Selçuk Oteli’nin hatırlattıkları

4. Basmane Günleri’nin son günü (25 Ekim 2014 Cumartesi) Basmane ve çevresi gezisi düzenlenecekti. Saat 12. 00’de Mezarlıkbaşı Katlı Otoparkı önünde buluşulacak, sinagoglar, kiliseler, konaklar, köşkler, Agora, Altınpark, antik tiyatro kazı alanları, Altınordu Spor Kulübü, çeşmeler, sebiller, müzeler gezilecekti. Meterolojik uyarılar, havanın rüzgarlı ve yağışlı uyarısı dikkate alınarak gezi iptal edildi. Gezinin gelecek ilkbaharda yapılacağı duyuruldu.

Gezinin iptal edildiğinden haberdar omayanlar, belirtilen saatte buluşma noktasına geldiler. Ben de sabah havanın açık olduğunu görünce buluşma noktasına hareket ettim. Öyle ya, “Ne olur ne olmaz. Metoroloji yanılmış galiba. Günlük güneşlik günde programa devam edebilirler” dedim. Eski semtim Mezarlıkbaşı’na, buluşma noktasına ulaştığımda, katlı otopark önünde 20 kadar etkinlik izleyicisinin toplandığını gördüm. Semt esnafı Eczacı Kemal Ağabey’in çevresinde kendilerini gezdirecek bir rehberin gelmesini bekliyorlardı.

Kemal Ağabey’e selam verip benim yapacağım bir şey olup olmadığını sordum, “Sen Orhan Beşikçi’ye yetiş. Şu an sinagogda olmalılar” dedi. Hemen caddeyi geçip Kemeraltı Çarşısı’na yöneldiğimde, Anafartalar Caddesi’nin Eşrefpaşa Caddesi’ne açıldığı noktada bir grubun bana doğru geldiğini gördüm. Ertelemeden haberdar olmayan kişilerden oluşan bir başka grup sinagogu gezmişti. Gezi bitmiş, onlara rehberlik eden Orhan Ağabey de eşinin sağlık durumundan dolayı gruptan ayrılmıştı.

Fahri rehberliği üstlenenler, grubu yakındaki kortejolara ve hanlara doğru yönlendiriyordu. Ben de peşlerine takıldım. 26 yıl oturduğu Keçeciler semtini geçtiğimiz sırada birisi, “Alaattin, gel bir çayımı iç. Öğle yemeği yemediysen, otelin restoranı açık, gel karnını doyur” diye seslendi. Sesin geldiği yere yöneldiğimde, bu semtten çocukluk arkadaşım Osman Zafer Hekimoğlu’nu gördüm…

Anafartalar Caddesi 626 numaradaki eski bir İzmir köşkü Vatan Oteli olarak hizmet veriyordu. Basmane’nin en eski otellerinden Vatan Oteli ve yanındaki Asmaaltı Restoran, çocukluğumu, ilk gençlik yıllarımı yaşadığım bu muhitte 1970’li, 1980’li yıllarda İzmir’in marka işletmelerindendi. İşte bu otelin sahibi olan çocukluk arkadaşım beni davet ediyordu. Gruptan ayrılarak Osman Zafer Hekimoğlu’nun davetini kabul ettim. Otelin önündeki masaya oturduk, çocukluk dönemimizdeki hatıraları konuşmaya başladık…

Arkadaşımın ailesi Hekimoğulları’nın cadde üzerinde üç otel işletmeleri yer alıyordu… İlki tarihi Tevfikpaşa Hamamı ve meşhur Lale Sineması’nın karşısında Selçuk Oteli, ikincisi daha ortada, şimdi önünde çay içtiğim Vatan Oteli ve yine aynı cadde üzeri Tilkilik-Dönertaş’ta Mumyakmaz Hacı Veli Camisi yanındaki ise Meram Oteli’ydi…

Uzun yıllar önce, Osman Zafer’e ailesi Mezarlıkbaşı’nda Lale Sineması karşısındaki işletmeleri Selçuk Oteli önünde seyyar tablasında çorap ve mendil sattırırdı. Böylelikle onun esnaflık ve ticareti öğrenmesi beklenirdi… Yıllar sonra askerlik görevimi yapıp döndüğümde Osman Zafer’in otel önündeki sergide yine çorap ve mendil sattığını görmüştüm.

***

Askerlik dönüşü Karataş 332 Sokak’ta “Foto Alaattin” ismiyle bir küçük dükkanda fotoğrafçılık yapmaya başlamıştım. O yıllarda Şavkar şirketinin terlik imalathanesi ile bitişik komşuyduk. Terlik imalathanesinde 15 kişi çalışıyordu. İçlerinden Kuşadalı Hüsnü ile samimi olmuştuk.

Terlikçi kalfası Hüsnü benden dört beş yaş büyüktü ve evliydi. Aile sorunları vardı. Sabah saat 10.00’da bira içmeye başlar, akşama kadar içer, sarhoş olur, o halde bana gelir, dertlerini anlatırdı. Bir sabah işyerime gittiğimde Hüsnü’nün eşinden boşandığını ve bir Basmane otelinde yaşamaya başladığını öğrendim.

Birkaç gün sonra mahallem Keçeciler’de Selçuk Oteli önünden geçerken Hüsnü’yü otel resepsiyonisti Diyarbakılı Beşir ile sohbet ederken gördüm. Hemen içeri girip selamladım, konuştuk. Komşu işletmedeki arkadaşım Hüsnü, çocukluk arkadaşımın babasının mahallemdeki otelinde kalmaya başlamıştı. Yuvası dağılanarkadaşımla daha çok görüşmeye başladım. Hüsnü bira içmeyi bırakmış şarap içmeye başlamıştı. Sıkıntılarını alkolleatacağını mı sanıyordu, bilemiyorum…

Bir akşam Selçuk Oteli’ne uğradığımdaHüsnü’nün oda arkadaşıyla tanıştım. Yaşı 75’in üzerinde, gün görmüş bir kişi olduğu her halinden belli bir ağabeydi. Kıyafetine, üstüne başına baktığınızda bir meczupa, bir düşküne benziyordu. Her gün akşam üzeri eline bir düzine çorap ve mendille soluğu Tepecik’te alırdı. Genel evlere giden yolun girişinde çorap ve mendil sattıktan sonra bir şişe şarap, biraz peynir ve zeytin satın alarak otele döner. odasına çekilirdi.

Birkaç akşam yuvası dağılan arkadaşım Hüsnü’nün oda arkadaşı Selahattin Amca ile sohbet imkanı buldum. Başından geçenleri, yaşadıklarını anlattı, işittiklerim karşısında şaşa kaldım.

Selahattin Amca İstanbulluymuş. İstanbul Boğazı’nda yalıları, köşkleri olan varlıklı bir kişiymiş. Dedelerinden miras malı mülklerini varmış. Onları nasıl yitirdiğini , “Kız kardeşlerim ve kocaları, eniştelerim gafletimden yararlanıp hepsini elimden çekip aldılar. Sonra da bir tekme vurup sokağa attılar” diye özetledi. “Selahattin Amca kız kardeşlerin ve kocaları seni nasıl bu duruma düşürdüler? Hiç mi uyanamadın?” diye soruverince şunları anlattı:

“Hiç bitmeyecek gibi görünen bir malın, mülkün mirascısıydım. Hayatta hiç çalışmadım, hep miras yemekle vakit geçirdim. Fas’ın meşhur Casablanka şehrinde günümü gün ederken bir gün İstanbul’dan bir mahkeme tebligatı aldım. Hemen İstanbul’a döndüğümde ne göreyim? Vekalet verdiğim eniştelerim neyim var neyim yoksa satıp savuştrup paralarını bankalardaki hesaplarına yatırmışlar. Bana da hiç bir hak arayacak hukuksal sebep bırakmamışlar. Ceketim ve nüfus kağıdımla ortada kalakaldım.”

Eldekini avuçtakini yitirince artık İstanbul’dada kalamamış. O da İzmir’e gelmiş ve Basmane’deki bu otele sığınmış. “Bütün geleceğimi kaybettim. yaşamdan beklediğim bir şey yok” deyince, “Aman Selahattin Amca, Hüsnü’nün yanında böyle konuşma” diye uyarma ihtiyacı duydum. “O daha 26 yaşında kendisini toparlayıp tekrar yuvasını açsın. sen böyle düşündüklerini ona söyleme” diye ekledim. Hemfikir olduk.

***

Zaman zaman görüşür olduk. Terlikçi Hüsnü bu otelde bir buçuk yıl kadar kaldıktan sonra kendini toparladı. İkinci evliliğini yaparak Selçuk Oteli’nden ayrıldı. Bir akşam üzeri otel resepsiyonuna uğrayıp İstanbullu Selahattin Amca’yı sordum. Hakkın rahmetine kavuşmuştu. Yakınları almaya gelmeyince cenazesi kimsesizler mezarlığına defnedilmişti.

Basmane’deki otellerde, otel odalarında nice insanlar, hayatlar, dramlar, hikayeler var. Çocukluk arkadaşımla geçmiş günleri yad ederken hatırıma geldi. Sizlerle paylaşayım dedim. Basmane otelleri, odaları anlatamaz, birini size anlatayım istedim…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın