Uygarlık tarihi boyunca coğrafi avantajları kadar yer altı ve üstü cömert kaynakları ile Ege Bölgesi, toplumların yakın ilgi alanında oldu. İklim, toprak ve su kaynakları, geniş tarımsal olanaklar sunarken yer altındaki maden varlığı bölgesel zenginliği pekiştirdi. Altın, bakır, gümüş gibi ilk çağlardan itibaren yaygın kullanımı olan madenler, bölgenin farklı noktalarında gelişmiş toplumların oluşmasını sağladı. Tarihsel süreç içerisinde insanlık, ihtiyaçlarını karşılayacak yeni madenler ve onların işlenmesini keşfettikçe, Ege, talep edilen her madeni cömertçe sunmaya devam etti. Kömürden feldispata, mermerden sıcak su kaynaklarına Ege doğasının yer altı hazinesi insanların sınırsız talep ve ihtiraslarını karşıladı.
Tarihsel zenginlik, güncel tehdit
Yüzyıllar boyunca refah sağlayan Ege madenleri son 50 yılda sırasıyla; risk, tehdit ve ölüm üretmeye başladı. Sanayileşmenin hız kazandığı 1950’li yıllar ile birlikte madencilik alanında dikkat çekici gelişmeler yaşandı. İlk aşamada Kütahya ve Soma’da kömür madenciliğine yönelik kamu yatırımları dikkat çekerken ilerleyen yıllarda özel sektörün mermer gibi büyük sermaye istemeyen maden işletmeciliğinde etkin olmaya başladığını görüyoruz.
Yatağan, Germencik, Kısır, Gökçealan…

Muğla’nın Yatağan ilçesinde 1983 yılında işletmeye alınan termik santral bugün bizi tehlikeli sona götüren yolun sembolik ilk adımı oldu. Dönemin nispeten cılız kalan çevreci tepkisine rağmen açılan ve bugüne kadar 50 bine yakın yöre insanının erken ölümüne yol açtığı varsayılan Yatağan Termik Santrali, maden ve madenciliğe dayalı çevre felaketlerinin miladı oldu. Yatağan’da köy köy, kasaba kasaba ilerleyen ölüm, bölgenin sadece doğasını değil demografisini de derinden etkiledi. Santrale yakın mahalle ve köylerden göçler son yıllarda hiç kesilmedi. Kalmakta ısrar edenler veya terk edemeyenler ise on binler ile ifade edilen erken ölümlerin kendi kapılarını çalmasını çaresizlik içinde bekliyor. İstihdam başta olmak üzere birçok ekonomik katma değeri yaratmasına rağmen hiçbir şey ama hiçbir şey bırakın on binlerce insanı, tek bir kişinin dahi erken ölmesine neden olamaz, olmamalı. Bugün Yatağan Termik Santrali’nin gizlenemez ölüm mesaisi her türlü tepkiye rağmen devam ediyor.
Altın, 24 ayar ölüm ve zenginlik
Paranın ilk kullanım alanı olan Ege’nin altın ile ilişkisi tarihsel süreç içinde masaldan drama dönüştü. Geçmişteki ilkel ama doğal arama ve rafine yöntemi günümüzde yerini hızlı ama ölüme dayalı yöntemlerine bıraktı. Bergama’dan Menderes’e Ege’nin farklı bölgelerindeki aramalar hep kuşku verici ve tedirgin edici oldu. Yaygın direnişe rağmen altın ihtirası diğer birçok maden ürününde olduğu gibi doğaya tercih edildi.
Kontrolsüz mermer iştahı doğayı tehdit ediyor

Tarih boyunca Ege medeniyetleri adeta mermer üzerine yükseldi. Dünyanın en zengin mermer yataklarına ev sahipliği yapan Ege’de, dün olduğu gibi bugün de mermer ekonomik değer olarak değerlendiriliyor. İhracat pazarlarındaki genişleme ve Ege mermerinin markalaşması çok sayıda girişimcinin bu alana yatırım yapmasına neden oldu. Gelişigüzel her yerde açılan mermer ocaklarını ardı arkası kesilmeden yenileri takip etti. Aslında çevre ile barışık ürün olan mermerin her yerde üretilme hırsı, Ege doğasını tehdit etmeye başladı. Ege’nin neresinde olursanız olun gözünüze ilişecek doğal bütünlüğü bozan bir mermer ocağı artık sıradan manzara haline geldi.
Agresif jeotermal kullanımı
Ege’nin sınırsız zenginliklerinden yer altı su kaynakları son yıllarda yoğun kullanılmaya başlandı. Temiz enerji olarak adlandırılan jeotermal varlığın bilinçsiz kullanımı ile geniş tarım havzalarındaki ürünler kurudu. İncir üretim merkezlerinden Germencik ve çevresinde jeotermalin neden olduğu tahribat, çevre ve ekonomik olarak tolere edilemez hale geldi. Gelişmiş ekonomilerin harikalar yarattığı jeotermal kaynakların kullanımda bizde yaşanan ve kısa sürede telafi edilemeyecek doğal tahribatın nedenini anlamak kolay değil. Sadece bugünün değil geleceğin de vazgeçilmez enerji kaynakları arasında yer alan jeotermalde plansız üretim ve kullanımın neden olduğu doğal ve tarımsal kayıpların görüldüğü yerleşim yerlerine her gün yenileri ekleniyor. Germencik’te doğayı ve tarımsal ekonomiyi sarsan jeotermal kaynaklı sorunlar İncirliova’dan Selçuk Gökçealan’a kadar geniş alanda birçok yerleşim yerini sarmış durumda.

Ege’de madencilik kaynaklı çevre sorunları dün de vardı. Ancak artan ihtiyaçlar ve ekonomik cazibesi nedeni ile plansız, sınırsız madencilik faaliyetleri Ege’nin doğasını hızla tüketiyor. Tarihte Ege’nin temel zenginlik kaynağı olan madenler bugün; tükenişi, yoksunluğu ifade ediyor. Son yıllarda adı “kanser köy” olarak anılan Söke’ye bağlı Kısır köyünün dramatik hikayesi bölgedeki madencilik politikalarının kökten değişmesine neden olacak nitelikte. Herhangi bir rehabilitasyon yapılmadan, sorumsuzca 1950’li yıllarda terk edilmiş uranyum sondaj havzasının neden olduğu sağlık felaketi, köyü terk eden genç kuşakların köylerini ziyarete dahi engel. Kısır köyünün eski sakinlerden yaşlı bir köylünün, “Çocuklarımızı misafir olarak dahi köyümüze, evimize davet etmekten onların sağlığı adına çekiniyoruz” ifadesi aslında çağrı anlamı taşıyor. Son çeyrek yüzyılda neredeyse kepçe, kazma vurulmayan alan, köklenmeyen zeytinlik bırakmayan madencilik ihtirası Ege’de doğanın sonu olabilir.
Related Images:
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.