Bayram sonrası hatırlatmalar

Dünya televizyonları Basmane’de mültecilerle ilgili çekimler yapıyor. Son olarak Fransız ve Alman televizyoncularını gördüm. Sokaklarda, kenarda, köşede, kuytuda, park ve cami avlusunda yatıp kalkanları, dilenenleri, çöp içersinde oynayan çocukları görüntülüyorlardı.

Mülteciler neden balon alır, merak ettim. Manavda, bakkalda, yol üstünde pompasıyla birlikte şambrel, can yeleği satanlar söyledi; umuda yolculukta cep telefonlarını deniz suyundan korumak için kullanıyorlarmış.

Mültecilerin arasında doktor, eczacı, mimar, yönetmen, edebiyatçı, sinemacı, yazar ve diğer mesleklerden insanlar var. Eli kalem tutanların günlükleri zamanı gelince ortaya çıkacak. Örneğin şöyle yazılar okuyacağız:

“Yolumuz İzmir’den geçti, tahtakurusu olan otellerde konakladık, uyuz olduk. İnsan tacirlerinin sattığı can yelekleri canımızı aldı. Çoluk çocuk sokaklarda yatıp kalktık, gittiğimiz cami tuvaletinde sabun, kağıt, rezervuar yoktu, her kes bize aşağılayıcı gözlerle baktı. Başımızı sokmak için bodrum katlarını, iş yerlerini, gecekonduları kiralarken kazıklandık. Aracılara para kaptırdık, insan kaçakçılarıyla çıktığımız yolda, polis baskınından korkup damdan dama kaçarken kolumuzu ayağımızı kırdık. Sağlık ve yardım kuruluşlarından yeterli yardım görmedik. Esnaf, dükkanının önünü kapatıyoruz diye bizleri hırpaladı, dayak yedik. Sığındığımız cami avlusundan kovulduk, hoca efendi bizlere hakaret edip üzerimize hortumla su sıktı. Döviz bozdururken kazıklandık, bizleri Yunan adalarına götürecek kurnaz üç kağıtçılara, sahte kaptanlara paramızı kaptırdık, dolandırıldık, yaban ellerde perişan olduk…”

Dikkat ! her zaman söylerim, Basmane İzmir’in aynasıdır…

Eğitimin yaşı yok

Basmane’den metro ile Bornova’ya gittim. Metro İzmir’in gururu. Bornova’da bindiğim otobüsün şoförüne, “Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi önünden geçiyor musunuz?” diye sordum. Keşke sormasaydım, horozlandı, “Bilmek zorunda değilim” dedi. “Ballian Konağı nerede?” diye sorsam haklı olabilirdi. Fazla uzatmadım, hava sıcak, otobüsün kliması çalışıyor, problem şoförde.

İki durak sonra cephesinde tabelası olan müzenin önünde inerken, “Bak, öğren, müze burası” dedim. Eğitimin yaşı yok. İşlerini severek yapanlar alınmasın, şoför arkadaşları izinli günlerinde kentin önemli mekanları gezdirip, “Burası müze, konsolosluk, tiyatro, hamam, han” diye tanıtılsa, biraz da nezaket dersi verilse hiç de fena olmaz.

Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi’ni Bornova eski yeni belediye başkanları, İzmir Valisi henüz ziyaret etmemiş. Müze fukarası İzmir’de nitelikli bir müzenin tanıtılmasında hepimize görev düşüyor…

Atık depoları kent dışına çıkarılmalı

Basmane’den pek dışarı çıkmıyorum. Yolum Balçova’ya düştü. Üst geçide yürüyen merdivenle çıktım, inerken asansörü kullandım, farklı bir yere geldiğimi hissettim, hoşuma gitti. Bir delikanlının asansör butonunu ayağıyla kumanda etmesi neşemi kaçırdı. Yürüyen merdivenleri durdurmak gibi sululuklar yapanlar var. İnsanlar arızalı sanıp rıhtı yüksek merdivenleri çıkmak zorunda kalıyor…

Önceki gün gazeteler mezarlıklardan çalınan muslukları yazdı. Konu sadece musluklar değil, kent mobilyalarına verilen zararlar, eski İzmir evlerinin kapısı, penceresi, rögar kapakları, çalınıp satılıyor. Saat Kulesi’nin bakır alemleri, ezilmiş halde hurdacıda bulunmuştu. Şehrin içersinde hurda depoları olduğu müddetçe huylu huyundan vazgeçmeyecek, çalmalar devam edecek…

Eski İzmir sokakları trafiğe kapatılsın

“Eski İzmir sokakları sağlık, itfaiye dışında trafiğe kapansın” diyenlerdenim. Ağır tonajlı araçların sokaklara girmemesi için dilekçeler verdim. Neyse, İzmir Büyük Şehir Belediyesi feryadı duydu 1273 Sokak’ın girişine “kamyon giremez” levhasını astı. Çare oldu mu? Hayır, olmadı. Tabelayı kim takar? Bu kez kendi araçlarını, iş makinelerini soktular, “Yapmayın, etmeyin, bu araçların kırıcıları binalara zarar veriyor” dediysem de dinletemedim.

Bayram öncesi yine ağır tonajlı kamyonlar, iş makineleri sahnede yerini aldı. Tescilli evler zangır zangır, duvarlar çatladı…Üstelik giysilerinde belediyenin armasını taşıyan ilgililer fotoğraf çekerken beni de onu da çek diye dalga da geçtiler. İş makineleri olmadan kazı olmaz mı, tabi ki olur, el kazısı diye bir kazı var, biraz zahmetli ve pahalı ama koruma için gerekli… Tarihsel çevreyi korumak için sadece çalıştaylar yeterli olmuyor, işin içersine ruhunuzu katmanız gerekiyor…

Elektrik trafolarına resim yapıp sevimli hale getirmek doğru mu?

Elektrik trafolarının bulunduğu alanlar tehlikeli yerlerdir, her an kısa devreden dolayı patlama, yangın olabilir. Ayrıca trafo yakınında oturanların manyetik alandan etkilenmesi söz konusu. Söylediklerim uzman görüşü. Eskiden kuru kafayla “dikkat ölüm tehlikesi var” diye uyarılırken, şimdi bu binalar ressamların elinde sevimli hale getiriliyor. Etrafında yatan insanları gördüğüm için trafolara kafayı taktım. Bitpazarı haline getirilen Hatuniye Parkı düzenlemesi “bir peyzaj mimarının elinden çıkmış olamaz” diyorum…

Kentlilik bilinci dersleri verilmeli

Eskiden iftar çadırlarına kızardım, oruç tutmayanların oruç tutar gibi çadırda iftar kuyruğuna girmeleri, iftar verenlerin çadır girişine isimlerinin asılması garibime giderdi. Sonra bu alışkanlık sosyal demokrat belediyeler tarafından yapılmaya başlandı. Kapalı mekanları anlarım, ancak sokak ve caddelere kamu parasıyla kurulan sofraları anlamam…

Özetle, cumhuriyetin ilk yıllarında okul, kahvehane, cami ve köy odalarında, fabrikalarda okuma yazma seferberliğine girişilip kurslar açıldı. İki ayda yeni Türkçe okuma yazma öğretildi, öğrenenlere diplomaları verildi.

Benzer bir uygulamayla yurt genelinde açılacak kurslarla kentlilikle ilgili çok şey öğretilebilir. Derslerin konusuna gelince, kentte ortak yaşamanın kuralları, yaya kaldırımı ve trafik ışıklarının önemi, orman, deniz ve akarsuların kirletilmemesi, sokaklara işemenin, çöp dökmenin, tükürmenin, çiğdem çıtlatmanın, gece yarısı havai fişek patlatmanın, silah sıkmanın sakıncaları. Hijyen, kent mobilyalarının kullanımı, görgüsüzlük, savurganlık, zabıtanın seyyarlardan alış veriş yapmasının olumsuzlukları, merdiven altı imalatların ölümcül zararları. insana ve tüm canlılara yapılan merhametsizlik, yerli yabancı turistleri kazıklamak vs… Ahlaki eğitimi de işin içerisine katmak gerekiyor. Ancak onun diploması “vicdan” kurslarla öğrenilecek iş değil…

Gözlemlerimi paylaşmaya devam edeceğim.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın