Turizm ve estetik

İnsanların yaşam kalitesi yükseldikçe gereksinmelerinde değişiklikler olur, geçici olarak yaşadıkları kentlerden uzaklaşıp yabancı kültürleri keşfetmek için farklı şehirlere veya ülkelere seyahatler yaparlar…

Dünyada turizm başarısını yakalamış ülkelerin müzelerine, dini yapı ve anıtlarına, antik kentlerine, eski sokak dokularına ne kadar önem verdiklerini biliyoruz…

15-22 Nisan tarihleri arasında kutlanan “38. Turizm Haftası” haberini gazetelerde okuyunca biraz duraksadım. Turizm Haftası gerçekten söylendiği gibi, İzmir’de coşku içerisinde mi kutlanıyor?

Şubat ayının ilk günlerinde Kaçkar Kültür ve Yardımlaşma Derneği üyeleri ve profesyonel rehber dostlarımla birlikte eski İzmir sokaklarında dolaşıyoruz. Emir Sultan Haziresi’nin yakınında Taslı Çeşme Sokağı’nda 15-16 yaşındaki çocuklar gizlendikleri yerden bizi taşa tuttular, her şey güzel giderken başımıza taş yağmaya başladı. Taşlar öyle küçük taşlar değil insanı yaralayacak büyüklükte. Afalladık, misafirlerimizden iki hanımefendi yüzünden hafif yaralandı, aramızda çocuklar var…

Taslıçeşme Sokağı’na ilk gidişim değil. Heyamola Yayınları’ndan çıkan “Basmane” kitabımda sokağa yer vermiştim. Sokakta bulunan duvar çeşmelerini görünce farklı yere geldiğinizi hissedersiniz. Harley Necdet’in bahçe duvarındaki Osmanlı döneminden kalma çeşme yakın zamana kadar duruyordu. Belediyenin bahçe duvarını yıkmasıyla birlikte çeşme de yıkılıp yok oldu. Duvardaki sarnıç defineciler tarafından parçalandı.

Bu sokakta doğan Türk sinemasının ünlü karakter oyuncusu Hüseyin Baradan’a ölümünden birkaç yıl önce “Mahallene gidiyor musun?” diye sormuştum “Hayır, gitmiyorum artık oradaki bozulmaları yüreğim kaldırmıyor” demişti… Yüzlerce kez gittiğim tarihi Taslı Çeşme Sokağı’nda, antik dönem su yapılarında da kullanılan malzemeleri, definecilerin talan ettiği eski İzmir evinin hamamını, elektrik direğinin altında yatan sahipsiz Sütveren Dede mezarının öyküsünü guruba anlatamadan sokaktan ve çocukların gazabından kaçmak zorunda kaldık… İlk kez kentim ve çocuklar adına endişe duydum…

Turistik değerlerin görsel hafızada kalacak şekilde sunulması, organizasyon eksikliğini, alt yapı sorunlarını, kamu ve sivil toplum kuruluşları arasındaki koordinasyonsuzluğu, kültürel mirasın korunması gibi konuları bir kenara bırakıp düşünelim. Yerli veya yabancı turistlerin kent içerisinde güvenlik sorunları var mı?

Turizm Haftası nedeniyle Mezarlıkbaşı’nda toplanan kortej, Katlı Otopark önünden Agora ören yerine kadar yürümüş. Yöneticiler “tarihi ve kültürel dokusuyla İzmir’in dünyada herkesin ilgisini çekebilecek bir kent olduğu” üzerine güzel sözler söylemişler… Ben de aynı gün farklı bir yöne, Havra Sokağı’ndan Kemeraltı’na, Konak eski Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ’ın restore ederek kent kültürüne kazandırdığı Abacıoğlu Hanı’na doğru yürüdüm.

Abacıoğlu Han’ı restorasyon çalışmasına “Philippe Rotthier Mimarlık Ödülü” verilmiş, bu ödülü almakta dönemin yeni başkanı Hakan Tartan’a kısmet olmuştu. Ödüllü Abacıoğlu Han’ın da gözüme takılan WC tabelalarını, duvara asılan makine halısını, çatı silmelerindeki dökülmeleri görünce vahlandım, sahip olunan değerlere estiği katmazsanız asla başarılı olamazsınız…

Kaptanı olmayan, rotası belirsiz, yelkeni lafla şişirilmiş turizm kayığımız deryada yüze dursun, benim yüreğim de tıpkı rahmetli Hüseyin Baradan gibi ilkel görüntüleri kaldırmıyor… Turizm Haftanız kutlu, gelecek haftaki yazımın başlığı da “İzmir Kültür Envanteri” olsun…

(Fotoğraflar: Atilla Özdemir)

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın