Davut Yıldızı mı, PKK renkleri mi?

Yarım asrı geçen bir süredir İzmir’de yaşıyorum, doğup büyüdüğüm kentte. Yurt dışına gittiğimde hep imrenmişimdir kentlerin peyzaj anlayışına; yeşile ve çiçeğe verdiği öneme gıpta ile bakmışımdır. Geçmişe baktığımızda, İzmir yerel yönetimlerin başındaki insanlar yeşile hep günü kurtarma olarak baktılar. Kısa zamanda büyüsün kent yeşile bürünsün anlayışı hakimdi. Hızlı büyüyen bitkiler dikildi bu kentin dört bir yanına… Kıbrıs akasyası, yalancı karabiber, mimoza, demir ağacı ve hatta kavak gibi çeşitlilik boy gösterdi yıllarca… Kavakların polenlerinin yurttaşların sağlığına dokunduğunu görünce bir gecede yok ettiler adına türküler derlenmiş binlerce kavak ağacını.

Mühendis geçinen park ve bahçe müdürleri bataklık kurutmakta kullanılan okaliptüs ağaçlarını cadde ve sokaklara ve de hatta parklara diktiler. Baktılar ve gördüler ki; su bulmak için köklerini derinlere gönderen ve su borularına kadar ulaşan bu ağaçların zararını anlayınca yavaş yavaş kesip budamaya başladılar.
Budama mevsiminin sona erdiği şu günlerde çevrenize bir bakın ne kadar okaliptüs ağaçı varsa hepsi de problem yaratmasın diye neredeyse gövdesine kadar budanmış mahzun kafası kel kabak tıraş olmuş çocuklar gibi duruyor.

Özellikle Balkan ülkelerinde cadde ve bulvarlarda ve hatta sokak aralarında dolaşırken, kestane, ıhlamur ve ceviz ağaçlarını görünce çok şaşırmıştım. Biz bunları ormanlarda ve köylerde görmeye alışık olduğumuz için iç geçirmiştim. Dünün yerel yöneticilerine baktığımızda göreve geldikleri günlerde kent içinde ıhlamur, kestane gibi uzun ömürlü ağaçları dikmiş olsalardı (bakınız Eskişehir) bugün İzmir yeşillikler içinde, taze bir bahar gibi süzülüp duruyor olacaktı.

Her dönemde göreve getirilen ziraat mühendisleri, peyzaj mimarları kentte o kadar çok değişime gidiyor ki. Bir bakıyorsunuz, yolu ayıran bölümlere akasya dikilmiş, akasyalar gövde yapmaya başlarken sökülüp yerine turunç ağaçları gelmiş. “Oh, ne güzel kokuyor” demeye varmadan, kentin sokaklarını oya ağaçları süslemeye başlamış.

Bugünlerde ise çınar ağaçları pek revaçta… Tabii onları da dikerken yıllar sonrasını düşünmek gerekiyor. Ben bu konunun uzmanı değilim ama Buca Kaynaklar köyündeki devasa boyuttaki çınar ağaçlarını görünce, yol kenarlarına dikilen çınarlar aklıma düşüveriyor ve onların yüz yıllar sonra yaratacağı sorunları düşünüyorum sadece. Yani yurt dışında gördüm bu konuyla da ilgili olduğum için peyzaj düzenlemelerinin her zaman uzman ellere teslim edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Düzenleme çalışmalarında hem bugüne cevap vermeli hem de gelecek yüz yıllara dair planlamalar yapılmalı.

Aslında yukarıda yazdıklarım ve şimdi aktaracaklarım arasında bir bağlantı var mı? Evet, var… İzmir Büyükşehir Belediyesi yeşil, park, çevre düzenlemeleri konusunda Avrupa kentlerini aratmayacak güzelliklere imza atıyor. Çalışmalara bayılıyorum, bu işi kim gerçekleştiriyorsa alnından öpüyorum ekibiyle birlikte. Bir kere okaliptüs denilen sıkıntıdan kenti kurtarmaya çalışıyor, ikincisi orta refüjlere çınar ağaçları dikiyor, bir de bayılıyorum renklerine mevsimi geldiğinde izlemeye doyamıyor insan. Kentin dört bir yanına erguvan ağaçları dikiliyor. İstanbul ile özdeşleşmiş bir ağaç türü…

Gelelim konumuza. Davut Yıldızı ve PKK renklerine…

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden geçtiğimiz günlerde “Tablo değil gerçek!” başlıklı bir haber servis edildi. Haber metni şöyle:

“İzmir Büyükşehir Belediyesi, uyguladığı yeni peyzaj düzenlemesi ve 2 milyon mevsimlik çiçek dikimiyle kenti rengarenk bir tablo gibi süslüyor. Kent estetiği için birçok uygulamayı hayata geçiren İzmir Büyükşehir Belediyesi, gerçekleştirdiği peyzaj düzenlemeleriyle de İzmir’i adeta çiçek bahçesine döndürdü. Kentin birçok noktasında görücüye çıkan yeni düzenlemeler, vatandaşlar tarafından büyük beğeni topladı. Ana arterlerde uygulanan peyzaj düzenlemeleri ressamların tablolarını aratmıyor. Düzenlemeler için kullanılan 2 milyon adet mevsimlik çiçek kenti “mis” gibi kokuturken, yapılan sözleşmeli alımlarla üretici kooperatiflerine de önemli bir katkı sağlanmış oldu.”

Buraya kadar her şey güzel, ben de bu güzellikleri herkesle paylaşmak amacıyla Facebook’tan şöyle bir metin yazdım: “İzmir Büyükşehir Belediyesi son dönemde kent içinde peyzaj düzenlemesinde dünya kentlerini solladı… Sanırım yeni bir ziraat mühendisi gelmiş olmalı… Can kattı… Ekibinin de ellerine sağlık… İzmir’e yakışan da budur” dedim. Büyükşehir Belediyesi’nin fotoğraflarını paylaştım. O kadar çok beğeni almaya başladı ki… Sanırım et ve ot kafalılar bu durumdan rahatsız oldu.

Öyle ya! Büyükşehir Belediyesi’nin kent içinde yaptığı güzelliklere övgüler yağıyor. Ne yapmalı, nasıl yapmalı diye düşünen bu et ve ot kafalıların yorumlarından birkaçını burada aktarmak istiyorum. Buna benzer o kadar fazla yorum yapıldı ki, daha fazlası can sıkıntısı. Çünkü yapılmak istenilen güzelliklere limon sıkmak gibi bir şey. Yorumlar öyle sıralanıp gidiyor. Tüm bu yorumları bir kenara bırakıp Büyükşehir Belediyesi’nin son günlerde yaptığı peyzaj düzenlemelerine on üzerinden yüz veriyorum. Emeklerine sağlık… Bakın neler yazmışlar:

– Art niyet diyenler, renkler ve şekiller PKK yanlısı olmuş, bu işte bir gariplik var…

– İzmir kıyıdan mı ibaret?..

– Suriyeliler iki günde eski haline çevirir…

– Ortaya da 6 uçlu David yıldızı dikmeseler daha da iyi olacakmış. Bizim 5 uçlu yıldızımız az geldi galiba…

– Bir de şu asfaltın ortasına İzmir Büyükşehir Belediyesi yazmaktan vazgeçseler. Yol çizgileri asfalta göre 6 kat daha fazla kaygandır. Zaten bir de bu boyamalarla riskleri iyice arttırıyorlar. Motosiklet süren birilerinin de katılması lazım sanırım ekibe

– Bunlar hep ayrıntı. Misal ben de her yerde bağırıyorum, “Kkoşanlar için Bostanlı’ya bisiklet yolunun yanına bir tartan pist yapın, asfaltta koşa koşa dizleri sakatlıyoruz, menisküs oluyoruz” diye, duyan yok. Fuar’daki tartan denen pist olmuş beton, değiştiren yok. Ama Kordon’da cillop gibi tartan pist var, göz önü orası diye. Öğlen memurlar, beyaz yakalılar yemek sonrası kunduraları ile yürüyüş yapıyorlar orada. Senin de derdine bak, yazılar çok kayganmış, peh.

– Bir de şu hatay üçyola bir el atsanız.

– Bir de Üçkuyular Metro Parkı’nı görmek gerek. Ne estetik var ne insanla bütünleşme var. Bir de Güzelyalı Parkı’nı görsünlerde ilham alsınlar

– Biraz da iç taraflara baksalar, hep kıyı ve sahil… İzmir sadece oradan ibaret gibi kenar semtlerin parkları içler acısı. Büyükşehir çalışıyor ama ilce belediyelerde hiç bir iş yok. Ne yol ne park ne temizlik, hepsi rezalet…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın