Guraba-i Müslimin Hastanesi’nden İzmir Sağlık Müzesi’ne

1992 yılında Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin bodrum katında, yıllardır açılmamış depolardan birinde, çeşitli malzemeler ve tozlu dosyaların altından mermer bir aslan heykeli çıkmıştı.

Bu heykelin ne olduğu, nereden geldiği bilinemezken, altına bir mermer kaide yaptırılmış, başhekim odasının köşesine yerleştirilmişti. Bu odada daha önceleri de, büyük bir pirinç metal geyik heykeli ve kapının üzerinde, tavana yakın uzun rafta ise porselen ilaç kapları vardı. Bazı antika mobilyalar ve eski tıbbi malzemeler de çatı katındaki bir odada kilit altına alınmıştı. Bunlar, ilk bakışta bir anlam ifade etmiyor, antikacılardan gelişigüzel toplanmış parçalara benziyorlardı.

Guraba-i Müslimin Hastanesi’nin taşınması

Tüm bu antika eşyalar ve tıbbi malzemeler ilk ismi Guraba-i Müslimin Hastanesi olan, Konak semtindeki Devlet Hastanesi’nden veya yakın zaman önceki ismiyle Konak Doğumevi’nden 1982 yılında getirilmişler, depolara yığılmışlardı. 18 Mart 1982 tarihli Yeni Asır Gazetesi’ndeki haber şöyleydi:

“Devlet hastanesi taşınıyor. Devlet hastanesinin Hatay’daki yeni hastaneye taşınması devam ediyor. Sürekli yağan yağmurun taşınmayı 2 gün engellemesinden sonra, Ege Ordu komutanlığının sağladığı araçlarla taşınma hızlandırıldı. Devlet hastanesi yetkilileri, taşınma işlemiyle ilgili olarak tüm ilgililerin bulunduğu bir toplantı yapıldığını ve taşınma planı çıkarıldığını söylediler. Yeni devlet hastanesine ilk olarak 450 yataklık bölüm taşınacak, daha sonra diğer bölümlere geçilecek. Devlet hastanesinden ilk olarak gastroenteroloji ve dahiliye bölümlerine ait eşyalar ve malzeme taşınacak. Taşıma işlemi süresince devlet hastanesine aciller dışında hasta kabul edilmeyecek, yatarak tedavi gören hastalar ise taşınmanın bitmesinden sonra yeni hastaneye nakledilecekler. Öte yandan yeni devlet hastanesinin mutfak bölümündeki ocaklar da dün ilk kez denendi. Ocakların normal şekilde çalıştıkları belirlendi.”

29 Mart 1982 tarihli Yeni Asır Gazetesi’nde, Hamdi Türkmen’in “Bilmece” başlıklı yazısı:

“Hastanenin önce polikliniği ile çamaşırhane, yemekhane ve morg bölümleri hizmete girdi. Çalışmayan ameliyathaneleri, acil servisi, bozuk röntgen cihazları, çoğu doldurulamayan katları ve bilmeceden farksız yolu ile İzmir Devlet Hastanesi Hatay’daki yeni binasında bu gün hizmete giriyor. Hastane yetkilileri yerleşme ve düzenleme çalışmalarının aralıksız sürdüğünü, bugün hastanede çalışan tek bölümün poliklinikler olacağını bildirdiler. Bu arada dev hastanede faaliyete geçen bölümlerin yemekhane, çamaşırhane ve morg olduğu öğrenildi. Tam kapasite ile ancak 1 ay sonra çalışabilir duruma gelebilecek olan hastanede yerleşim planı yapıldı.”

Gazete haberlerinden de anlaşılacağı gibi, 12 Eylül 1980 sonrası Sıkıyönetim yıllarında taşınmanın pek de planlı bir şekilde yapılmadığı, o yılları yaşamış hastane personelinin de dilindeydi. Bu plansız taşıma, bazı malzemelerin düzensiz şekilde depolara doldurulması veya yitirilmesi sonucunu yaratmıştı.

