Siz yanağınıza şiddetli bir tokat yediniz mi hiç?

Bir buçuk saat boyunca, bir sağdan bir soldan birbiri ardınca suratıma inen tokatlarla allak bulak oldum.

Ne yalan söyleyeyim, tiyatro diye tıpış tıpış ayaklarımla gittiğim yerde ringe çıkacağımı ve bir temiz dayak yiyerek, başım önde kafam allak bullak kapıdan çıkacağımı nerden bilebilirdim? Gösterim sonrası ringdeki boksör ile seyirciler arasında söyleşi vardı; öyle perişandım ki, hiç bir tabip yarama merhem olmasın, hiçbir yumuşatıcı laf duymayım diye salonu ilk terk eden ben oldum!

“Sadece Diktatör”…

Üç kafadar gencin marifeti. Yazan Onur Orhan, yöneten Caner Erdem, oynayan Barış Atay.

11 Mart 2017 Cumartesi günü saat 13.30…

Yer: Sahne ABF, Z Salonu, Stockholm.

Tiyatroya gidene kadar bu üç kafadar ve marifetleri “Sadece Diktatör” hakkında ne bir şey duymuşluğum vardı, ne de bir yerde bir şey okumuşluğum… Türkiye’de televizyon dizi oyuncusu olarak ünlüymüş Barış Atay, dizi izlediğim mi var benim?

Stockholm İşçi Sendikaları Eğitim Birliği Merkezi ABF Tiyatro Salonu’ndan omuzlarımda bir ağrı, bir yük, yanaklarım alev alev çıktım. Yürüdüm. Bir kaç adım ötede yatan Olof Palme’nin mezarına bir selam çaktıktan sonra yürümeye devam ettim.

Görkemli binası içinde kim bilir hangi şaşaalı, ihtişamlı tiyatro oyunlarının sergilendiği Oscar Tiyatro’ya da yandan çarpık bir gülümseme yollayarak önünden geçtim. Stockhom’ün içlerine kadar gelen Baltık Denizi’nin ince damarları buz tutmuştu. Köprülerin üstünden yarı belime kadar sarktım. Buz tutmuş suların serinliği yediğim tokatlardan al al yanan yüzüme iyi geldi.

Haydi daha fazla uzatmayayım. Barış Atay’ın tek kişilik performansı mükemmeldi, olağanüstüydü! 25 yaşında dizi filmlerde oynayan gencecik, yakışıklı bir adam. Sahnede tam bir diktatör tavrı, mimikler, beden hareketleri…

Sanki 60 yaşında “Başkan” olana dek her türlü basamakları ustaca tırmanmış bir tüccar politikacı… Usta bir terzinin elinden çıkmış elbisesi gibi üzerine tıpatıp oturmuştu oynadığı kimlik. Ekip arkadaşı yönetmen Caner Erdem’in başarısı desek, az kalır. Oyunun yazarı 1975 doğumu Onur Orhan! Aman yarabbi! O ne cümleler! Edebiyat şaheseri.

Ben böyle bir oyun görmedim arkadaş! Fırtına gibi izleyenlerin üzene yağdı tokatlar. Kimse gıkını çıkaramadı… Ayna tutuyordu bize “ring”den Barış Atay! Duymak istemediğimiz kendi hal ve gidişatımızı gösteriyordu bize. Zaman zaman seyirciye sorular yöneltiyordu. Ama sinik, özgüvenini yitirmiş, endişeli, korku belası başına musallat, başını kuma sokmuş milletin durumu neyse, o durumdaydı izleyici de!

Ev, iş bark, çoluk-çocuk gailesi ile didinen, hayalleri cebine giren maaş kadar kıt, tüm cesareti krediyle başını sokacak ev almaya, veya altı taksitle seyahate çıkmaya yetecek kadar dar olan sessiz çoğunluk… Tabii memleketten uzaktaki insanlara hitap ettiği de hesaba katıldığında; “siyaset kirlendi abi” deyip uzağında durmalara, ülkenin haline üzülmelere ve politika yapıyorum niyetine iyi temenni veya “ah-vah”lı yorumlarla boşa kürek çekmelere de çok ince göndermeler vardı repliklerde.

Bu oyun, izleyiciyi yanıltan, illüzyona sürükleyen edilgen kılan tiyatro anlayışına karşı Bertolt Brecht’in öncülük ettiği “Epik Tiyatro”,”Politik Tiyatro” türünün muhteşem bir örneğidir.

Yol göstermiyor; başı sonu belli, iki ucu kapanmış bir hikaye, teorik bir dogma da değil bu oyun. İnteraktif, oyuncuyu ile izleyici iletişim halinde. Sonunda karar yok, ucu açık, artık izleyicinin kafasında ne oluştuysa, tiyatrodan çıktıktan sonra hayatında ne değişecekse oyun orada, onun zihninde devam edecek… Kişilerin, algıladığı, zihinlerini kurcaladığı, düşünmeye ve davranmaya, eylemeye teşvik ettiği oranda hikaye devam edecek.

Sanat dediğin budur!

Söyleyecek siyasi sözü kuru, boş, ezberci, didaktik, kafa ütüleyici, ajitatif propaganda lafları dışında, edebiyat, sanat yoluyla insanları yüreğinden, beyninden sarsmanın, etkilemenin çok güzel bir örneği.

Çok yerinde doğru siyasi analizlere rağmen, ideolojik propagandaya düşmeden, edebi eser; gösterisel dil, söz, drama olanaklarının en iyi ve en sade biçimiyle kullanılarak izleyiciyi edilgen durumundan çıkarıp, doğrudan zihnine hitap eden, kızdıran, sarsan, rahatsız eden, ayna tutan, kendisine sormaktan kaçındığı gerçekleri, soruları sorduran bir sanat eseri “Sadece Diktatör”…

Kendinle yüzleşmekten, aynaya bakmaktan korkmayanlara, güvenli limanlarından fırtınalı alaboralı denizlere açılma cesareti olanlara, eksik görünmekten, başarısız sanılmaktan kokmadan özeleştiriye açık olanlara beyin jimnastiği niyetine…

İyi seyirler…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın