Diyabet Okulu mezunlarına ilk eğitim verildi
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin düzenlediği “Diyabet Okulları 1. Mezuniyet Sonrası Eğitim Toplantısı”, hastanenin Ameliyathaneler Binasındaki Büyük Salon’da düzenlendi. Diyabet hemşirelerinin, diyabet okulunda eğitim alan yüze yakın diyabet hastası öğrencinin katıldığı toplantıda konunun uzmanlarınca “diyabet ve kardiyoloji”, “diyabet ve nefroloji”, “diyabet ve nöroloji”, “diyabet ve göz”, “diyabet ve beslenme” üzerine birer sunum gerçekleştirildi.
Diyabetli hasta sayısı artıyor

İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği’ne bağlı Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir yıldan bu yana ücretsiz olarak Diyabet Okulu’nun düzenlendiğini anlatan hastanenin Diyabet ve Obezite Koordinatörü Doç. Dr. Güzide Gonca Örük, okulda 230 kişiye eğitim verildiğini söyledi.

Doç. Dr. Örük, Sağlık Bakanlığı’nın Diyabet Önleme ve Kontrol Programı kapsamında düzenlenen “diyabet okulu”nda dört dönem halinde eğitim alan hastaların izlendiğini ve üçer aylık şeker takiplerinin yapıldığını anlattı. Eğitim kapsamında hastaların doğru bildiği yanlışların düzeltildiğini, diyabete ilişkin farkındalık oluşturulduğunu söyleyen Doç. Dr. Örük, “Toplumumuzda diyabetli hasta sayısı her geçen gün giderek daha fazla artıyor. Diyabet iyi kontrol edilemezse komplikasyonlara yol açan bir hastalık” dedi.
Hastalar daha bilinçli

Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde diyabet eğitimlerinin 1991 yılından bu yana Diyabet Eğitim Hemşireliği Bölümü tarafından sürdüğünü anlatan Hastane Yöneticisi Prof. Dr. Enver Altaş, “İnsan bilmediğinden korkar. Diyabet okulunu bitiren hastalarımız artık daha bilinçli ve hastalıkla nasıl baş edeceklerini biliyorlar” diye konuştu. Prof. Dr. Altaş, birer haftalık kursları bitiren 230 öğrencinin öğrendiklerini topluma yaydığını, diyabette en önemli mücadelenin eğitim, doğru beslenme ve tedaviye uymak olduğunu belirtti.
Diyabetlide kalp hastalığı yaygın

Diyabetin kalp üzerindeki olumsuz etkilerini anlatan Doç. Dr. Serdar Bayata, diyabetli hastalarda damar sertliğinin çok yaygın olarak görüldüğünü söyledi. Kadınlarda östrojen hormonunun damar sertliğinden koruyucu etkisi olduğunu ve henüz menopoza girmemiş kadınlarda damar sertliğinin pek görülmediğini anlatan Doç. Dr. Bayata “Ancak diyabetli kadınlarda hastalık nedeniyle kalp krizine rastlayabiliyoruz” dedi. Diyabetin vücuttaki atardamar ve kılcal damarları etkilediğini söyleyen Doç. Dr. Bayata, damar sertliğinin nedenlerini biyolojik yıpranma, kan şekeri yüksekliği, kan kolesterolü yüksekliği, hipertansiyon, sigara ve ailesel yatkınlık olarak tanımladı.

Koroner arterlerde damar sertliğinin ilk belirtisinin yürürken yaşanan göğüs ağrısı olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Serdar Bayata, “Damar alarm veriyor farkına varılmazsa daralma tıkanıklığa yol açıyor ve kalp kirizi yaşanıyor” dedi. Kalp krizinin normalde toplumun çoğunda şiddetli ağrı demek olduğunu söyleyen Serdar Bayata, diyabetin sinirlerin görevini bozduğu için enfarktüs ağrısının bu hastalarca hissedilmediğini de kaydetti. “Hasta bir tuhaflık hissediyor ama bu ağrıyı hissetmiyor. Ağrı olmadığı için de doktora başvurmuyor” dedi.
Böbrek hastalığının maliyeti yüksek

Diyabetten en çok zarar gören organlardan birinin böbrekler olduğunu anlatan Uzman Dr. Zeki Soypaçacı, “Kronik böbrek hastalıkları sık görülen, morbidite ve mortalitesi yüksek, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, büyük ekonomik yük getiren, farkındalığı ve erken tanısı düşük olan ama dikkat edilirse önlenebilen veya geciktirilebilen bir hastalık” dedi. Türk Nefroloji Derneği’nin verilerine göre kronik böbrek yetmezliğinin ana nedenlerinin diyabet ve hipertansiyon olduğunu anlatan Uzm. Dr. Soypaçacı, hastalığın çok ciddi bir ekonomik yükü olduğunu söyledi. “Bir diyaliz hastasının yıllık tedavi masrafı 25 bin dolar” diyen Uzm. Dr. Zeki Soypaçacı Türkiye’de 70 bin dolayında diyaliz hastası olduğunu kaydetti. Hastaları tuz tüketimi konusunda da uyaran Uzm. Dr. Soypaçacı, “Normal bir insanın günlük tuz tüketimi 5 gram iken Türkiye’de bu rakam 17-18 grama kadar çıkıyor” dedi.
Sinir hasarı diyabetiklerde yaygın

Diyabetin nöroloji üzerine etkilerini anlatan Uzm. Dr. Ayşen Süzen Ekinci ise, diyabet hastalarının neredeyse tümünde sinir hasarları nedeniyle nöropatinin çok yaygın görüldüğünü söyledi. “Diyabet tanısı konan hastaların yüzde 10’unda nöropati bulunurken 20 yılın sonunda bu rakam yüzde 50 oluyor. Tip 2 diyabet tanısı konduktan sonra 9 yıl içinde nöropati başladığını gösteren çalışmalar var” diyen Dr. Ekinci, diyabetlilerin yüzde 5 ile yüzde 60’nda nöropatinin olduğunu belirtti. En çok görülen nöropati formunun eldiven-çorap tarzı çoklu sinir hasarı olduğunu anlatan Dr. Ekinci, hastalıkta en iyi tedavinin glisemik kontrol ve egzersiz olduğunu söyledi. Diyabetli hastalarda yüksek şeker durumunda unutkanlık ve bilinç bulanıklığı da yaşandığına dikkat çeken Dr. Ekinci, bunun demansla karıştırılmaması gerektiğini belirtti.
Diyabet körlükte ilk neden

Diyabetin gözlerde ciddi hasarlara yol açtığını anlatan Doç. Dr. Feray Koç ise, diyabetin dünyada 20-70 yaş arasında, bölgemizde ise 50 yaş üstü birinci körlük nedeni olduğunu söyledi. Diyabette son on yılda yüzde 90 artış olduğunu kaydeden Doç. Dr. Koç, diyabetli hastalarda görme bulanıklığı, katarakt, diyabetik nöropati, glokom ve optik nöropati gelişebildiğini kaydetti. Bulanık görmenin yüksek kan şekeri nedeniyle gerçekleştiği bilgisini veren Doç. Dr. Feray Koç, “Açlık kan şekeri 70 – 130 mg/dl, tokluk kan şekeri ise de 180 mg/dl arasında olmalı. Bunun altına inildiğinde bulanık görme üç ay içinde düzelebilir” dedi. Tedavi edilmeyen diyabetin körlüğe yol açabileceği uyarısında bulunan Doç. Dr. Koç, düzenli takibin çok önemli olduğunu, öte yandan göz tansiyonunun diyabeti tetikleyebileceğini de söyledi.
Düzenli beslenmeye dikkat

Beslenmenin diyabetle baş etmede en değerli unsurlardan biri olduğunu anlatan Dr. Dyt. Nesil Gören Atalay ise karbonhidrat, protein, meyve ve sebzenin beslenmedeki yerini anlattı. Atalay, halk arasında yoğurt-limon yemenin, tarçın ya da farklı bitkiler kullanmanın şekeri düşürdüğü inancının yaygın olduğunu ancak bunların şekeri düşürmediğine dikkat çekti. Dr. Dyt. Atalay, şekerin ancak düzenli beslenmeyle düşürülebileceğini belirtti.

“Meyva suyunu değil, meyvanın kendisini tercih edin” önerisinde bulunan Dr. Dyt. Nesil Gören Atalay, “Bir bardak nar suyu içtiğinizde 240 adet vişneye denk geliyor. Bu kadınların dört günlük, erkeklerin üç günlük meyva porsiyonu. Yaklaşık 12 porsiyona eşdeğer” örneğini paylaştı. Meyvenin rengi ya da tadlarının değil, boyutunun önemli olduğunu anlatan Dr. Dyt. Atalay mutfakta tartı kullanmanın gerekliliğine de dikkat çekti, “Herkesin porsiyon anlayışı değişebilir ama yediğiniz elma yumruk büyüklüğünü ya da 100 gramı geçmemeli” dedi. Bel çevresinin kadınlarda 88 santimetreden, erkeklerde ise 102 santimden fazla olmasının diyabeti tetikleyebileceği uyarısında bulunan Dr. Dyt. Nesil Gören Atalay, light ve diyet ürünlerin beslenmeye katkılarının ise tartışmalı olduğunu belirtti.
Okul için Endoktrin Servisi’ne başvurun

Diyabet Okulu’ndaki ücretsiz eğitimlerde diyabete ilişkin genel bilgiler, diyabetin oluşum mekanizması, fizyopatolojisi anlatılıyor. Diyabette tıbbi beslenme tedavisi, diyabetli bireylerin ayak duyu muayeneleri, tansiyon, boy, kilo ölçümleri yapılıyor. Hastalar eğitimen sonra üç ayda bir hastaneye kontrole çağrılıyor. 20 kişilik gruplara verilen eğitimlere katılabilmek için hastanenin Endokrin Servisi’nde en az bir kez muayene olmak yeterli. Okula katılabilmek için servisteki diyabet eğitim hemşiresine başvurmak gerekiyor.
Related Images:
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.