Tuz, Artemia Salina ve kuşlar…

Çamaltı Tuzlası’nın satışıyla ilgili haberleri okudunuz. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satışı çıkarılan koruma altındaki İzmir Kuş Cenneti’ne bitişik ve birinci derece sit kapsamındaki Tuzla hakkında bildiklerimizi yazalım…

1863’de İtalyanlılar tarafından işletilen tuzla, 1933 yılından özelleştirildiği 2010 yılına kadar Tekel Genel Müdürlüğünce çalıştırıldı. Her yıl Mart ayında pompalarla Körfez’den çekilen deniz suyu, soğuk su havuzlarında dinlendirildikten sonra kanallardan geçirilerek sıcak su havuzlarına aktarılır, son aşamada kristalizasyon havuzlarına alınarak güneş altında buharlaştırma yöntemiyle çökertilen tuz, Eylül ayından itibaren toplanarak yığın yerlerinde satışa sunulurdu…

1990’lı yıllara kadar tamamen kazma-kürekle toplanan tuz, bu tarihten sonra yeni sahada bazı havuzlardan makine ile toplanmaya başlandı. Bursa, Kütahya, Uşak ve Denizli’nin köylerinden gelip Eylül – Kasım ayları arasında iki buçuk ay boyunca havuzlardaki tuzu toplayan mevsimlik işçiler, topladıkları tuzu 50-60 bin tonluk dikdörtgen piramit haline getirir, tepesine de bayraklarını diktikten sonra görevlerini tamamlamış olurlardı…

Köylerden üç kuşak boyunca gelen işçileri toparlayıp getiren, iki buçuk ay boyunca gruplar halinde havuzlarda çalışmalarını organize eden, iş bitiminde hak ettikleri ücretlerini alarak, otobüslerle tekrar köylerine dönmelerini temin edenlere “Çavuş”, tuz havuzlarında çalışan işçilere su servisi yapanlara “Saka” toplanan tuzu kürekle piramit haline getirenlere de “Hapçı” denirdi.

Çamaltı Tuzlası, özelleşmeden önce, camisi, fırını, hamamı, sineması, işçi koğuşları ve lojmanlarıyla bir işletmeden çok adeta küçük bir kasabayı andırmaktaydı…Unutmadan yazayım; Tuzla’da çalışan yaklaşık 1200 işçiye köylerine dönerken birer çuval da tuz hediye edilirdi…

1671 – 1672 yıllarında yöreyi gezen Evliya Çelebi o yıllarda adı “Tuzla-i Melemeniye” olarak bilinen Tuzla hakkında Seyahatnamesine “24 sancak yere her sene nice, nice kere yüz bin deve yükü tuz, tuzladan müstevili olur” diye not düşmüş. Osmanlı padişahı Abdülmecit zamanında toplanan tuzun binlerce deve ile Balıkesir, Aydın ve Afyon bölgelerine sevk edildiği biliniyor.

Daha eskilere gidelim, bir antik Aiol şehri olan Leukai, Pers komutanı Takhos tarafından İ. Ö. 383 yılında kuruldu. İzmir Körfezi’nin girişini kontrol eden Leukai şehri, Helenistik Çağ’da denizin bir mil açığında üç tepeden oluşan uzun bir ada görünümündeydi. Gediz nehrinin binlerce yıl boyunca taşıdığı alüvyonların oluşturduğu deltada; hem doğal tuzla, hem de yüzlerce çeşit kuşun hayat bulduğu kuş cennetinin temelleri o çağlarda atılmıştı.

Leukaililer’in bastırdıkları madeni paraların üstündeki kuş kabartmaları, antik çağ insanının çevresindeki canlılara karşı duydukları saygının ve şükran duygusunun bir ifadesiydi. O tarihten 2300 yıl sonra Çamaltı Tuzlası’nda yapılan yeni havuz ve sedde inşaatında kullanılmak üzere üç tepeler bölgesindeki “Poyraz Tepe” deki hafriyat sırasında bulunan, kuğu kabartmalı bronz paralar bugün Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor…

İzmir Kuş Cenneti Gediz Nehri’nin taşıdığı sedimentler, deniz hareketleriyle meydana gelen sazlıklar, bataklıklar, tuzcul alanların oluşturduğu ülkemizin en sulak alanlarından birisidir. Tatlı, tuzlu, acı sulu ekosistemlerin bir arada bulunması, zengin değişik habitatlara sahip olması nedeniyle 191 farklı türde on binlerce su kuşuna üreme, beslenme, konaklama, kışlama imkânı sağlar.

Yaklaşık 58 kilometre kare alanda yıllık 550 – 600 bin ton tuz üretilen Çamaltı Tuzlası’nda tuz havuzlarının renk değiştirdiği mevsimde, uzun ayaklı, uzun gagalı pembe – beyaz renkleriyle nefis bir kompozisyon çizen Flamingoların tuzlu suyun içerisinde ne aradıklarını merak ederdim… Çamaltı Tuzlası’na hayat veren en önemli unsur “Artemia salina”dır, diğer adı “Tuz Karidesi” olan bu canlı, tuz havuzlarındaki alglerle beslenirken havuzdaki suyu şeffaf hale getirip tuz oluşumunu hızlandırmakta, ayrıca bütün deniz kuşları için temel bir gıda olmaktadır…

Dokuz yıl önce Akşam Ege’de “Flamingolar ve Tilki Kapısı “ başlıklı yazımda, Zoolog Prof. Mehmet Sıkı’nın Flamingoların kuluçka zamanı yumurtalarını yemeye gelen tilkiler için “Tilki kapısı” (kapanı değil) icat ettiğini yazmıştım. Tilkiler kapıyı geçemediği için yumurtalar yem olmaktan kurtulmuş, bu icat Flamingoların çoğalmasında etkili olmuştu…

Yazımı “İzmir Kuş Cenneti’nde Kum Kırlangıcı, Arı Kuşu, Mavi Doğan, Kılıç Gaga, Mahmuzlu Kızkuşu, Yalı Çapkını ve diğer kuşları görmek istiyorsanız, tatil gününüzde Kuş Cenneti’ne gidin, varsa yanınızda dürbün bulundurun: Unutmayınız ki orası kuşların cenneti, içeriye sadece tilkiler ve avcılar giremez” diye bitirmiştim. Yıllar sonra ”Kuş Cennetine giremeyeceklere şimdi bir ilave daha yapıyorum. Kuş Cennetine avcılar, tilkiler ve müteahhitler giremez…

Fotoğraflar: Nilgün – Atilla Özdemir

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın