Umutsuz cahillere ‘kişisel gelişim’ vahiyleri

İnsanın kendini keşfetmesi, gücüne ve iradesine güvenmesi, geliştirmesi, temel insani iddia ve kaygıların başında gelir. Hele bizim gibi birey, bireyselliğin bin bir yerden kuşatıldığı Doğu toplumlarında, genelin dışında bir şeyler söylemek, özgür iradeyi ifade etmek, bireysel manifestolar vermek hep kuşku ve baskı ile karşılanır.

Bundandır ki genel kabulün dışında kim farklı bir şey söylese heyecan ile kulak kesilirim. Çünkü Doğu’da birey olmak zordur, Orta Doğu ve özelde Anadolu’da bireysellik ise imkansıza yakındır. Çünkü din ve gelenek başta olmak üzere mezhepçilikten etnik baskıya, sermaye baskısından kutsal devlet zorlamalarına, baskının sayısız sevimsiz çeşidi bu coğrafyadadır.

Bireyin bu denli ağır kuşatma altında olduğu yerde birey ve inisiyatifini ön plana çıkarmayı hedefleyen her çalışma önemlidir. Ancak 20. Yüzyıl piyasa sisteminin dayattığı bireysellik, insanlık ve özgürlük ile değil piyasa koşulları ile beslenir. Doğal olmayan veya İslami jargon ile gayri fıtri bu bireysellik, temel insani değerler yerine; güç, tüketim, kazanç, kariyer, liderlik gibi yine piyasa değerlerini merkeze alır.

Kirli kapitalizmin dini öğretisi: Kişisel gelişim

Bireyin hep baskılandığı bizim gibi Doğu toplumları bireyselliği gerçek anlamından uzak bu piyasacı yani jenerik hali ile algıladı. Sanat, politika, felsefe, kültür gibi hayatın farklı alanlarında birey olmanın konforunu yaşayamayanlara bireysellik diye kirli kapitalizmin kutsalları dayatıldı. Bireyi güçlendirmek adına bireyin içinde her an tetiklenebilen hastalıklı ‘başar/kazan/lider ol’ dini tebliğ edildi. Başar/kazan/lider ol inancına göre başardığın ölçüde değerlisin, başaramazsan hiçsin.

Aslında insanlığın avcı / toplayıcı olduğu döneme ait olan bu ‘başar da nasıl olursa başar!’ düsturu olsa olsa insanlığın en ilkel haline dönüşü ifade ediyor. Adalelerin güçlü değil, İyi avlanmıyorsan yani kazanamıyorsan çok da değerli değilsin ile sembolize edilebilecek bu ilkel dürtü günümüz kirli kapitalizmi tarafından cahil kitlelere ‘kişisel gelişim ‘ diye pazarlandı.

Son çeyrek yüzyılda patlayan ‘kişisel gelişim’ özünde kaba hedonizm dışında iddiası olmayan günümüz avcı bireyini bize doğru profil olarak benimsetti. Ülkemizde kentli beyaz yakalılardan başlamak üzere hızla kabul gören ‘kişisel gelişim’ dini kendi geniş mümin kitlesini de kolay buldu.

Kişisel gelişim dininin ayetleri, müminleri

Lider olmak, başarmak, çevreden sıyrılıp ipi göğüslemek, önde olmak, arkana bakmamak üzerine kurulu kişisel gelişim vahiyleri, kitaplara, seminerlere, eğitim programlarına, TV yapımları ve benzerlerine dönüştü. Kerameti kendinden menkul tarikat şeyhleri gibi geniş bir kişisel gelişim guruları grubu da beraberinde ortaya çıktı. Sahte özgüven pompalayarak mürit / müşteri bulan bu ‘kişisel gelişim’ endüstrisi eğitim düzeyi fark etmeksizin bireyselliği baskılanmış kitlelerde etkili oldu.

5 derste zengin, 10 eğitimde lider ol!

İnsanın ve yaşamın doğasında; galibiyet kadar mağlubiyetin, zenginlik kadar yoksulluğun, kazanmak kadar kaybetmenin, elde etmek kadar yitirmenin de olduğunu unutturmaya çalışan bu ‘kişisel gelişim’ dini, birey olma konusunda merkezi temsil eden Batı toplumlarında hızla mürit kaybetti. 20. Yüzyıl’ın son çeyreğinde doğan bu görgüsüz egoizm kısa sürede doğduğu topraklarda terk edildi. Ancak birey olmanın tüm naif değerlerini ıskalayan bizim gibi Doğu toplumlarında “Başar, kazan, elde et” bunu nasıl yaptığın önemli değil dışında bir tezi olmayan bu pazarcı kişisel gelişimcilik TV ekranlarında ve kitap marketlerde en itici yerlerini almaya devam ediyor.

Batılı birey kazan/başar/lider ol üçlü kutsamasının yanıltıcı evreninden kurtulmuş gibi görünüyor. Çünkü onların Jule Verne, Hegel, Kant, Jack London’ları var. Kütüphanesinde 1990’lı yıllarda kupon karşılığı aldığı ansiklopediler dışında sadece kişisel gelişim ve liderlik kitapları olan bir toplumun ise yanıltıcı bu evrende savrulmaları sürecek gibi görünüyor.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın