– Hamam işletmecisi Ali Bayrak ile İzmir hamamları üzerine söyleştim.
– Eski İzmir hamamları denilince aklıma Basmane, Namazgah, İkiçeşmelik, Kemeraltı Hamamları geliyor. Hamam işletmecisiliği yapan aileden geliyorsunuz, Beyler, Ali Bey, Namazgah, Lüks (Karakadı) hamamlarını işlettiniz. Halen Basmane Hamamı’nın işleticisi ve sahibisiniz. Adettendir, soruyorum, mesleğe nasıl başladınız?
– Babam Hasan Bayrak gençlik yıllarında ticaret, nakliyecilik işleri yapardı. O yıllar yakın akrabaları İstanbul’da Çemberlitaş Hamamı’nı işletiyordu. Hamam, Tokat’tan İstanbul’a iş aramaya gelen akraba ve hemşerilerin ilk uğradığı yerdi. Mesleğe ilgi duyanlar külhancı, meydancı, tellak olurdu. Ayrıca bu hamam çeşitli işlerde çalışan, yatacak yeri olmayan gurbetçilerin konaklama mekanıydı. Babam İstanbul’a geldiği zaman amcaoğlunun hamamında konaklarmış. Hamamda çalışmadığı halde gidip gelerek hamam kültürüne aşina olmuş. 1963 yılında Alaşehir Belediyesi Hamamı’nı çalıştırdı, arkasından şimdi yerinde iş hanı olan Beyler Sokağı’ndaki Beyler Hamamı’nın işletmeciliğini yaptı.
– Beyler Hamamı hakkında çok fazla bilgi yok. Faal olduğu dönemlerde rağbet gören hamam olduğunu biliyorum. Beyler Hamamı’nın ne gibi özellikleri vardı?
– Beyler Hamamı’nın büyük kubbesi, halvetleri üzerinde iki küçük kubbesi vardı. Mermerleri, mobilya ve yaylı yataklarıyla döneminin en lüks hamamıydı. Yatak çarşafları, yastık kılıfları her zaman kar gibi beyaz, ütülü olurdu. Hamamda birbirine sarılmış yılan ağızlı fıskiyelerden çıkan su sesinden başka ses duyulmazdı. Sessizlik hakimdi. 15 – 16 kurnası, yine aynı sayıda soyunma odası, her odada zil tertibatı vardı. Müşterinin zile basmasıyla resepsiyonda sadece aranan numara görünürdü.
– Beyler Hamamı’na daha çok kimler gelirdi?
– Şehrin tanınmış eşrafından olan müşterilerimiz içerisinde doktor, eczacı, esnaf ve tüccarlar ağırlıktaydı. 1972 yılında Beyler Hamamı’na Tony Curtis gelmişti. “Paralı Askerler” filminin çekimi için İzmir’de bulunuyordu. Yanında Türk oyuncular da vardı. Tony Curtis kese yaptırırken “Kurtarın beni” diye bağırıp espri yapmıştı. İlginçtir, o yıllar çok sık olmasa da ayda 3 – 4 defa tur otobüsleri hamama yabancı müşteriler getirirdi?
– Daha sonra Karşıyaka’da Ali Bey, Namazgah, Lüks, Basmane hamamlarını işlettiniz.
– Evet dört tarihi hamamın işletmeciliğini yaptık. Kadınlar – erkekler bölümü olan Namazgah, Lüks hamamları, Beyler Hamamı’na göre daha halk tipi hamamlardı. Lüks Hamamı’nda da antika özelliği olan mobilyalar vardı. Soyunmalık bölümünde taş aynalı şifonyeri temizlerken içinden bozuk paralar çıkan gizli çekmeceyle karşılaşmıştım. Hamama gelenler üzerlerinde para veya kıymetli eşya varsa güvenlik için hamamcıya emanet ederdi.
– Eski vakıf kayıtlarında görülen hamamların adları değiştiği için yerleri konusunda bazı tereddütler var. Anafartalar Caddesi üzerinde faaliyet göstermiş Gönül Ferah Hamamı hakkında araştırma yapıyorum.
– Gönül Ferah Hamamı’nın adını duydum. Sadece yerini biliyorum. Bu hamam daha çok çarşıya gelen yabancılar tarafından kullanılan hamamdı. Şimdi yerinde iş hanı var. Müftü Hamamı tarihten silindi, Kıllıoğlu İbrahim Efendi Hamamı yıkıntı durumda.
– Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde İzmir Belediyesi tutanaklarında 80 yıl önce hamamlar için konulmuş, uyulması zorunlu olan kurallar olduğunu gördüm. “Havlu, peşkir, kese, kuru olmalı, müşterinin gözü önünde sabunla tekrar yıkandıktan sonra kullanılmalı. Peştemal ve havluların her defasında kaynatılıp ütülenmesi, bir defa kullanılan takımların kaynatılıp ütülenmeden ikinci müşteriye verilmemesi. Ustura, jiletler müşterinin gözü önünde antiseptik mahlule batırılmalı. Hamamın içersindeki kirli suların kapalı oluklarla dışarı mecraya akıtılması, yıkanma yerlerinin her gün sodalı sularla fırçalanıp duvarların badanalanması, soyunma, giyinme yerlerinin mevsiminde ısıtılması, termometre bulundurulması” şartları konulmuş. Ayrıca hamamlarda sağlıklı olmadığı için, kan almak, sülük yapıştırmak yasaklanmış. İnsanların mantar, uyuz benzeri cilt hastalıklarına maruz kalmaması için alınan tedbirlerden biri de takunyaların müşteriye kuru olarak verilmesi, hatta belediye tarafından “Hamamda fırça, tarak bulunmayacak” gibi kesin kurallar konulmuş.
– Hamamlarda hijyen tabii ki önemli. Kireç kaymağı veya sodayla yıkandığı yıllar artık geride kaldı. Daha çok günümüzün dezenfeksiyon malzemelerini kullanıyoruz. Eski yıllarda hacamat yapılıp, sülük yapıştıran “kancılar” varmış. Jilet, ustura, diğer aparatlarla çizilen deriden akan kanı hayvan boynuzu veya bardak yardımıyla dışarıya akıtırmışlar. Hamamlarda yasaklanmasına rağmen zaman zaman kadınlar kısmında “kancı kadınlar” tarafından hacamat yapılmış. İçlerinde en meşhuru Kancı Leyla Abla’ymış, kancılık dışında kurşun da dökermiş… Artık hamamda takunya yerine plastik terlikler kullanıyoruz. Plastik terlikleri müşteriye dezenfekte edilmiş halde, kuru olarak veriyoruz.
– Hacamat yapanlara İzmir’de “kancı” denilmesi çok ilginç, ayrıca etimolojik olarak önemli. Günümüzde farklı mekanlarda daha modern aletlerle hacamat yapılıyor. Tıbbi yönden sakıncaları eski yıllarda bilindiği için yasaklanmış olmalı. Hamama uyumak için gelenler de oluyormuş? ? Hamamlar sabah saat 05.00 – 06.00 sıralarında açılır. Akşamdan kalma, gece uyuma zorluğu çeken müşteriler erken gelip banyo aldıktan sonra uyumak isterler. Onları üst odalara alırız. Orada birkaç saat kestirdikten sonra kalkıp işlerine giderler.
– Sanırım çok titiz müşterileriniz de oldu?
– Evet titiz müşterilerimiz oldu? Tanınmış İzmirli bir iş adamı, hamama içerisinde nalın, çarşaf, havlu, kese, tas, sabun gibi, kendine ait olan özel eşyaları olan bavuluyla gelirdi…
– Kesecilik uzmanlık gerektiriyor mu, herkes kesecilik yapabilir mi?
– Tokat’ın köylerinden gelen, keçi kılından yapılma keseleri kullanıyoruz. Kesecinin keseleyeceği yerleri tanıması lazım. Örneğin koltuk altları, meme uçları, çene altları hassas olduğu için, sert keselemeden tahriş olabilir. Kesecinin müşterisiyle kuracağı diyalog önemli. Bazı müşteriler hamamda kesecisini göremezse yıkanmaz, kesecinin görev yaptığı gün yıkanmaya gelir.
– Külhanda hangi tür yakacaklar yakıyorsunuz? Hamamların olmazsa olmazı su yeterli oluyor mu? ? Külhanda odun dışında kömür, pirina, sıkıştırılmış talaş yakıyoruz. Eski yıllarda Basmane Hamamı’nda ve diğerlerinde içilebilir nitelikte meşhur Osmanağa Suyu vardı. Tapu kayıtlarında adını görmek mümkün. Şimdi şehir suyu şebekesi suyu kullanıyoruz.
– Özellikle Yahudiler’in yoğun olarak yaşadığı mahalle hamamların da “Mikve” adı verilen arınma havuzları vardı. Lüks, Saçmacı, Namazgah hamamlarında bulunan mikveler işlevlerini kayıp ettiği için üzerleri kapatılmış. İşleticiliğini yaptığınız hamamlarda Mikve gördünüz mü? Sanat Tarihçisi Yrd. Doç Dr. Şakir Çakmak Hoca arınma havuzlarına “Yahudi çukuru” denildiğini söylemişti?
– Mikve dediğiniz havuz Lüks Hamamı’nda vardı.
– Külhanda büyü yakmaya gelenler oluyor mu?
– Evet, büyü yakma istekleriyle karşılaştık. Ancak bu büyünün bozulması mı, yoksa büyünün parçası mı? Müsaade etmiyoruz, çok sık olmasa da bu tür isteklerle karşılaşıyoruz.
– Hamamlar hangi günlerde daha yoğun oluyor? Hamam çalışanlarının maaş almadığı doğru mu?
– Bayram arifesinde yoğunluk yaşadığımız için sabaha kadar hamamı açık tutardık. Bayram münasebetiyle gelenler yanlarında yakınlarını da getirdi. Bayramın birinci günü de açık olurduk. Eskiden klasik hamamlar yerli yabancı müşteriler tarafından ilgi görürdü. Örneğin Lüks Hamam da 32 kesecinin çalıştığı günleri hatırlıyorum. Cumartesi, Pazar günleri yaklaşık 200 kişi kese yaptırırdı. Müşterilerimize giriş için numara veya randevu verirdik. Basmane Hamamı’nda da 28 keseci çalışırdı. Şimdi her iki hamamda da sadece iki keseci çalışıyor. Eski yıllarda hamam çalışanlarının kazancı müşteriden aldığı bahşişten ibaretti.
– Ali Bey, söyleşi için teşekkür ederim.
Fotoğraf: Atilla Özdemir
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.