Mülteciler neden balon alır, merak ettim. Manavda, bakkalda, yol üstünde pompasıyla birlikte şambrel, can yeleği satanlar söyledi; umuda yolculukta cep telefonlarını deniz suyundan korumak için kullanıyorlarmış.
Mültecilerin arasında doktor, eczacı, mimar, yönetmen, edebiyatçı, sinemacı, yazar ve diğer mesleklerden insanlar var. Eli kalem tutanların günlükleri zamanı gelince ortaya çıkacak. Örneğin şöyle yazılar okuyacağız:

Dikkat ! her zaman söylerim, Basmane İzmir’in aynasıdır…
Eğitimin yaşı yok
Basmane’den metro ile Bornova’ya gittim. Metro İzmir’in gururu. Bornova’da bindiğim otobüsün şoförüne, “Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi önünden geçiyor musunuz?” diye sordum. Keşke sormasaydım, horozlandı, “Bilmek zorunda değilim” dedi. “Ballian Konağı nerede?” diye sorsam haklı olabilirdi. Fazla uzatmadım, hava sıcak, otobüsün kliması çalışıyor, problem şoförde.
İki durak sonra cephesinde tabelası olan müzenin önünde inerken, “Bak, öğren, müze burası” dedim. Eğitimin yaşı yok. İşlerini severek yapanlar alınmasın, şoför arkadaşları izinli günlerinde kentin önemli mekanları gezdirip, “Burası müze, konsolosluk, tiyatro, hamam, han” diye tanıtılsa, biraz da nezaket dersi verilse hiç de fena olmaz.
Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi’ni Bornova eski yeni belediye başkanları, İzmir Valisi henüz ziyaret etmemiş. Müze fukarası İzmir’de nitelikli bir müzenin tanıtılmasında hepimize görev düşüyor…
Atık depoları kent dışına çıkarılmalı
Basmane’den pek dışarı çıkmıyorum. Yolum Balçova’ya düştü. Üst geçide yürüyen merdivenle çıktım, inerken asansörü kullandım, farklı bir yere geldiğimi hissettim, hoşuma gitti. Bir delikanlının asansör butonunu ayağıyla kumanda etmesi neşemi kaçırdı. Yürüyen merdivenleri durdurmak gibi sululuklar yapanlar var. İnsanlar arızalı sanıp rıhtı yüksek merdivenleri çıkmak zorunda kalıyor…
Önceki gün gazeteler mezarlıklardan çalınan muslukları yazdı. Konu sadece musluklar değil, kent mobilyalarına verilen zararlar, eski İzmir evlerinin kapısı, penceresi, rögar kapakları, çalınıp satılıyor. Saat Kulesi’nin bakır alemleri, ezilmiş halde hurdacıda bulunmuştu. Şehrin içersinde hurda depoları olduğu müddetçe huylu huyundan vazgeçmeyecek, çalmalar devam edecek…
Eski İzmir sokakları trafiğe kapatılsın


Elektrik trafolarına resim yapıp sevimli hale getirmek doğru mu?

Kentlilik bilinci dersleri verilmeli
Eskiden iftar çadırlarına kızardım, oruç tutmayanların oruç tutar gibi çadırda iftar kuyruğuna girmeleri, iftar verenlerin çadır girişine isimlerinin asılması garibime giderdi. Sonra bu alışkanlık sosyal demokrat belediyeler tarafından yapılmaya başlandı. Kapalı mekanları anlarım, ancak sokak ve caddelere kamu parasıyla kurulan sofraları anlamam…

Benzer bir uygulamayla yurt genelinde açılacak kurslarla kentlilikle ilgili çok şey öğretilebilir. Derslerin konusuna gelince, kentte ortak yaşamanın kuralları, yaya kaldırımı ve trafik ışıklarının önemi, orman, deniz ve akarsuların kirletilmemesi, sokaklara işemenin, çöp dökmenin, tükürmenin, çiğdem çıtlatmanın, gece yarısı havai fişek patlatmanın, silah sıkmanın sakıncaları. Hijyen, kent mobilyalarının kullanımı, görgüsüzlük, savurganlık, zabıtanın seyyarlardan alış veriş yapmasının olumsuzlukları, merdiven altı imalatların ölümcül zararları. insana ve tüm canlılara yapılan merhametsizlik, yerli yabancı turistleri kazıklamak vs… Ahlaki eğitimi de işin içerisine katmak gerekiyor. Ancak onun diploması “vicdan” kurslarla öğrenilecek iş değil…
Gözlemlerimi paylaşmaya devam edeceğim.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.