İzmir İzmir Kent Kültürü ve Sanat Dergisi ile Konak Belediyesi’nin ortak kültür etkinliği olan Çarşamba Toplantıları’na konuk oldum. 30 Kasım 2016 günkü etkinliğin konuşmacısıydım. Bu toplantıda aile evlerinde yaşamı anlattım.

Kortejo, bu tarz büyükçe evlere İspanyol Ladino dilinde verilen isimdir… Aile evlerinin dışarıya bakan penceresi yoktur. Pencereleri iç avluya bakan her odasında bir aile kalır. Geleneksel yapıdaki aile evinin orta yerinde “avlu” denilen üstü açık bir ortak kullanım alanı verdir. Alt ve üst katlarda 20 ya da 30 kadar odanın kapısı bu avluya bakar, kapısı bu avluya açılır.
Aile evlerindeki odalarda lavabo, banyo ve tuvalet yoktur. Avluda bulunan iki tuvaletin biri kadınlara, diğeri erkeklere aittir. Aile evi sakinlerinin yüz yıkama, yemek pişirme, çamaşır, bulaşık yıkama için su ihtiyacı avludaki kuyudan ve bir tulumba ile sağlanır.

1948 yılında Filistin topraklarında İsrail devleti kurulunca, İzmir’in bu evlerinde ortalama 300 yıldır ikamet eden yoksul Museviler göç etmiş. İzmir’deki Yahudi mahalleleri ve aile evleri boşalmış.
Bu evlere 1950’den sonra Ege Bölgesi’nin çeşitli yörelerinden iş bulmak amacıyla gelen kasabalılar ve köylüler yerleşmiş. Aile evlerinde barınanların hepsi de kol gücüyle çalışan işçilerdi. Ucuz konut ihtiyaçlarını aile evleriyle karşılayabildiler.
Ben böyle bir aile evinde uzun yıllar Basmane’deki yaprak tütün işleme tesisinde çalışan rahmetli annemle birlikte yaşadım. Aile evlerinde geçen o yıllardaki hatıralarımı zaman zaman bu semtlerle ilgili etkinliklerde ve toplantılarda anlatırım.

Bu aile evinin 1950’li yıllardan önceki dönemlerde Rusya Musevilerince “Paşayakov kortejosu” olarak isimlendirildiğini sonradan öğrendim. 1982 yılına gelindiğinde aile evlerinin sayısı 76’ya düştü. O yıl yine Anafartalar Caddesi 940 Sokak 18 numaradaki bir aile evinde ikamet ediyorduk. Bu aile evinde de kesintisiz 18 yıl yaşadım.
2014 senesinde sınır duvarı Agora ören yerine komşu olduğundan istimlak edilip ören yeri içine alındı. Bölgedeki son ikametgahım olan aile evi şu gün Agora ören yeri kazı alanı içinde. Arkeologların kazısı sonrasında altından hangi eserlerin çıkacağını merakla bekliyorum.

1970’lerden önceki dönemlerde ise bu aile evinde 50’nin üzerinde kişi barınırmış. Aile evlerinin genellikle “aynı kaderi paylaşan” insanların barınağı olduğunu görmüşümdür. Bir odada anne – baba ve çocuklar kaldığı gibi, yalnız yaşayan dul ve yetimlerin de barınma ihtiyacının ucuz şeklide karşılandığı yerlerdi.
Şehrin orta yerinde bulunması, iş merkezlerine olan yakınlığı nedeniyle ulaşım masraflarının olmaması nedeniyle genelde kol gücüyle çalışan kişiler aile evlerini tercih ediyordu. Herkes çalıştığı fabrikaya ya da iş merkezine yürüyerek gider gelirdi.

Bir de yakınımızdaki Hatuniye Camisi’ne tertemiz giyinir, vakit namazlarına gider dönerdi. Veli Dede’nin tüm eğlencesi radyosuydu. Başına geçer, ajans saatlerinde haberleri pür dikkat dinlerdi. Radyosunda Türk Sanat Müziği programlarını keyifle dinlediğini görürdüm. Yalnız yaşam mücadelesi veren bu komşumuzun oğlunun rütbeli subay olduğunu sonradan öğrendim. Bir veya iki kere babasını ziyaret ettiğinde görmüştüm.
Üst katta unutamadığım simalardan biri ise Seher Teyze’ydi. O da 70’li yaşalardaydı ve kimi kimsesi yoktu. Üst kata uzanan merdivenin altında, karanlık bir odada yaşayan Mükerrem Teyze’yi hatırlıyorum. O da yalnızdı ve 13 kedisiyle birlikte yaşayan aile evi sakinlerindendi. Onun da memleketinde bir evli kızı olduğunu öğrendim, ama hiç annesini ziyaret ettiğini görmedim.

Size garip gelebilir ama, aile evlerini bazen günümüz apartman sakinlerinin yaşamına, bazen de çevresi duvarlarla çevrili lüks konutların bulunduğu modern sitelere benzetirim. Aradaki farkı da görmüyorum değilim elbette…
Biz aile evleri sakinlerinin yaşam odalarının kapıları hiç kilitlenmez ve çoğu zaman da açık bırakılırdı. Bir komşunun ihtiyacı olan yemek veya mutfak eşyası olmayan tarafından izinsiz alınıp kullanılabilirdi. Herkesin birbirine güven tamdı. Şimdilerde apartman ve site komşuluklarında bu özelliği bulmak mümkün değil.

Yaşam kültürünün parçası olan kortejolar ya da aile evleri, ülkemizde sadece İzmir’de vardı. Bir de İspanya ve Portekiz’de. Hala Basmane Anafartalar Caddesi’nin Keçeciler yöresinde iş hanı, otel ya da depo olarak kullanılan birkaç aile evi bulunuyor.
Bu aile evlerinden biri veya birkaçı yerel yönetimlerce satın alınıp restorasyonla orijinal görünümüne kavuşturulabilir. Yaklşık 45 – 50 yıl boyunca yoksul insanların barınağı olmuş bu mekanlar kent müzesi olarak düzenlenip ziyarete açılabilir.
1950’ye kadar kortejo ya da 1950’li yıllardan sonra aile evi olarak isimlendirilen mekanlardaki yaşamlar anlatılabilir. Aile evleri, biz sakinlerinin hatıralarında kalmamalı. Kayda geçsin diye yazıyorum, ilgili ve yetkililerin bilgisine sunuyorum.
—
Yararlanılan kaynaklar:
1- İzmir’de Seferad Mimarisi ve Sinagogları, Dr. Mine Tanaç Zeren, 2010, Yalın Yayıncılık – İstanbul
2- Bir Semt Bir Bina Karataş Hastanesi ve Çevresinde Yahudi İzleri, Siren Bora, 2015, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi Kültür Hizmeti yayını
3- İzmir Basmane – Keçeciler semt sakinleri ile bire bir söyleşiler, Alaattin Gürırmak
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.