türksoylu[7] kardeşlerimiz yaşarlardı.[8]
Varlıklarını XV. yüzyıldan beri bildiğimiz Karamanlılardan[9] bugün bizlere kalıt olarak yazdıkları, bastıkları kitaplar ile mezar taşları kaldı!…[10] XVIII. Yüzyılın sonunda, Fransız devriminin etkisiyle başlayan, özellikle Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanması sonrasında çoğalan özgürlük rüzgârları içinde Anadolu’ya gelen, Karamanlılara, “siz Yunansınız, Hıristiyansınız, ana diliniz Yunancayı öğrenin, kutsal kitabınızı kendi dilinizde okuyun” propagandasını yapan ortodoks misyonerlerin etkisi, doğal olarak hem Karamanlılar arasında, hem de Osmanlı yönetiminde tartışmaları, çatışmaları yarattı. Acıdır, bu süreç mübadelede bir seçimi zorladı… Karamanlılar, gönderildikleri Yunanistan’da da Yunan toplumuna uyum sürecini yaşarken “Türk tohumu” diye aşağılandılar, doğal olarak bildikleri dillerini de unuttular, eriyip gittiler.
Yıllar önce, 2009 yazında, Karaferye’de tanıdığım Vasil’in, 90 yaşına merdiven dayamış, Türkçe’den başka dil bilmeyen anacığı Maria’nın “bu gâvurun dilini öğrenemedim gitti” deyişiyle, o çatallanmış sesiyle türküler çığırmaya çalışmasını unutamıyorum… Buradan, yaşıyorsa Vasil’e selam olsun, anacığı Meryem’e de yüce çalapdan rahmet dilerken toprağı bol olsun…
Kulalı Evangelinos Misailidis Kimdir?
Teogenis Evangelinos Misailidis [ Kula, 25 Mart 1820 – İstanbul, 3 Ocak 1890 ] kimdir?[11] Grek /Rûmî harfleriyle Türkçe/Karamanlıca [ Rûmiyü’l-hurûf ve Türkiyü’l-ibâre] gazete, dergi ve kitapları önce İzmir’de sonra da İstanbul’da yayımlayan, dünyada örneği az bulunan, Osmanlı basınının seçkin bir gazetecisi, yayıncısı, çevirmeni, yazarımızdır.
1838’de, Kula’dan İzmir’e gelen Misailidis, Smyrna Evanjelik Okulu’nda (Philologikon Gymnasion) okur (1839). Öğrenimini, Atina Edebiyat Fakültesi’nde ‘Ethnikon Panepistimio’da sürdürür. O dönemdeki öğretimin karmaşası nedeniyle üniversiteden ayrılır.
Kısa bir süre Alaşehir’de öğretmen olarak çalışır. İstanbul Patriği Andimos IV tarafından İskenderiye Patrikliği’ne tercüman olarak atanır (1840-1841). Mükemmel düzeyde Yunanca, Türkçe ve Fransızca bile Misailidis, Yunan Okulu’nun düzen-lenmesi önerisi gelince Isparta’da çalışmaya başlar (1841-1843). Bu arada İzmir’de çıkan Amaltheia [1838-1922] Gazetesi’yle genç bir gazeteci adayı olarak işbirliği yapar. İzmir’e dönüp Amaltheia Gazetesi’nde çalışmaya başlar (1843). Gazetenin yazı kurulunda görev alır. Gazeteciliği yanında İzmir’de bir basımevi açarak yayın dünyasına da girer.
1844’te, Karamanlılara seslenen, Grek harfleriyle Türkçe, İstikdaf (?) adlı ilk kitabını Amaltheia basımevinde bastırır.[12]
İzmir’de Karamanlıca Gazeteler / Dergiler
“…Evangelinos Misailidis Efendi biraz sonra İzmir’de bir matbaa küşat ederek İrfannâme namında Rumiyü’l-huruf ve Türkiyü’l-ibare bir eser neşr etmiştir. O esnada Misailidis Efendi noktalı hurufatı dahi icat ederek Türkçe lisânının Rumca hurufatla daha mükemmel bir surette yazılabilmesine muvaffak olmuştur. Bi’l-ahire Mekteb-i Fünûn-ı Şarkiye namı ile bir risale-i mevkute ve Şark namı ile de haftalık bir siyasi gazete neşrine başlamıştır. Bu suretle Misailidis Efendi 10 sene kadar İzmir’de gazetecilik etmiş ancak İzmir’in büyük yangını esnasında kendi matbaası da yandığı cihetle İstanbul’a gelmeğe mecbur olmuştur…”
Bu bilgiler, Anatoli Gazetesi’nin son yıllarında sorumlu müdürlüğünü yapan İordan Limnidis’in yazdığı, Misailidis’in yaşamöyküsünden.[13] İrfân-nâme adlı yapıtın Misailidis’e ait olup olmadığının kaynaklarda tartışmalı bir bilgi olduğunu belirtelim.[14] Özgün, çeviri, 30 kadar yapıt üreten Misailidis, ilk kez İzmir’de yayımladığı Karamanlıca süreli yayınlarla, “Anadolu lisânı Türkçe’yi,” Grek harfleriyle yazmak için kimi seslerde /harflerde düzenlemeler de yapan, Osmanlı ve İzmir basın tarihi açısından önemli, değerli bir öncüdür.
Misailidis’in, İzmir’de, 12 Ocak 1845’te yayımladığı ilk Karamanlıca gazete/dergi Beşâret-ül-maşrık’tır.[Pelsaret-il Maşrik-Anatolikos Monitor][15] Yayını 1846’ya kadar süren Beşâret-ül-maşrık’ı[16], Anadolu’da, Yunanca bilmeyen dindaşlarının aydınlan-ması için çıkardığını belirten Misailidis’in ikinci denemesi, Mekteb-ül Fünûn-i Meşrikî [Şarkiyye] / Mekteb-ül Fünnûn-i Meşriki / dergisidir.[17] Adı, “Doğu’nun Fen Bilgileri Okulu” anlamını taşıyan dergi, toplam 9 sayı çıkmıştır. İlk sayısı, 2 Ekim 1849, Salı günü [15 Zilkade 1265 (H), 20 Eylül 1265 (R), Salı] çıkan, resimli, 16 sayfa, 21×30 cm boyutundaki aylık derginin, “Smir’de Dervişoğlu Hanında Nikolaos Stamenis Tabhanesinde” basıldığını biliyoruz.[18] Son sayısı 2 Nisan 1850 tarihli, Mekteb-ül Fünûn-i Meşrikî, dönem yayınlarına bakarak oldukça çok resim basılan bir dergidir.
Misailidis, okurlarına Ahmet Midhat Efendi gibi, bir öğretmen sorumluluğuyla seslenir. Okurunun kültürel açıdan gelişmeleri için dergisini, bir ansiklopedici gibi düzenlemiştir. Misailidis, dergisinde, altın madenlerinden değerli taşlara, tatlı tariflerinden Ganj nehri kıyısında ölülerini yakıp küllerini kutsal saydıkları nehre bırakan Hintlilerin geleneklerine, ilaçların yapımından yararlarına, saç sakal boyalarından rüya tabirlerine, bakır eşyaların kalaylanmasından Antik Yunan, Mısır, Çin, Hindistan ve Avrupa’nın tarihlerinden örneklere, güneş sisteminden o günlerde Osmanlı’da görülen koleraya değin birçok konuyu okuyucularına aktarır.
Bugün, hakkında hemen hiçbir bilgimiz olmayan gazetesi Şark’ı[19] yayımlamaya başlar. Nisan 1850’de matbaasının alevlere kurban gittiği büyük yangına kadar da çalışmalarını sürdürür. Yangından sonra, doğal olarak dergisi Mekteb-ül Fünûn-i Meşrikî ile gazetesi Şark kapanır. İstanbul’a taşınma kararı alır. 1851’den itibaren kendi matbaasında, Grek harfleriyle Türkçe gazetesi Anatoli’yi [Anadolu-1851-1890/1923] yayımlamaya başlar. Anatoli, Türkçe yayımı yanında aralıklarla Rumca da yayımlanmıştır. Gazeteyi, ölümünden sonra çocukları yürütmüştür
Misailidis’in, Anatoli’nin yasaklandığı günlerde, bir yedek yayın olarak Mikra Asya yani Anatoli [1873-1877] [20] Gazetesi’ni de yayımladığını biliyoruz.
