Müteahhitliğe iliştirilmiş İzmir gazeteciliği

Basının güç ve sermaye odağına göre pozisyon alması bu coğrafyanın sevimsiz kaderi. Siyasal iktidarı ve gücü temsil edenler değişir değişmez ilk uyumlu adımlar Türk basınından gelir. İktidarın odağı; bürokratik oligarşi olmuş, askeri bürokrasi olmuş, cemaat olmuş, siyasal İslamcılar olmuş hiç fark etmez.

Konformizmin ete kemiğe büründüğü Türk basını her an iktidar saflarına konuşlanarak niteliği fark etmeksizin muhalifleri cepheden vurmaya başlar. İlk olarak da özgür basın mevziisini terk etmeyen gerçek gazetecileri yani meslektaşlarını hedef alır. Gücü tercih edenler ödüllendirilirken, gazeteciliği tercih edenleri ise işsizlik, fakirlik, hatta esaret ve tutsaklık bekler. Tipik Türkiye kurgusudur bu, değişmez.

Ülkemizin üç tarafı denizler ile çevrili yarımada olduğu gerçeği gibi bilinen bu süreci tekrar etmemin nedeni, son birkaç yıldır basın açısından güç odaklarının yeniden tanımlanması. Belki de dünyada ilk olarak, ülkemizde ulusal ve yerel basının, siyasal iktidar ile birlikte müteahhitlerce domine edildiği dönemden geçiyoruz. Basın tarihinde, günümüz demokrasilerinde, hatta dost ve müttefik Katar ve Suudi Arabistan’da dahi görülmeyen bu süreci irdeleyelim, tarihe not olsun.

Diğer sektörler zayıfladığı ölçüde ülke ekonomisini dinamize eden inşaat sektörü rakipsiz kalınca güce yanaşma gibi eski alışkanlığı olan Türk basını, istisnalar hariç inşaat sektörü ve muktedir müteahhitlerin etrafında olabildiğince hızlı şekilde konuşlandı. İnşaat, proje haberleri ekonomi köşelerini, müteahhitleri ise diğer sayfaları doldurmaya başladı.

İnşaat/yapı sayfası olmayan gazete, inşaat/emlak kuşak programı olmayan TV kalmadı. Müteahhitler internet mecrasının da esas oğlanı oldu. Rüya tabirlerine mi bakacaksınız Beykoz Mavera Konakları, yerel haberleri mi göz atacaksınız Mavişehir Cennet Köşe Konutları ve daha yüzlercesi, binlercesi reklam kuşaklarında gözümüze girdi.

Müteahhitlerin sosyo-ekonomik hayatta yükselmesi ile medyanın zirvesine giden yollar inşaat firmalarının reklam bütçeleri ile döşendi. Ali Ağaoğlu ile sembolize edilebilecek bu dönem İzmir’de gücünü daha baskın hissettirdi. Hatta ana akım medyanın da ötesinde İzmir’de müteahhitler ve şirketleri medyayı ardından medya üzerinden İzmir’i dizayn etmeye başladı.

Zor koşullarda ayakta durmaya çalışan yerel gazete ve internet haber mecralarının gelir ve reklam gereksinimini anlarım da bu koşulsuz müteahhit kutsaması da nedir? Kraldan çok kralcı olmak bu mesleğin çocukluk hastalığıdır, kabul, ama betonarme iki dev binayı salt müteahhidine ve reklam ajansına yaranıp yamanacağım diye İzmir’in simgesi olarak paketlemek abartılı değil miydi?

Çok değil, birkaç ay önce markalı, çok katlı bir projenin inşaatında ölen işçilerin haberini bir iki satır ile geçiştiren İzmir basınıydı. Gazetecilik dışında her türlü müteahhit projesine duyarlı İzmir basını, Kültürpark ve Basmane’deki proje konusunda da sessiz kalarak tarihe geçecek bir savrulma yaşamadı mı? Bugünlerin İzmir’ini yazacaklar yerel medya ve müteahhitlerin bu sevimsiz ilişkisini ibret ile hatırlatacaklar.

Günümüz koşullarında medyanın özgürleşmesi Mars’a ilk Türk kolonisi yerleştirmek kadar uzak bir hedef. Ancak en azından İzmir basını müteahhitler ile ilişkisini gözden geçirmeli ve yarından tezi yok müteahhit bülteni haline gelen sayfaları gerçek sahiplerine, yani İzmirliler’e iade etmelidir.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın