
Sokağın başında sağda Yeni Sadık Bey Oteli yazan bina hakkında daha önce yazdığım için üzerinde fazla durmayacağım . Binanın önünden her geçtiğimde güneye bakan kafesli penceresinden sokağı seyreden bir kız çocuğunu görür gibi olurum. Gün gelecek, küçük kız büyüyüp büyük kurtarıcı Mustafa Kemal’in eşi olacak…

Mahalle ile ilgili başka hayallerim de var… Akıncı Mahallesi, toplam dört camiye ev sahipliği yapar. Esasında iki cami iki mescit demek daha doğru. Kabasoğan Mescidi’nin adını birileri Hurşidiye Camisi yapmış. Kapısındaki tabelaya Hurşidiye yazılınca eski ismi unutulmuş…



Türbe karşısındaki çıkmaz sokakta özel bir ses sistemi vasıtasıyla ünlü Bestekar Rakım Elkutlu’nun şarkıları çalınsa; örneğin “Ne bahar kaldı ne gül ne de bülbül sesi var”…

Aynı evin ara sokağında, görme engelli piyanist Mümtaz Uygun’un radyo arşivlerinden derlenecek şarkıları çalınsın, piyanist Mümtaz Uygun da çıkmaz sokaktaki evde yaşadı.
İzmir’in işgali sırasında şehit edilen Albay Süleyman Fethi Bey’in cenazesi Küçük Fettah Sokağa (1299) eski İzmir evine getirilip bir gece misafir edilmişti. Sokağa Şehit Albay Fethi Bey’in adı verilsin, otopark olarak kullanılan Kömürcü Han’ın arsası amfi tiyatro olsun, tiyatrocular sıklıkla gelip burada oyunlarını oynasınlar…
Aynı sokağın uzantısında, Anafartalar Caddesi’ne çıkarken sağdaki evin kepenkleri lacivert kırmızıya boyansın, duvara basketbolcu Hüseyin Alp’in adı kazılsın. “Ne ilgisi var?” demeyin, döneminde Balkanların en uzun boylu basketbolcusu Hüseyin Alp, Altınordu Basketbol takımında oynayıp, takımını Türkiye şampiyonu yaptığı yıllarda bu evde yaşadı …
Bir dönem mahallenin beğenilen meyhaneleri, lokanta ve gazinoları vardı. Fevzipaşa Caddesi’ne bakan meşhur Toros Lokantası bir lezzet durağıydı. Beyaz örtülü masalarda yenen yemeklerin tadı halen anlatılır. Tiyatro guruplarının oyun oynadığı, konserlerin verildiği Ali Ulvi’nin bahçesi, eski esnaf meyhaneleri, Kalender, tek tekçi Doğan, kokoreççi Necmi, meyhaneci Beşir halen faal olan Hayyam’ı, meşhur Lokmacı Öztat Kardeşler’i unutmayalım.
Meyhaneler tekrar faaliyete geçsin demek eski bir geleneğin devamı için yeterli olmaz. Bir zamanlar meyhane kadar meyhaneciler de önemliydi… Mahallenin bir de müzesi var. 1298 Sokak’ta İzmirli tüccar Eminzade Hafız Tevfik Birsel Efendi tarafından 1900 yılında inşa edilen bina şimdi Kadın Müzesi olarak kullanılıyor.
Emniyet Oteli, aynı sıradaki kebapçı dükkanı olarak hizmet veren sebillerin düzenlenip onarıldığını, Oteller Sokağı’nda eski Tilkilik Ortaokulu’nun bulunduğu yere kondurulan otoparkın kaldırılıp, aynı hastanenin kafeterya ve depo olarak kullandığı Roma galerilerinin İzmirlilerin ziyaretine açıldığı günleri görebilecek miyiz?
Basmane Karakolu “İzmir kitaplığı”na dönüşsün, bütün tarihinde suçlu görmekten yorgun düşen tarihi karakolun restorasyonundan sonra görünür bir yerine İzmir karakollarının tarihini yazan merhum Akın Hatipoğlu’un fotoğrafını asalım…
Yeni Sadık Bey Oteli’nin kuzeyinde sonradan yapılan dükkanların altında kalan antik tünelin ortaya çıkarılması, Hatuniye Parkı’nın yeniden ele alınıp düzenlenmesi, çirkin trafonun kaldırılıp yerine Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 10 Eylül 1922 tarihinde caddeden geçişlerinin resmedilmesi, sağlık ve itfaiye dışında sokakların araç trafiğine kapatılması, tescilli tescilsiz yapıların onarımı gibi projeleri hayata geçirmek çok mu zor?
Cami, mescit, hazire, konak, arkeolojik ve benzeri değerlere sahip eski İzmir mahallesi başka nasıl ayağa kaldırılıp eski parlak günlerine döndürülebilir?
Mahallenin özetini yapmaya çalıştım.Zaman çok çabuk geçiyor, kıymetini bilelim…
Fotoğraflar: Atilla Özdemir
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.