Kimi kaynaklarda, İzmir’deki Şark’ın devamı olarak değerlendirilen Misailidis’in Anatoli’si, ortodoks inanışlı “Anadoluluların” sesi olmuş, abone yöntemiyle büyük okur kitlelerine ulaşmış, büyük ilgiyle okunmuş bu gazetenin Osmanlı / Türk basın tarihinde hâlâ özlenen incelemelerinin yapılmayışına söyleyecek söz bulamıyoruz. Evangelinos Misailidis, yaptıklarıyla, Anadolu’da, Karamanlılar arasında, kutsal sayılacak ölçüde değerli tutulmuş, yüceltilmiştir. Bu durumu sadece Türkçe’nin varlığı açısından değerlendirmek bizler için büyük bir görev olmalı… Yayın dünyamızın bu büyük gazetecisi, İstanbul günlerinde gülmece tarihimiz ile edebiyatımıza olan katkılarıyla da bizlere örnek olmuştur. “Mizahi, siyasi, haftalık gazete” olarak hem Yunanca, hem Grek harfleriyle Türkçe yayımladığıKokorikos‘un[21] [Horoz] [1876-1881, 1908-1909] varlığını biliyorsak da içeriğine ilişkin hemen hiçbir bilgimiz yok… Acaba Misailidis’in Horoz’u, saklandığı yerden bir gün bizlere ses verir mi dersiniz?
Bu büyük yazıcının edebiyat dünyamızda tartışılan, ses getiren önemli bir çalışması da Temâşâ-i Dünya ve Cefâkâr u Cefâkeş [1872] / Seyreyle Dünyayı [1986] romanıdır.[22] Uyarlama bir roman olduğu anlaşılsa da Grek harfleriyle Türkçe bir roman örneği olarak hem Anatoli Gazetesi’nde gün gün yayımlanırken hem de kitap olarak okurun ilgisini çekmiş, Türkçe’nin ilk roman örnekleri arasında yer almıştır. Konumuz gereği Temâşâ-i Dünya romanını değerlendirmek amacında değiliz, ancak Misailidis’in romanında kullandığı dili, ”Anadolu lisânını”, Şemsettin Sami’nin Namık Kemal’in, Recaizâde M. Ekrem’in, Samipaşazade Sezai’nin romanlarındaki “Osmanlıca dil çorbası” ile Türkçe yalınlığı, güzelliği açısından karşılaştırın…
Dilekçedeki İstek ve Beşâret-ül-maşrık
Evangelinos Misailidis’in, ilk sayısı 12 Ocak 1845’te çıkan, 1846 sonunda yayını sona eren, Beşâret-ül-maşrık adlı Karamanlıca bir süreli yayını İzmir’de yayımladığını belirtmiştim. Ancak yayının içeriğini, görünümünü, kaç sayı çıktığını bilmiyoruz. Amaltheia’daki[23] bir tanıtım dışında elimizde hiçbir bilgi yok. Şimdi Osmanlı arşivinden, 12 Şubat 1849 tarihli bir dilekçede, Beşâret-ül-maşrık Gazetesi / dergisi tekrar karşımıza çıkıyor. Dilekçede Evangelinos Misailidis’in açık adı yok. Tanımadığımız /okuyamadığımız bir imzanın altında kim olduklarını bilemediğimiz, Kulalı “ Misail oğlu Amekrosi (?) ve Levan (?) oğlu Eftim (?) Kulları” adlarını okuyoruz. Beşâret-ül-maşrık Gazetesi’ne vurgu yapılan dilekçenin sahiplerinin Evangelinos Misailidis ile mantıksal olarak bağlarının olması gerekiyor.
Dönemin sadrazamı Mustafa Reşit Paşa’ya seslenen/yazdıkları “arîza”da, “hiçbir değerleri olmayan kullarının istekleri” ne peki? İstekleri çok açık, “harfleri Rumca, dili Türkçe” bir gazete çıkarmak için izin verilmesini istiyorlar. Ancak dilekçede, Beşâret-ül-maşrık için de bir durum değerlendirmesi var! Bu ağdalı bürokrasi / diplomasi dilinde; “Anadolu’nun dört bir tarafına gönderilen Beşâret-ül-maşrık Gazetesi’nin okunmasında zorluklar, sıkıntılar olmakla beraber bu kullarının yayın işinde gösterdikleri ilerlemelerinden güç alarak “harfleri Rumca, dili Türkçe” yeni bir süreli yayın için yola çıkma kararlılığının” vurgulandığını görüyoruz. “Gerek bilgice ve gerek kıyıdaki köşedeki tüccârlara da her bir yönüyle faydalı olmak üzere Sadrazamdan [Mustafa Reşit Paşa’dan-E.S.] makamının yüceliğinize uygun merhameti göstermesini, benzer örneklerde olduğu gibi belirtilen işi yapmam için herşeyden önce adıma yazılı olarak İzmir Valisine[24] seslenen, yüceliğinizi gösteren bir buyruk yazısını göndermesi için yakarırken emir verip ferman düzenleme yetkisinin sahibi [de] sizsiniz…” diyerek dilekçelerini noktalamışlar.
Acaba Kulalıların isteklerini gerçekleştirmek için bir yanıt verilmiş midir derseniz, elimizde, bunu gösteren bir arşiv belgesi yok!.. Kim bilir, bir gün, Bâb-ı Âlî belgelerinin Osmanlı arşivine aktarılan bir ruhsat verme yazısı karşımıza çıkabilir… Ayrıca, 12 Şubat 1849, Pazartesi günü yazılan dilekçenin İzmir valiliğinden İstanbul’a gitmesi, Bâb-ı Âli’de epey bir kapı dolaşıp Sadaret kalemine gelmesi, görüşülmesi, yanıt yazılması, döneme bakarak o kadar kolay bir iş değil! Yine de önümüzde somut bir gerçek var: Yayımlanmak istenen süreli yayının adının belirtilmediği dilekçeye, ben olumlu bir yanıt verildiğini, Beşâret-ül-maşrık’ın ardından ilk sayısı, 2 Ekim 1849, Salı günü çıkan, E. Misailidis’in ikinci yayın denemesi olan, “Smir’de Dervişoğlu Hanında Nikolaos Stamenis Tabhanesinde” basılan Mekteb-ül Fünûn-i Meşrikî dergisinin yayınından anlıyoruz… Sonuçta, Mekteb-ül Fünûn-i Meşrikî dergisi, yayımlanmak istenen yayındır.
*Not: Okurlarımızın, bugün dilimizde kullanılmayan arapça, farsça sözcükler içeren dilekçeyi daha kolay anlamaları için bu sözcüklerin yanına köşeli ayraç içinde karşılıklarını, yakın anlarını da yazdım. İyi okumalar. E.S.
“Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki [Değersiz kulunuzun dileğidir]
Devlet-i âliyye [Osmanlı Devleti] reâyâsından [hıristiyan milletinden] ve Kula kazâsı mütemekkinlerinden [yerleşiklerinden] olub nefs-i İzmir’de [İzmir şehrinin içinde] Rûm gazete-hânesinde [Amaltheia’da-E.S.-] hayli müddetden berü gazete tab‘/ etmekde [basmakta] iken sebkat idüb [işi ilerleyip] gazeteler Rûmî-ül-ibâre [Rumca] olduğundan cevânib-i erbaaya [dört bir tarafa] gönderilen Beşâret-ül-maşrık [Doğunun Habercisi, muştucusu] gazete evrâklarının [kâğıtlarının] / kırâat olun-masında [okunmasında] suûbet [zorluk, güçlük] olmakla bu kullarının hizmeti sebkat eylediğine mebnî [ilerlemesine dayanarak] tab‘ olunan [basılan] gazetelerin hurûfâtları [harfleri] Rûmca / ve lisânı Türkçe’ye tercüme olarak gerek ilmce [bilgice] ve gerek etrâf ü eknâfda [kıyıdaki köşedeki] tüccârca vesâir her bir vechile [yönüyle] menfaati der-kâr [faydaları belli] olacağı / ma‘lûm [bilineceğinden] devletleri buyuruldukda [büyüklüğünüzün [yüceliğinize uygun merhametinizden] mercû [ricâ olunur] ve mutazarrı‘dır [yalvarırken] ki akdem [önce], bi‘l-irâde-i seniyye [yüce buyruğunuzla] emsâli misillû [benzer örnekleri gibi] keyfiyyet-i mezkûr zımnında [belirtilen iş için] / yed-i âciz-âneme [beceriksiz ellerime, bana] tahsîs ve ihâle olunmak üzere [yapmam için benim özelim kılmanız üzere] evvel-emirde [herşeyden önce, işin başında] isti‘lâmına hâvî [yazılı olarak] İzmir vâlîsine hitâben [söyleyerek, bildirerek] sadâret-ı vekâlet-penâhînin [sadrazamlık makamınızın] / bir kıt’a-i emr-nâme-i sâmî inâyet ve ihsân buyurulması niyâzı bâbında [sizi dinleyecek olanlara bir küçük lütuf ve bağış olacak makamınızın yüceliğini gösteren bir buyruk yazınız için size yakarırken] emr ü fermân hazret-i men lehü’l-emrindir. [emir verip ferman düzenleme yetkisinin sahibi sizsiniz].
Fî 19 Rebî-ül-evvel sene [12] 65 [12 Şubat 1849 – Pazartesi-E.S.]
[İmzâ] Kazâ-yı mezkûr mütemekkinlerinden / Misail oğlu Amekrosi (?) / ve Levan (?) oğlu Eftim (?) / Kulları.”
Dipnotlar:
[1] Osmanlı Arşivi-MVL-30-60.
[2] Stratis Tarinas, “Misailidis Evangelinos”, Yunan Basını Ansiklopedisi – 1784-1974 / Gazeteler, Dergiler, Gazeteciler, Yayıncılar, III. Cilt , Haz.: Loukia Droulia, Yulla Koutsopanagou, Atina, Ulusal Araştırma Vakfı (EİE), Neohellenic Araştırma Enstitüsü , 2008, ss.163-164 [Yunanca] : “ …Doğu’nun Türkçe konuşan Rum nüfusunun kültürel Rönesans’ını ve uyanışını üstlenerek 12 Ocak 1845’te ilk Karamanlıca yayın Pelsaret-il-Maşrik (Doğu Monitörü) dergisini çıkardı. Bu yayın 1847’nin sonuna kadar devam etti… ”
Evangelia Balta, “Evangelinos Misailidis’in Yunanca ve Karamanlıca Yayınlarına Osmanlı Kaynaklarının Tanıklığı”, çev: Ari Çokona, Toplumsal Tarih Dergisi, sayı:188, Ağustos 2009, ss.24-33.
Gazanfer İlbar, Anadolulu Hemşehrilerimiz / Karamanlılar ve Yunan Harfli Türkçe, İst., İş Ban Yay. ,2010, ss.18-26.
Evangelia Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz / Karamanlılar ve Karamanlıca Edebiyat Üzerine Araştırmalar, çev. :N. Bozatlı vd. , İstanbul, İş Ban. Yay. ,2014, s.249: “ Evangelinos Misailidis, ilk Karamanlı gazetesi Pelsaret-il-Maşrik’i 12 Ocak 1845 günü yayımladı ve A.D. Hadjidimos’a göre 1846 yılı sonunda yayını sona erdi…”; s.266: “Beşaret ül Maşrık [Şark Habercisi] , Yayıncı: Evangelinos Misailidis, İzmir (1845 – 1846).39×29 cm.4 sayfa. / Eleftero Vima, 7055 (22.8.1932).”
[3] Efdal Sevinçli, İzmir Basın Tarihi / Gazeteler, Dergiler, İzmir, İBB Kent Kitaplığı, 2019, ss.44-45,82.
[4] Turgut Kut, “Temâşâ-i Dünya ve Cefakâr u Cefâkeş’in Yazarı Evangelinos Misailidis Efendi”, Tarih ve Toplum Dergisi, Aralık 1987, sayı:48, ss.342-346.
Robert Anhegger, “Evangelinos Misailidis ve Türkçe Konuşan Dindaşları-I-II-“, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı:50-51, Şubat-Mart 1988, ss. 9-12, 47-49: “ Evangelinos Misailidis Kulalı bir Karamanlı ailesinden geliyor. Temaşa-i Dünya’da kendi yazdığı gibi babası ‘Kula’nın Hıristiyan muteberanından Misail Pappasoğlu ya Theologosoğlu idi (Bas. s.280). Tüccar olan babası daha 1844’ten önce ölmüştü…”[Bkz. Seyreyle Dünyayı / Temaşa-i Dünya ve Cefâkar u Cefakeş, Haz. R.Anhegger-V.Günyol, İstanbul, Can Yayınları, 1986, s.280].
Ömer Faruk Huyugüzel, “Evangelinos Misailidis”, İzmir Fikir ve Sanat Adamları (1850 -1950), Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2000, ss.141-144.
Stratis Tarinas, “Misailidis Evangelinos”, y.a.g.y. , ss.163-164.
Metin Özer, “Evangelinos Misailidis ve İzmir’de İlk Karamanlıca Gazete: Beşaret-ül-Maşrık”, İzmir, Konak Belediyesi Dergisi / KNK, 2018 /35, ss.30-33.
[5] 20. Yüzyıl başında, İzmir / Selçuk Şirince’de yaşayan Karamanlılar için bkz.: Sal-nâme-yi Vilâyet-i Aydın – H.1326 [M-1908], s.409 : “Ayasuluğ Nahiyesi : … Ayasuluğ [Selçuk] nahiyesinin merkezi Çirkince [Şirince] karyesidir. Bini mütecâviz hâneyi câmi’ olan karye-i merkûme sekenesi kâmilen Rûm olub lisân-ı mâder-zâdları Türkçe olmağla bu lisânla ve şîve-yi kadîmî ile tekellüm ederler…”
[6] Yahya Başkan, “Fatih Sultan Mehmed Döneminde Karaman Bölgesinden İstanbul’a Nakledilen Nüfus”, Tarih Dergisi, Sayı 55 (2012 / 1), İstanbul 2013, s. 107-134.
[7] Karamanlıların varlıkları üstüne farklı görüşler hâlâ tartışılıyor: Bizanslı Rum oluşlarından Bizans ordusunda paralı askerlik yaparken farklı nedenlerle Anadolu’da kalan Peçeneklerin, Kıpçakların vb. soyundan gelmiş olabileceklerine, Anadolu’ya erken dönemde gelen, hıristiyan olan Oğuz boylarının soyundan geldiklerine değin varsayımlar tartışılıyor. Somut bir gerçek var, 15. Yüzyıl’da Anadolu’ya gelen gezginlerin farklı bir Türkçe konuşan “Karamanos” saptamaları, onların bugün Türksoylu sayılmalarına yeterli bir kanıttır.
[8] 1553-1555 tarihleri arasında Anadolu’yu gezen Alman gezgin Hans Dernschwam, Karamanlılardan ilk söz eden kişidir. İstanbul Yedikule yakınlarındaki bir mahallede “Karamanos” denilen insanların oturduğunu, bunların Karaman’dan getirildiğini seyahatnamesinde yazar: Hans Dernschwam, İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, çev.: Y. Önen, Ankara, Kültür Bak.Yay.,1992, s.78. H. Dernschwam’tan başka gezginler de Karamanlılardan söz ederler. Bkz.: Stephan Geerlach, Türkiye Günlüğü / 1573-1576, -I-II ,çev.: T. Noyan, İstanbul, Kitap Yayınevi, 2007, s.307, 328, 381,620,778, 801… “…Buraya gelirken Karaman sokağından geçtik. Burada oturanlar Karaman bölgesinden geldikleri için, sokağa bu isim verilmiş. Karamanlılar, Rumların dinini kabul etmiş olmalarına karşın aralarında Türkçe konuşurlar ve çok az Rumca bilirler…” (s.328).
[9] Türkçe konuşan, ortodoks inanışlı Osmanlı yurttaşları, Karamanlı denilmesinden pek hoşlanmazlar, bunu bir aşağılama sözü olarak değerlendirirler, kendilerine “Anadolulu, Anadolu ahalisi”, dillerine de “Anadolu lisânı” derlerdi. Bu konuda bkz: Foti Benlisoy – Stfeo Benlisoy,“Karamanlılar”, “Anadolu ahalisi” ve “aşağı tabakalar”: Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı”, Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, Sayı 11, 2010, ss.7-22. / Mahmut Yesari, Bir Namus Meselesi, Haz.: Nükhet Esen, İstanbul, İstos Yay., 2016. [N. Esen, “M. Yesari’yi Tanımak”; S. Benlisoy, “Yitip Gitmiş Bir Dünya”, ss. 5-38.]
[10] Necati Demir, “Türkiye’de Bulunan Grek Harfli Türkçe Kitabeler ve Karaman Türklerinin Dili”, [13-18 Ekim 2008’de Ankara’da düzenlenen VI. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nda sunulan bildiridir.], Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World of Turks, Vol. 2, No.1,2010,ss.3-23.
Mustafa Kılıçarslan, “Grek Alfabesiyle Türkçe Metinler ve Karamanlıca Edebiyat”, Grek Harfli Türkçe Ahd-i Cedit Üzerinde Dil İncelemesi, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, 2012, ss.9-16.
Evangelia Balta, “Karamanlıca Kitaplar / Karamanlıca Süreli Yayınlar”, Gerçi Rum İsek de …… , ss.117-245- 363.
[11] Ben bu soruya en doğru yanıtı, Misailidis’in ölümünden sonra, gazetesi Tercümân-ı Hakikat’te [No.3483, 25 Cemâziy-el- evvel 1307 – 5 Kânûn-i sani 1305 / 17 Ocak 1890] Ahmet Mithat Efendi’nin verdiğini düşünüyorum. Bugünün okuru için dili biraz ağdalı da gelse Osmanlı basın tarihi açısından önemli saptamalar içeren yazısının bir bölümünü aktarıyorum:
“Bir Vefât-ı Teessüf-i Gayât / Osmanlı lisânı ve rûm hurûfu ile neşr edilmekte olan meşhur Anadolu Gazetesi’nin sahib-i imtiyâzı ve başmuharriri Evangelinos Misailidis Efendi’min evvelisi gece vefat ettiği sami’a-res-i teessüf olmuştur. Bu pir-i rûşen-zamirin ziyaı Osmanlılık ve bâ-husûs Osmanlı gazeteciliği nokta-i nazarından ne kadar esef ve telehhüfe sezâ olduğunu kendisinin hidemât-ı azîmesini bilenler derhal takdîr ederler. Misailidis efendi yarım asırdan beri lâyenkati neşriyâta devam ederek Anadolu’nun âmak-ı hafâyasına kadar fikr-i Osmaniyi neşr ve tevside o kadar bir azm-i hamiyet-şi’arâne ibrâz etmiştir ki Osmanlı gazetecilerinin hiçbiri bu husûsta Misailidis’in kâbına vâsıl olamamışlardır. Bir âdem elli sene müddet fikri ile kalemi ile devletine milletine hidemât-ı sadıkânede bulunur ise artık o âdemin bu gibi hadimîn-i sadâkat-rehin için ne kıymetdâr bir âdem olacağı tebeyyün ve tahakkuk eder. Anadolu Gazetesi’nden mâada nice eser dahi neşr-i isbat-ı measir-i mesâi perverî olmuştur. Ezcümle Temaşa-i âlem ve Cefakâr bu muharrir-i gayret ittisamın müellefâtındandır. İstimâl ettiği lisan gayet fasih bir lisan olup gazetesini âsârını Anadolu’daki hıristiyan vatandaşımız kemal-i suhûletle anlarlar ve mütâlaaları ile fikir ve zihinlerini tenvîr ederlerdi. Kezalik bu edâ-yı ifâdeyi bir Türk dahi kemâl-i lezzetle istimâ ederdi. Misailidis efendi Manisa sancağına tabi Kula kazası ahalisinden pek çalışkan bir zat olduğu cihetle Osmanlı oğlu Osmanlı ve lisân-ı sehlü’l-fehm idi…”. Turgut Kut, y.a.g.y., s.344.
[12] Evangelia Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz…, s.182.
Stratis Tarinas, y.a.g.y. , s.163.
[13] Mikrasiatikon Imerologion O “Astir” 1914 / Anatoli Rumlarına Mahsus İlmi, Edebi, Fenni Musavver Salname. Nevşehirlilerin “Papa Georgios” Cemiyeti tarafından neşr olunur. İkinci Sene (Konstantinopolis, Tipographika Katastima G. D. kai Sas. 1913) adlı Nevşehir yıllığında yayımlanmıştır (s. 170-172 ve Efendi’nin resmi).
Bkz. Turgut Kut, y.a.g.y., s.344.
[14] Robert Anhegger, “Evangelinos Misailidis ve Türkçe Konuşan Dindaşları-I-“,s.74.
[15]Arapça bir ad tamlaması olan Beşâret-ül-maşrık’ın Karamanlıca yazılıp okunuşunda yaşanan ses / harf sıkıntısı ad çoğalmasına neden olmuştur. Osmanlıca arîzada açıkça yazıldığı gibi tamlamanın Osmanlıca okunuşu Beşâret-ül-maşrık’tır. Tamlama anlamı da “Şarkın / Doğunun Müjdecisi, Habercisi” dir. Yayının Yunanca adı “Anatolikos Monitor”un anlamı da “Anadolulu / Doğulu Öğütçü”dür. Bu gazetenin, Misailidis’in İstanbul’da yayımladığı Anadolu /Anatoli (Yunanca, güneşin doğduğu yer, doğu) Gazetesi’nin adına esin kaynağı olduğunu düşünebiliriz. 1850 yılında, İstanbul’a gittiğini bildiğimiz E. Misailidis’in bu gazeteyi 1847 yılında İstanbul’a götürmediğini, E. Balta’nın çalışmalarıyla bugün biliyoruz.
[16] Evangelia Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz…, ,s.249.
[17] Stratis Tarinas, “Mektebul Fünnûn-i Meşriki”, Yunan Basını Ansiklopedisi – 1784-1974… , III. Cilt, s.129.
[18] Bugün, Dervişoğlu Hanının, Alsancak’ta Fransız Kültür Merkezi ile DEÜ Rektörlük binasına, 250-300 metre kadar yakın bir noktada, Lozan Meydanı’nda olduğu anlaşılıyor. Bkz. İlhan Pınar, Osmanlı Dönemi İzmir Planları ve Haritaları, İzmir Kalkınma Ajansı / İzka Yayını,2020, s.s.18-19: No.23-Derviş Han.
[19] Evangelia Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz…, s.267,294.
[20] Evangelia Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz…, s.265-266, 287-311.
[21] Evangelia Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz …, ss.254,263-264.
[22] Seyreyle Dünyayı (Temâşâ-i Dünya ve Cefâkâr u Cefâkeş) , Haz: R.Anhegger-V.Günyol, İstanbul, Cem Yayınevi, 1986.
Damla Demirözü, “İlk Yunan Romanı Polipathis’ten Temaşa-i Dünya’ya”, Kebikeç, sayı: 27, 2009, ss.7-23.
Şehnaz Şişmanoğlu Şimşek, “Evangelinos Misailidis’in Karamanlıca Başyapıtı Temaşa-i Dünya ve Cefakâr u Cefakeş ya da “İki Kelise Arasında Bînamaz “ Olmak”, Tanzimat ve Edebiyat / Osmanlı İstanbulu’nda Modern Edebî Kültür, İstanbul, T.İş Bankası Yayını, 2014, ss.193-229.
Şehnaz Şişmanoğlu Şimşek, “Osmanlı Tefrika Çalışmalarında Göz Ardı Edilen Bir Kaynak: Karamanlıca Anatoli Gazetesi”, Kebikeç, sayı: 44, 2017, ss. 145-187.
[23] Evangelia Balta, Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz …, ,s.249: ”Doğu’nun[Anadolu-e.n.] ve diğer yörelerin, Rumca bilmemesine karşın Türkçeyi Yunan harfleriyle yazan kalabalık ahalisine haber ve bilgi yaymakta faydası olacak ve gerçekten bir boşluğu dolduracaktır.”
[24] Dönemin İzmir valisi, sabık Kaptan-ı Derya, Damat Gürcü Mehmed Halil Rifat Paşa’dır (Kasım 1848-Temmuz 1851). Bkz.: Sinan Kuneralp, Son Dönem Osmanlı Erkân ve Ricâli, İstanbul, İsis Yayınları, 1999, s.26.