Gezinin iptal edildiğinden haberdar omayanlar, belirtilen saatte buluşma noktasına geldiler. Ben de sabah havanın açık olduğunu görünce buluşma noktasına hareket ettim. Öyle ya, Ne olur ne olmaz. Metoroloji yanılmış galiba. Günlük güneşlik günde programa devam edebilirler dedim. Eski semtim Mezarlıkbaşına, buluşma noktasına ulaştığımda, katlı otopark önünde 20 kadar etkinlik izleyicisinin toplandığını gördüm. Semt esnafı Eczacı Kemal Ağabeyin çevresinde kendilerini gezdirecek bir rehberin gelmesini bekliyorlardı.
Kemal Ağabeye selam verip benim yapacağım bir şey olup olmadığını sordum, Sen Orhan Beşikçiye yetiş. Şu an sinagogda olmalılar dedi. Hemen caddeyi geçip Kemeraltı Çarşısına yöneldiğimde, Anafartalar Caddesinin Eşrefpaşa Caddesine açıldığı noktada bir grubun bana doğru geldiğini gördüm. Ertelemeden haberdar olmayan kişilerden oluşan bir başka grup sinagogu gezmişti. Gezi bitmiş, onlara rehberlik eden Orhan Ağabey de eşinin sağlık durumundan dolayı gruptan ayrılmıştı.

Anafartalar Caddesi 626 numaradaki eski bir İzmir köşkü Vatan Oteli olarak hizmet veriyordu. Basmanenin en eski otellerinden Vatan Oteli ve yanındaki Asmaaltı Restoran, çocukluğumu, ilk gençlik yıllarımı yaşadığım bu muhitte 1970li, 1980li yıllarda İzmirin marka işletmelerindendi. İşte bu otelin sahibi olan çocukluk arkadaşım beni davet ediyordu. Gruptan ayrılarak Osman Zafer Hekimoğlunun davetini kabul ettim. Otelin önündeki masaya oturduk, çocukluk dönemimizdeki hatıraları konuşmaya başladık
Arkadaşımın ailesi Hekimoğullarının cadde üzerinde üç otel işletmeleri yer alıyordu… İlki tarihi Tevfikpaşa Hamamı ve meşhur Lale Sinemasının karşısında Selçuk Oteli, ikincisi daha ortada, şimdi önünde çay içtiğim Vatan Oteli ve yine aynı cadde üzeri Tilkilik-Dönertaşta Mumyakmaz Hacı Veli Camisi yanındaki ise Meram Oteliydi
Uzun yıllar önce, Osman Zafere ailesi Mezarlıkbaşında Lale Sineması karşısındaki işletmeleri Selçuk Oteli önünde seyyar tablasında çorap ve mendil sattırırdı. Böylelikle onun esnaflık ve ticareti öğrenmesi beklenirdi Yıllar sonra askerlik görevimi yapıp döndüğümde Osman Zaferin otel önündeki sergide yine çorap ve mendil sattığını görmüştüm.
***
Askerlik dönüşü Karataş 332 Sokakta Foto Alaattin ismiyle bir küçük dükkanda fotoğrafçılık yapmaya başlamıştım. O yıllarda Şavkar şirketinin terlik imalathanesi ile bitişik komşuyduk. Terlik imalathanesinde 15 kişi çalışıyordu. İçlerinden Kuşadalı Hüsnü ile samimi olmuştuk.
Terlikçi kalfası Hüsnü benden dört beş yaş büyüktü ve evliydi. Aile sorunları vardı. Sabah saat 10.00da bira içmeye başlar, akşama kadar içer, sarhoş olur, o halde bana gelir, dertlerini anlatırdı. Bir sabah işyerime gittiğimde Hüsnünün eşinden boşandığını ve bir Basmane otelinde yaşamaya başladığını öğrendim.
Birkaç gün sonra mahallem Keçecilerde Selçuk Oteli önünden geçerken Hüsnüyü otel resepsiyonisti Diyarbakılı Beşir ile sohbet ederken gördüm. Hemen içeri girip selamladım, konuştuk. Komşu işletmedeki arkadaşım Hüsnü, çocukluk arkadaşımın babasının mahallemdeki otelinde kalmaya başlamıştı. Yuvası dağılanarkadaşımla daha çok görüşmeye başladım. Hüsnü bira içmeyi bırakmış şarap içmeye başlamıştı. Sıkıntılarını alkolleatacağını mı sanıyordu, bilemiyorum…
Bir akşam Selçuk Oteline uğradığımdaHüsnünün oda arkadaşıyla tanıştım. Yaşı 75in üzerinde, gün görmüş bir kişi olduğu her halinden belli bir ağabeydi. Kıyafetine, üstüne başına baktığınızda bir meczupa, bir düşküne benziyordu. Her gün akşam üzeri eline bir düzine çorap ve mendille soluğu Tepecikte alırdı. Genel evlere giden yolun girişinde çorap ve mendil sattıktan sonra bir şişe şarap, biraz peynir ve zeytin satın alarak otele döner. odasına çekilirdi.
Birkaç akşam yuvası dağılan arkadaşım Hüsnünün oda arkadaşı Selahattin Amca ile sohbet imkanı buldum. Başından geçenleri, yaşadıklarını anlattı, işittiklerim karşısında şaşa kaldım.
Selahattin Amca İstanbulluymuş. İstanbul Boğazında yalıları, köşkleri olan varlıklı bir kişiymiş. Dedelerinden miras malı mülklerini varmış. Onları nasıl yitirdiğini , Kız kardeşlerim ve kocaları, eniştelerim gafletimden yararlanıp hepsini elimden çekip aldılar. Sonra da bir tekme vurup sokağa attılar diye özetledi. Selahattin Amca kız kardeşlerin ve kocaları seni nasıl bu duruma düşürdüler? Hiç mi uyanamadın? diye soruverince şunları anlattı:
Hiç bitmeyecek gibi görünen bir malın, mülkün mirascısıydım. Hayatta hiç çalışmadım, hep miras yemekle vakit geçirdim. Fasın meşhur Casablanka şehrinde günümü gün ederken bir gün İstanbuldan bir mahkeme tebligatı aldım. Hemen İstanbula döndüğümde ne göreyim? Vekalet verdiğim eniştelerim neyim var neyim yoksa satıp savuştrup paralarını bankalardaki hesaplarına yatırmışlar. Bana da hiç bir hak arayacak hukuksal sebep bırakmamışlar. Ceketim ve nüfus kağıdımla ortada kalakaldım.
Eldekini avuçtakini yitirince artık İstanbuldada kalamamış. O da İzmire gelmiş ve Basmanedeki bu otele sığınmış. Bütün geleceğimi kaybettim. yaşamdan beklediğim bir şey yok deyince, Aman Selahattin Amca, Hüsnünün yanında böyle konuşma diye uyarma ihtiyacı duydum. O daha 26 yaşında kendisini toparlayıp tekrar yuvasını açsın. sen böyle düşündüklerini ona söyleme diye ekledim. Hemfikir olduk.
***
Zaman zaman görüşür olduk. Terlikçi Hüsnü bu otelde bir buçuk yıl kadar kaldıktan sonra kendini toparladı. İkinci evliliğini yaparak Selçuk Otelinden ayrıldı. Bir akşam üzeri otel resepsiyonuna uğrayıp İstanbullu Selahattin Amcayı sordum. Hakkın rahmetine kavuşmuştu. Yakınları almaya gelmeyince cenazesi kimsesizler mezarlığına defnedilmişti.
Basmanedeki otellerde, otel odalarında nice insanlar, hayatlar, dramlar, hikayeler var. Çocukluk arkadaşımla geçmiş günleri yad ederken hatırıma geldi. Sizlerle paylaşayım dedim. Basmane otelleri, odaları anlatamaz, birini size anlatayım istedim…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.