Tuz turizmi… Neden olmasın?

Kum, deniz, güneş üçlüsünün dışında birbirinden farklı onlarca turizm çeşidinin bulunduğu ülkemizde en ilginç turizm bölgelerinden biri de Çankırı’da bulunuyor. Ankara’nın neredeyse banliyösü konumundaki “Çankırı’nın nesi ünlü?” diye sorulduğunda herkes söz birliği etmişçesine “Tozu, tuzu, kızı” diyor. Türkiye’nin en önemli tuz madenine sahip olan Çankırı, Hititler’den bu yana işletildiği söylenen bu çok özel değerini bugün turizmin hizmetine de sunmaya çalışıyor.

Çankırı, Yozgat, Nevşehir, Kırşehir, Kars, Erzurum, Türkiye’de kaya tuzu denilince akla geliveren yerler. Ülkemizde kaya tuzunun yanı sıra göl, deniz ve kaynak tuzlalarından da tuz üretimi yapılıyor. Konya Tuz Gölü havzasının toplam görünür rezervinin 210 milyon ton olduğu biliniyor. Deniz tuzlaları olarak İzmir Çamaltı ve Balıkesir Ayvalık tuzlalarının rezervi ise sonsuz olarak tanımlanıyor.

5 bin yıldır tuz üretiliyor

Geçtiğimiz hafta demiryolcularla Ankara, Çankırı ve Kırıkkale illerini ziyaret ettik. Çankırı’da kentin ünlü tuz madenini görme olanağı bulduk. Tuzdan bir madene girmenin herkese nasip olamayacağını düşünüp gördüklerimizi paylaşalım istedik…

Uzun yıllar Tekel tarafından işletilen Çankırı’nın Balıbağı köyündeki tuz madeninin görünür rezervinin 808 milyon ton olduğu saptanmış. Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün Çankırı’daki tuz madeni çevresinde yaptığı sondaj çalışmalarında açık işletme olarak kullanılabilecek 8 milyon ton rezervli tuz ile kapalı işletme olarak da 800 milyon ton tuz rezervi belirlenmiş.

Nüfusu 200 bine gelen Çankırı yıllık 347 bin ton buğday üretimiyle ülkemizin buğday ambarlarından biri. Çankırı denilince ilk anda akla gelen tuz madeni ise ilin ekonomisine en önemli katkıyı sağlayan ürünlerden. Dünyanın sayılı rezervine sahip olduğu bilinen Çankırı’da yaklaşık 5 bin yıldan bu yana kaya tuzu üretildiği söyleniyor. Merkez i̇lçenin doğusunda, kent merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Balıbağı’ndaki tuz madeni, ülke ekonomisine yarattığı katma değerin yanı sıra turizm sektörü için de gelecek vaat ediyor.

Dünyanın tadı tuzu yerinde

Dünyada toplam tuz üretiminin yılda 280 milyon ton olduğu tahmin ediliyor. Yaklaşık 10 milyar dolarlık ekonomisi bulunan tuz dünyada 120 ülkede üretiliyor. Çin, Amerika, Rusya ve Almanya tuz üretiminde başı çeken ülkeler. Tuz üretiminin yüzde 58’i kimya sektörünce tüketilirken, en çok tuz tüketen ülkelerin başında yine Amerika, Çin, Kanada, Almanya, Hindistan, Japonya, İngiltere, Fransa, İtalya, Türkiye, Hollanda geliyor. Türkiye, Dünya tuz üretiminde 17. sırada yer alıyor. Tuz sıvı halde deniz, göl ve tuzlu sulardan elde edilirken, katı halde ise kaya tuzu olarak madenlerden sağlanıyor.

Türkiye’de üretilen tuzun yüzde 64,1’i göl tuzu, yüzde 28’i deniz tuzu, yüzde 5,4’ü kaya tuzundan, yüzde 2,5 kadarı da kaynak tuzu olarak elde ediliyor. 2011 yılında Türkiye’de üretilen tuz 4 milyon ton.

Doktorlar “sofranızdan kaldırın” dese de, tuz bugün sadece sofrada değil, tam 14 bin maddenin üretiminde kullanılıyor. Kısaca tuz kimya sanayisinin önemli girdilerinden. Tuz, ekmek ve unlu mamullerin üretiminden süt ürünlerine, et ürünlerinden sabun deterjan sanayisine, dericilikten, kağıt sanayisine, su yumuşatmadan kimya sanayisine, hayvancılık, yem sanayisinden, karayolları kar ve buz mücadelesine kadar çok farklı alanlarda kullanılıyor.

Alerjisi olanlar tuz madenine

Çankırı’nın merkeze bağlı Balıbağı köyündeki tuz madeni uzun yıllar kapitülasyonlar nedeniyle Fransızlarca işletildikten sonra Tekel’in kuruluşuyla birlikte kuruma geçmiş. Maden, 2003 yılında özelleştirilmiş. Patlatma yöntemiyle günde ortalama 750-800 ton tuzun çıkartıldığı madenden sofralık tuzun yanı sıra getirisi çok daha fazla olan medikal, kimya ve endüstri alanında yararlanılıyor. Çankırı tuzunun ağır metal içeriğinin düşük olması nedeniyle sağlık açısından kullanıma en uygun tuzlardan olduğu biliniyor.

Bugün bizim gibi kent dışından gelenlerin “görmeden dönme” duraklarından biri olan Tuz madenine yemyeşil buğday tarlalarının arasından, tozlu, taşlı bir yol aşılarak gidiliyor. Balıbağı köyünde bulunan tuz madenine yaklaşırken, çevredeki tepeciklerin kırmızı toprakla kaplı olduğunu görüyorsunuz. Geldiğimiz yol yemyeşil buğday tarlalarıyla çevriliyken, madene yaklaştıkça bitki örtüsü değişiyor. Tuz dağlarının bulunduğu yerde ancak çalı tarzı bitkilerin olduğunu görüyoruz. Rehberimiz bu bölgede topraktaki tuz nedeniyle bitkilerin yetişmediğini ve köklerin tuz tabakasına değmesiyle kurumaya başladığını söylüyor.

Yolda madenden tuzları taşıyan kamyonları görüyoruz. Madenin girişinde kimse yok, aracımızla serbestçe içeri giriyoruz. Normalde işletmeciden randevu alınarak girildiği söyleniyor. Ancak şansımıza kimse bir şey sormuyor, biz de rahatça giriyoruz madene. İçerisi güvenli mi? Bilmiyoruz elbette. “Bugüne kadar hiçbir sıkıntı olmadı burada” diyor yol arkadaşımız.

İçeri girer girmez aracımızın açık olan pencerelerinden serin bir hava çarpıyor yüzümüze. Karanlığa doğru yol alırken, içim ürperiyor. Araçtaki herkes aynı anda sözleşmişçesine “Soma” diyor, gerisini getirmeden susuyoruz. Belki 15 metre yol alıyoruz ki, “Lütfen geri dönelim” diyorum. Bizi tuz mağarasına getiren Çankırılı rehber kardeşimiz, “Abla içeride çok ilginç heykeller var, az sonra aydınlık yere geleceğiz, korkma” diyor. İşe yaramıyor telkinleri. Israrım nedeniyle geri dönüyoruz. Ama eşim ve diğer araçtaki arkadaşlar “nefeslik” adı verilen, geniş ve büyükçe bir alana doğru yol alıyorlar. Tavanda lambalar ortalığı aydınlatıyor hafifçe.

Dışarı çıktığımda çevreye biraz daha dikkatli bakıyorum. Rehberimiz “Abla, içeride 200 yıllık bir eşek var, tavşan var. Hem de ilk günkü gibi duruyor” diyor. Şaka yaptığını sanıyorum. Kamyonlardan önce eşeklerle tuz taşındığı dönemde ayağı kırıldığı için sahibi tarafından madene terk edilen hayvanın doğal ortamda, tuz nedeniyle bozulmadan yıllarca kaldığını öğreniyorum. Sonunda merak, korkuma galip geliyor. Tekrar içeri giriyoruz araçla.

Tuz madeni de olsa, maden korkutucu bir yer

Hayatımda ilk kez bir madene giriyorum. Tuz ya da başka bir maden olması inanın fark etmiyor. Kimse kusura bakmasın, tek kelimeyle ürkütücü. Bizi madene getiren arkadaşlarımız Polonya’daki dünyaca ünlü Wieliczka Tuz Madeni’nden söz ediyor. Dünyanın işleyen en eski tuz ocaklarından biri olan Wieliczka Tuz Madeni’nin dini törenlerin yapıldığı, nikahların kıyıldığı, sergilerin açılıp konserlerin verildiği bir çekim merkezi olduğunu öğreniyoruz.

Astımı, alerjisi olanlar için son derece yararlı bir havası olduğunu duyduğum tuz madeninde derin derin nefes aldığımda, içimde müthiş bir ferahlama hissediyorum.

Tuz madenini turizme kazandırmak

Çankırı’daki tuz madeninin turizme kazandırılması için valiliğin ve belediyenin çalışmaları olduğunu anlatıyor arkadaşımız. Galeri uzunluğu 10 kilometreyi aşan mağaranın tavan yüksekliği yaklaşık 6-8 metre arasında. Rayların döşeli olduğu, vagonetlerin bulunduğu eski bir galerinin fotoğrafını çekiyoruz. Galerinin kimi yerlerinde sanat eserleri yer alıyor tuzdan yapılmış. Heykelleri Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencileri yapmış.

Kaya tuzları soframıza gelen bembeyaz tuzlar gibi değil. Kristaller çoğu kez gri renkte. Tuz madeninin turizme kazandırılması düşüncesinin ardından kentte kaya tuzundan yapılmış el sanatı ürünler patlama yapmış. Tuz lambaları, tuzdan yapılmış objeleri satan dükkanları madenden sonra Çankırı’nın çarşısında görüyoruz.

Madenin turizme açılması için 2012 yılında Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın önderliğinde geniş kapsamlı bir çalıştay düzenlenmiş Çankırı’da. Bu çalıştayda madenin aynı zamanda sağlık turizmi için de kullanılması gündeme gelmiş. Astım, KOAH, bronşit, sinüzit, öksürük, soğuk algınlığı, egzama, sedef, eklem ağrılarında fayda yarattığı söylenen tuz terapisinin yurt dışında çok yaygın olduğu belirtiliyor. Bu konuyla ilgili çalışmalar, öneriler ne yazık ki sözde kalmış şimdilik.

200 yıllık eşek cam korunakta

Beni meraklandırarak madene girmeme neden olan eşek ile tavşanı cam korunağın içinde görüyorum. Madenden alınıp bir süre Ankara’ya götürülen hayvanlar havayla temas edince bozulmaya başlamış. Bozulma başlayınca tekrar doğal ortamına geri getirilmiş.

İnternetten araştırdığımızda, Polonya Wieliczka Tuz Madeni’nin büyük bir turizm potansiyeline sahip olduğunu, yılda iki milyon turistin gezdiğini öğreniyoruz. Çankırı’da özelleştirilen madenin ise turizm potansiyeline sahip olması ise yapılan iyi niyetli çalışmalara karşın kısa zamanda zor görünüyor.

[Fotoğraflar: Hüseyin Erciyas]

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın