Sokakların ve evlerin hüznü

Gazetelerde yer alan “Konak ilçesinde eski evler yıkılıp can ve mal güvenliği açısından güvenli hale getirdi” haberinden rahatsız oldum. Belediyelerin kolayına kaçıp tarihi yapıların yok oluşuna zemin hazırlaması af edilir bir konu değil…

Konak Belediyesi’nin “2014 yılında 44 bina yıktık” açıklamasından geçmiş yıllara doğru gidilirse, durumun ne kadar vahim olduğu görülür. Terk edilmiş, harabe ve metruk ifadelerini kullanmak yerine o binaları enkaz haline getiren, amaç dışı kullanım sorgulanmadı, önlemi alınmadı…

Yazılarımı takip edenler anımsarlar, yerel seçimler öncesi belediye meclis üyelerine şöyle bir hatırlatmada bulunmuştum:

“Sizleri tanımıyorum, beş yıl Konak ilçesini yöneteceksiniz, çalışmalarınızı yapacağınız belediye binasının bulunduğu Basmane ve çevresi, kültür varlıklarımızın yoğun olduğu bir semtimiz. Böylesine tarihi bir bölgede belediye başkanlığı ve meclis üyeliği yapmak kolay değil. Daha açık söylemek gerekirse, siyasi geleceğinizin vizesini tarihi dokuya yapacağınız hizmetlerden sonra alabilirsiniz… Altınpark’ı ziyaret ederseniz sizlere amaç dışı kullanımlar ve diğer nedenler yüzünden terk edilmiş, göçmüş, yangın geçirmiş, izinsiz ve uzman olmayanların yaptığı müdahalelerle tarihsel kimliğinden koparılmış, yasalar, yönetmelikler, uluslararası anlaşmalara rağmen korunamayan, İzmir tarihiyle özdeşleşmiş değerlerimizi gösterebilirim. Sizlerin, onarım bekleyen cami, mescit, sur, han, hamam, türbe, kitabe, köprü, su kemeri, köşk, konak, sebil, Kilise, Sinagog, çeşme, mezarlık, hazire, arasta, ulu ağaç gibi kültür varlıklarımız üzerine söylenecek sözleriniz olmalı…”

İlginçtir, merak edip bölgeyi inceleyen ve düşünce üreten olmadı…

Birkaç gün önce oteller, havralar ve Anafartalar Caddesi ikinci etap bölgeleri için gerçekleştirilen diyalog konferansında “Projelerin raflarda durması değil, eyleme geçmesi ve uygulanması gerekiyor. Tarihe tepeden değil, orada yaşayanlarla, İzmir’i sevenlerle birlikte sahip çıkıyoruz“ denilmiş. Tesbit doğru, projeler raflardan bir türlü tatbikat için inmiyor. Ancak oteller, havralar ve Anafartalar Caddesi konferanslarına tepeden bakıldı ve çok az sayıda bölge insanı davet edildi. Katılanların hemen hepsi akşam olunca dükkânını kapayıp başka semtlere gidenler. Bu bölgede yaşayanlar dikkate alınmadı.

İzmirliler’in tarihle ilişkisini güçlendirme projesinde, destekleyeceğim gibi sonuna kadar muhalif olacağım konular var. Hazırlanan kitapçıkta bariz hatalar ve eksiklikler başka bir yazımımın konusu olsun. Daha önce ilgilileri İzmir’de resmi adı İkiçeşmelik olan bir caddenin olmadığı konusunda uyarmıştım. Eğer bu ad hoşunuza gitmiyorsa meclisinin alacağı bir kararla Eşrefpaşa Caddesi adını değiştirin biz de rahat edelim.

Gelelim sokakların ve evlerin hüznüne…

15 Mayıs 1919 İzmir’in işgalinde süngü darbeleriyle yaralanan, 23 Mayıs 1919 yılında vefat eden Şehit Albay Süleyman Fethi Bey’in cenazesi 1299 eski adıyla Küçük Fettah Sokak’ta Ali Şefik Bey’in evine getirilmiş ve bu evde bir gece misafir edilmişti… Vatanı uğruna şehit olan, adını okullara yol ve caddelere verdiğimiz Şehit Albay Süleyman Fethi Bey’in işgal yıllarında cenazesinin cesaretle getirildiği sokağın ve evin, bütün hatıralarıyla yaşatılması, İzmirliler’in tarihle ilişkisini güçlendirmek isteyenlerin görevi olmalı.

Kimse hamasi laflarla zamanı boşuna tüketmesin. Valilik, Kültür ve Turizm Bakanlığı, vakıflar, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve diğerlerinin birlikteliği olmadan tarihsel çevre korunamaz…

Not: Hatuniye’de park düzenlemesini yapanlar, sosyologlarınıza orada yaşanan sosyal dramı incelettiniz mi? Park yapmak yerlere kilit taş dizmek midir? Yağmurda çamurda kaç kez gidip baktım, bütün uyarılarıma rağmen cami girişindeki silindirik kahve renkli antik taş henüz yerine konmadı. Konuyu büyütmek istemiyorum, nereye attıysanız bulup getirin. Denize attıysanız girip çıkarın. O taşın İzmir tarihiyle ilişkisi var…

(Fotoğraf: Atilla Özdemir)

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın