Osmanlı Devleti’nin yönetim şeklinde şehir ve kasabalarda herkes tarafından sevilip sayılan ve kendilerine eşraf ve âyan denilen kimseler bulunurdu. Yönetici ve kadılar, vergilerin toplanması, suçluların yakalanması ve güvenliğin sağlanması gibi konularında, âyanlar ile iş birliği yaparlardı. Ancak âyanların devlet ve yönetim üzerinde, resmî olarak hiç bir etkileri yoktu. Bulundukları yerlerin ileri gelenleri oldukları için, gerektiğinde devlet onlardan yararlanırdı.
Âyanların ve eşrafın güç kazanıp, söz sahibi olması 1682 senesinde başlayan ve daha sonra Rusya’nın da katıldığı Osmanlı-Avusturya savaşının yapıldığı yıllara rastlar. Yine 1768 senesinde yapılan Rus seferinin uzaması da âyanların yetkilerinin daha da artmasına neden oldu. Önemli bir yetke kazanan âyanlar, 1779 yılından sonra valilerle ters düşmeye başlayınca, 1786’da âyanlık kaldırılıp, yerine şehir kethüdalığı kuruldu. Fakat şehir kethüdaları, halka söz geçirecek güçte olmadıklarından, âyanlık tekrar ortaya çıktı. Bundan sonra âyanlar, devletin savaşlarda istediği askerleri, kendi hesaplarına çıkarmaya başladılar.
1787 senesinde ise aslında kadıların görevi olan vergi ve asker toplama, gıda sağlama gibi özel yönetim işlerini âyanlar yapmaya başladılar. Âyanlık kurumunun en güçlü devri 18. Yüzyıl sonu ile 19. Yüzyıl’ın ilk yıllarına rastlar. Bu devirde çıkan padişah fermanlarında Âyan-ı belde ve Âyan-ı şehir deyimlerine rastlanmaktadır. Yine bu devirde hükümete sunulan bir raporda, idarenin yürümesi için her kasabada ve şehirde bir âyanın bulunması gerektiği bildirilmiştir. Âyanların hüküm sürdüğü dönemde Anadolu’daki meşhur âyanlar şunlardı: Çapanoğulları; Kayseri, Sivas, Amasya, Tokat, Ankara, Konya, Niğde ve çevresine kadar yayılmıştı. Manisa’da Karaosmanoğulları, bunlar da bir ara İzmir ve çevresine ve Aydın iline kadar etki etmekteydiler. Antalya’da Tekeli İbrâhim, Payas’da Küçük Alioğulları. İkinci derecedeki âyanlar; Rize’de Tuzenoğulları, Trabzon’da Çemşidoğlu, Gediz’de Nasuhoğlu, Bilecik’te Kalyoncuoğulları, Uşak’da Acemoğlu, Isparta’da Yılanlıoğulları, İzmir’de Kâtiboğulları ve Milas tarafında İlyasoğulları’dır. Aydın’da Cihanoğlu, Arpazlar…
Âyanlık Rumeli bölgesinde oldukça güçlü bir örgütlenmeydi.
Sultan 2. Mahmut âyanlığı kaldırmayı devletin çıkarları bakımından önemli görerek, çeşitli girişimlerde bulundu. Diğer taraftan 1812 senesinde Osmanlı – Rus Savaşı’nın sona ermesi üzerine, âyanların hükümlerinin sona erdirilme hareketi hızlandı. 19. Yüzyıl’a girerken âyanlar eski güçlerini kaybettiler.
Halkın üstünde siyasi ve ekonomik baskı uygulayan âyanlar hiçbir zaman sevilmediler. Zaman zaman halk isyan edip âyanların yaşadıkları konaklara saldırmaya başladı. Âyanlar ve aileleri bu saldırılarından korunmak için konakları ile bağlantılı kuleler inşa ettirdiler. Bu gün Büyük Menderes havzasında dört tane kule kaderlerine terk edilmiş halde bulunmaktadır. Bunlar:
Cihanoğlu Kulesi ve Cincin Kalesi
Bu kuleler, 18. – 19. Yüzyıl taş işçiliği ve kule tarzı mimari özellikleri ile incelenmeyi, korunmayı ve yaşantımıza geri kazanılmayı bekleyen kültürel miraslarımızdır. Ayrıca Arpaz ve İnebolu kulelerinin bulunduğu bölgeleri antik yerleşimler olması bu bölgenin değerini daha da artırmaktadır.
Âyan kulelerinin genel özellikleri
Âyan kuleleri genellikle dört katlı olup, duvarları tamamen taştan yapılmış çok sağlam binalardır. Bu kuleler arkadaki konak ile koridor veya alt geçit ile bağlıdır. Gözetleme yanında korunma amaçlı olarak da düşünüldüklerinden bir tehlike anında konaktan kaçan aileler bu kulelerde güvenle saklanırlardı. Kulelerin zemin katının dışarı açılan hiçbir penceresi ve kapısı yoktur. Bu bölüm su ve erzak deposu olarak kullanılır. Ana giriş kapısı ikinci kattadır. Makaralı bir sistem yardımıyla zemin kata uzatılan bir merdiven veya tahta köprü kulenin giriş kapısına ulaşımı sağlar.
Kule içindeki katlar arasında tahta merdivenler bulunur. Üçüncü katta dıştan girilmesi olanağı olmayan ufak pencereler katın havalandırılma ve aydınlatılmasına yardım eder. Bu kat tehlike halinde ailenin sığınacağı ve günlük yaşamını sürdüreceği bir bölüm olduğundan oturma ve yemek pişirme grupları bulunur.
Binanın en üst katını oluşturan dördüncü kat, gözetleme ve savunma amaçlı olarak düşünülmüş olup yüksek sur duvarları ile çevrilmiştir. Bu katta ilginç bir yapı öğesi bulunur. Binanın tam giriş kapısının üstünde dış kapıya gelen istenmeyen ziyaretçilerin üzerine taş veya kum atarak onları kapıdan uzaklaştırmayı sağlayan taş bir oluktur. İki konsolun taşıdığı bu baca görüntüsüne Osmanlı savunma sisteminde “seng endaz çıkması” yani “taş veya ağırlık atma çıkması” adı verilir.
Cihanoğlu Kulesi

Cihanoğlu Kulesi bölgedeki en sağlam kulelerdendir. Aydın’a bağlı Koçarlı ilçe merkezinde bulunmaktadır. Bir konak ve buna bağlı kuleden oluşmuş bir yapı topluluğudur. 1949 yılında çıkan bir yangında konak yok olmuştur. Kule oturma düşüncesiyle sağlamlaştırılmış. Dıştan bakınca üç ayrı bölümden oluşuyor. Kuzeyinde içinde hamamın bulunduğu çıkıntı aynı zamanda merdivenleri gizlemektedir. Batıdaki uzantı ana yapıdan bir ayak yüksektedir. Zemindeki bu değişkenlik her katın düzayak olmamasını getirmiştir. Kulenin köşeleri yuvarlatılmış ve katların geçişi tuğla ile belirlenmiştir. Batı yüzündeki çıkmaların konsolları antik çağa ilişkin taşlardan yapılmıştır.
Giriş katındaki asma köprülü kapı kapatılmıştır. Bu katta mutfak, alttan kızdırmalı hamam, bakır kazan bulunmaktadır. İkinci katta küçük odalar bulunmaktadır. Üçüncü katın odaları pencereli ve göz doldurucudur. En üst kat bir korkuluk duvarı ile yükseltilmiş mazgallı burç niteliğindedir. Bu katta ayrıca alçı süsler ve çiçek demetleri biçiminde fresk kalıntıları seçilebilmektedir.

Kulenin az ötesinde yine Cihanoğlu Ailesi tarafından yaptırılan Koçarlı Merkez Camisi bulunmaktadır. Yapımı 1834-1835 olan bu cami Barok süslemeler ve Hicaz freski içermektedir. Minber ve kürsüdeki mermer işçiliği Barok sanatın taşraya kadar uzandığını göstermektedir.
Cincin Kalesi


Arpaz (Osman Bey) Kulesi

Harpasa adı evrilerek Arpaz biçimini almıştır. Arpaz köyüne girer girmez tüm görkemiyle kule ve konak bizi karşılar. Kule yöredeki önemli toplumsal olayların odağıydı. 1829’daki Atçalı Kel Mehmet ayaklanması bu kulenin sahiplerine karşı gerçekleştirilmiştir. 1911 sularında Çakıcı (Çakırcalı) Mehmet Efe Akçay üstüne köprü yaptırmak üzere Osman Bey’den para istemiş, zaptiye tarafından dağda sıkıştırılmış ve bilinmeyen bir kurşunla öldürülmüştür. Bu gün Çakıcı adına yakılmış Türkçe ve Rumca birkaç çeşit türkü dillerde dolaşır.

İnebolu (Mehmet ve İskender Bey) Kuleleri


Konak’tan kolayca geçilebilen çok katlı kulenin üst katları yıkılmış olsa da alt katları yazıtı ile birlikte durmaktadır. Avluda ayrıca bir çeşme bulunmaktadır. Bu konak kule ikilisinden bir tane daha bulunduğu yöre halkı tarafından söylenmektedir.
Donduran (Beyler) Kulesi


Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.