Guraba-i Müslimin Hastane’sinin antik mescidi, eczanesi, başhekim odası

Geçmiş yıllarda, Konak’taki Devlet Hastanesi’nde çalışmış doktor, hemşire ve personellerle görüşülünce, Guraba-i Müslimin Hastanesi’nin sağlık açısından olduğu kadar, mimari ve sanat açısından da zamanının ileri noktalarını yakalamış olduğu anlaşılmaktadır. Hastane yöneticileri de bu eserlerden gururla bahsediyorlardı. 08 Ocak 1966 tarihli Yeni Asır Gazetesinin baş sayfasında, “Devlet Hastanesi’nde bir mescit bulundu” haberi yayınlanmıştı. Haberde, “1951 yılında Emin Mühlis Paşa tarafından ve o günkü adıyla Guraba-i Müslimin Hastanesi olan Devlet Hastanesi’nde üzerine badana çekilen ve ayetleri teneke ile kapatılan mescidin tavanı aslına sadık kalınmak üzere restore edilmiş ve bir ibadet yeri haline getirilmiştir. Resimde Başhekim Doktor Kadri Aslansan bu konuda basın mensuplarına izahat verirken görülüyor. İzmir Devlet Hastanesi’nde asırlık bir mescit ortaya çıkarılmıştır. Ele geçen kayıtlara göre iki oda büyüklüğündeki mescit umumi inşaat sırasında yapılmıştır” sözleri dikkat çekiyordu.

İsmi, “Gariban Müslüman Hastanesi” olsa da, burası İzmir için tıbbi ve mimari açıdan çok kıymetli bir yer olmuştu. Gariban halk ve yöneticiler el ele vererek zamanının en güzel binalarından birini inşa ederken, burayı kaliteli mobilyalar ve sanat eserleriyle de donatmışlar, tıbbi cihazları ve hizmetleriyle de en üst kaliteyi yakalamışlardı. İşlemeli yüksek tavanlı bu binada, zeminindeki tarihi karo taşlarla, iki yana açılan ağır tahta kapılarla, altın yaldızlı süslemelerle ve ağaç işçiliğiyle görülmeye değer bir eser yaratmışlardı. Hastanenin başhekim odası, eczanesi ve mescidi de bu ince işçilikten fazlasıyla nasibini almıştı.

Guraba-i Müslimin Hastane’sindeki antik kavanozlar

04 Ocak 1971 tarihli Yeni Asır Gazetesi’nin, “İzmir Devlet Hastanesi’nde tarihi değeri olan 60 ilaç kavanozu var” haberinde ise, Doktor Kadri Aslansan’ın seramik kavanozlar ve hastane defteri ile çekilmiş fotoğrafının altında “Fransa’nın Lyon şehrinde 63 yıl önce yapılan ilaç kavanozları. Fotoğrafta Doktor Aslansan, üzeri Sultan Aziz’in tuğrası ile işlemeli seramik kavanozlarla hastanenin tarihi defterini gösteriyor” yazısı bulunmaktadır. Haberde şöyle deniyordu:

“İzmir Devlet Hastanesi’nde belki de dünyanın en ilgi çekici koleksiyonlarından biri bulunmaktadır. Hastane Başhekimi Doktor Kadri Aslansan’ın odasındaki bir vitrinde saklanan 60 ilaç kavanozu, bundan 63 yıl önce Fransa’nın Lyon şehrinde yapılmış. Bu günkü seramik ustalarını dahi hayrete düşürecek kadar nefis bir şekilde işlenen seramik vazoların üzerinde ise, devrin padişahı olan Sultan Aziz’in tuğrası, hilafet ve Osmanlı bayrağı büyük bir ustalıkla işlenmiş.

Öte yandan, Hastane Tarihi Defteri de, başlı başına bir değer kabul edilmektedir. Hastanenin kurulduğu yıllarda düzenlenen bu defterin üzeri hala rengini ve niteliğini kaybetmeyen yeşil bir kadife ile kaplı. Dört köşesinde kabartma ay-yıldız ve ortasında da yine Abdülaziz’in kabartma tuğrası var. 125 yıllık bir geçmişe sahip defterin içinde ise hastanenin kurulduğu günlerde yapılan çalışmalarla ilgili fotoğraflar var.

Hala pırıl pırıl ve ilk yapıldığı günkü gibi duran seramik kavanozlar ve tarihi defter konusunda devlet hastanesi başhekimi Doktor Kadri Aslansan onlara gözüm gibi bakıyorum diyor. Ve şöyle devam ediyor, kavanozlar gerek tarihi, gerekse sanat yönünden büyük değer taşıyor. Aradan 63 yıl geçmesine rağmen renk ve şekillerinden hiçbir şey kaybetmeyen işlemeler büyük bir ustalıkla yapılmış. Defter ise, hastanemizin hemen hemen en değerli eşyası. Sağlık Bakanlığı bu defteri sağlık müzesine koymak için bana defalarca yazı yazarak istemesine rağmen, ben buna karşı çıkarak vermedim. Bu tarihi hazineler yerinde durdukça kıymetlidir. Bunların korunması için elimizden geleni yapıyoruz.”


21 Nisan 1982 tarihli Yeni Asır Gazetesi’nde “Başhekim gitmem diye diretiyor” başlığının altında, “Hastanenin yeni binasına taşınması sırasında kaybolan ve hatta çalındığı iddia edilen antik vazoların bulunduğu söylentileri yayıldı. Bu iddia ne derece gerçekti? Vazoların yerine konulduğu söyleniyordu. Anahtarı sadece başhekimde olan bir dolapta korunan vazolar konusunda hiç kimse birbirini suçlayamıyordu. Ancak her biri on binlerce lira değerindeki vazoların nasıl olup da kaybolduğu merak konusuydu” haberi vardı.

Guraba-i Müslimin Hastanesi gezginlerin uğrak yeriydi

Hastane İzmir’i ziyaret eden gezginlerin de mutlaka uğradıkları bir mekan olmuştu. İzmir’i ve gezginleri anlatan kitaplarıyla bilinen İlhan Pınar’ın arşivinde bulunan, William Cochran’ın 1888 de yayınladığı ve 1885 yılındaki gezisini içeren “Pen and Pencil in Asiaminor” adlı kitabının 7. bölümünde, Guraba-i Müslimin Hastanesi’ni ziyareti anlatılmaktadır:

“İki arkadaşımla hastaneyi ziyarete gittim. Nazik görünümlü bir Türk olan yönetici Ahmet Kazım Efendi tarafından karşılandık. Narin Türk binasının bir salonunda kahve içtik. Binanın koridorları geniş ve temizdi. Hastanedeki 125 yatağın 25’i kadınlara ayrılmıştı. Geçtiğimiz 2 yıl içersinde 5000 kişi tedavi edilmişti. Olgun meyvelerle kaplı büyük portakal ağaçlarıyla dolu, güzel düzenlenmiş bahçelerin içinden geçtik. İyileşen kişilerin oturduğu gölgeli kuytudan gemilerin hareketleri izlenebiliyordu. Hastaları havuzun fıskiyesinin müziğine ve portakal kokularına teslim ederken, kahve ve keklerin sunulduğu odaya döndük. Sonra her birimize güzel sarı gül buketleri verildi.”

William Cochran, Guraba-i Müslimin Hastanesi’ndeki bir havuzun fıskiyesinin müziğinden bahsetmekte, daha fazla ayrıntı vermemektedir. 1992 yılında hastane deposunda bulunan aslan heykeli, belki de bu havuzu diğer iki aslan ile beraber süslüyordu. Emekli hastane personelleri heykelin Guraba-i Müslimin Hastanesi bahçesindeki üç aslandan biri olduğunu, ağızlarındaki kurşun boruların her birinden, bir havuza su fışkırttıklarını duyduklarını anlatmışlardı. Diğer iki heykele ne olduğunu kimse bilmiyordu. Bu aslan heykeli ve birçok antika malzeme 2008 yılından itibaren Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin poliklinik katında cam bölme arkasında sergilenmeye başlanmıştır.

Dünyadaki Sağlık müzeleri

Kendi vatandaşlarını korumak isteyen yabancı devletler ve azınlıklar, 1670’de Hollanda Hastanesi, 1710’da Sen Antuan Hastanesi, 1748’de Rum Hastanesi (St.Haralambo), 1749’da Fransız Hastanesi (Alsancak Devlet Hastanesi), 1801’de Ermeni Hastanesi, 1831’de St. Rock Veba Hastanesi (Etnoğrafya Müzesi), 1843’de Millet-i Museviye Hastanesi (Karataş), 1850’de İngiliz Hastanesi, 1882’de İskoç Hastanesi’ni açmışlardı. Osmanlı ülkesinde Müslüman Türkler?in hastanesinin olmaması üzücüydü. Osmanlı vatandaşlarının yabancılara ait hastanelerde yatarak tedavi görmesi için hastanenin bağlı olduğu konsolosluktan izin alınması gerekiyordu. Bu izin alındıktan sonra ise yüklü bir hastane faturasıyla karşı karşıya kalınabileceğinden, sıradan vatandaşların bu hizmetten faydalanması olası değildi. Bu, İzmir’in ileri gelenleri için utanılası bir durumdu. Bir hastane yapımı için çareler aramışlardı. 1851’de taş ve ahşaptan iki katlı olarak yapılan ilk hastane binası, İzmir halkının da maddi katkılarıyla inşa edilmişti. Bu binanın genişletilmesi sırasında halkın altın dişlerini satıp buraya bağışladığı söylenmektedir.

İzmir’in tarih kadar eski olan sağlık ve tedavi geleneği vardır. Bayraklıdaki Smyrna ve Efes antik kentlerindeki dinsel amaçlı tüm yapılar aynı zamanda şifa dağıtan yerler de olmuşlardır. Kısacası tarihte insanları sağlığına kavuşturan yerler, tapınaklar olmuş, orada görev yapanlar da tanrısal güçleri olan kişiler olarak bilinmişlerdir. Guraba-i Müslimin Hastanesi de, İzmir’in ilk Müslüman Türk Hastanesi olarak çok büyük hizmetler yapmış, kutsal bir yerdir. “Memleket Hastanesi, İzmir Devlet Hastanesi, Konak Doğumevi veya Dr. Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi, Ege Doğumevi Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konak Ek Hizmet Binası, Alsancak Nevvar Salih İşgören Devlet Hastanesi Konak Semt Polikliniği” hepsi Guraba-i Müslimin Hastanesi’nin farklı adlandırmalarıdır. Bu kıymetli mekanın müze olarak işlev yapmasının zamanı gelmiş, geçmektedir.

Sağlık alanındaki işlevini tamamlamış olan 168 yıllık bu tarihi bina, sakladığı hatıralar ve İzmir’in sağlık tarihine katkıları nedeniyle korunup, kollanmayı hak etmektedir. İngilizler, arsasını “Hastane” olmak kaydıyla verdiğinden, başka bir amaçla kullanılması mümkün değildir. Burayı, Oregon State Hospital Museum, Saint Peter State Hospital Museum, Indiana Medical History Museum, Barselona Hospital de Sant Pau, Royal London Hospital Museum gibi tüm dünyadaki örneklere benzer şekilde düzenlenmenin zamanı geçmektedir.

“Guraba-i Müslimin Hastanesi Sağlık Müzesi” İzmir’in gururu olacak

Guraba-i Müslimin Hastanesi’ne ait antik malzemelerin çok küçük bir kısmının Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde korunmuş olması da önemlidir. Fakat, burası antik malzemelerin rastgele bir araya getirildiği bir sergi alnıdır. Bu antik malzemeler kendi gerçek mekanlarında, gerçek işlevlerini yapar ve kuruluş amacını anlatır bir şekilde, gelecek nesillere aktarılması uygun olacaktır. Daha fazla vakit kaybetmeden, Guraba-i Müslimin Hastanesi’ndeki gerçek yerlerine konulan bu antik malzemelerle birlikte, İzmir’deki diğer hastanelerdeki antik malzemeler de burada bir araya getirilmesi, Konak’taki bu tarihi binada sergilenmesi, İzmir’e yeni bir değer kazandıracaktır. Guraba-i Müslimin Hastanesi Sağlık Müzesi, İzmirlilerin, yerli ve yabancı tüm misafirlerin ibretle gezebilecekleri bir mekan olacaktır.

(Fotoğraflar: Atilla Özdemir ve Zafer Gazi Tunalı)

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın